Sevgili okuyucularım,

Yazı hayatıma daha lise yıllarındayken, mahalli bir gazetenin şiir köşesiyle başladım. Bazen kısa öyküler, makaleler de yazıyordum. Yazı ailem bana devamlı cesaret veriyor, teşvik ediyordu. O günden bu güne yaza çize geldik. Gazetemin bana ayırdığı bu köşemde her hafta sizlere şiirlerimi sunmaktayım. Bu defa bir değişiklik olsun dedim; sizlerle biraz sohbet etmek istedim. Yaşadığım bunca yıl ve anılarım yeniden canlandı! Kendi kendime sordum: "Sahi, şimdiye dek NE DEĞİŞTİ?.."

Güzel bir soruydu ve sohbete bununla başlamalıydım.

Sizlere burada; pilli radyolardan, beyaz ve renkli televizyonlardan, tel dolaplardan, erzak odalarından, ilk buzdolaplarından, gazocağında çamaşır kaynatılan kazanlardan, çeşme başında yıkanan çamaşırlardan, hülasa anı dağarcığınızda yer eden o zamanki göz bebeğimiz, el üstünde tuttuğumuz eşyalardan, bugünün elektronik cihazlarına nasıl gelindiğini anlatmayacağım.

Benim derdim insan;

Nasıl değiştik?

Gelişen teknoloji ve kolaylıklar mı, yoksa geçim derdi mi bizleri birbirinden uzaklaştırdı?

Köyden şehire göç edenlerde, yanında tanıdığını, akrabasını da birlikte getirdiği için yapılanma sevgi ve yakınlık üzerine kuruluyordu. Evler en fazla iki veya üç katlı yapılıyor, içindekiler gibi birbirini kucaklıyordu. Çocuklar şimdi olduğu gibi sanal âlemin hayal denizinde yüzmüyorlardı. Arkadaş ortamında bütün becerilerini ve hayal güçlerini kullanarak, telden ve tahtadan arabalar, nice oyunlar, oyuncaklar yaparlardı. Zeka ve emeği kaynaştırırlardı. Sokak, hayatın ta kendisiydi. Orada karşılıklı sevgi, paylaşım, gerektiğinde menfaat çatışması birebir yaşanırdı. Her seferinde birlik beraberlik, sevgi galebe çalardı! Kadınlar, günlerinin büyük çoğunluğunu komşularıyla birlikte geçirirdi. Yapılan yemekler paylaşılır, mutluluk birlikte yaşanır, hüzün ve sorunlara birlikte çare aranırdı. Gençler mahallenin namus bekçileriydi. Şimdi bizim kuşağın özlem duyduğu daha birçok örf ve âdet, toplumun genel ahlâk değerleri titizlikle korunurdu. Çocuğun olumsuz davranışlarına öğretmen ve komşular rahatlıkla müdahale ederler; bu hiç bir zaman ilişkileri zedelemez, üstelik teşekkür vesilesi de olurdu..

Pazar yerlerinde insanlar genelde birbirini tanırdı. Doğruluk, harama el sürmemek, Allah'tan korkmak ve utanç korkusu ağır basardı. Meyveler, sebzeler doğal gübre ile üretilirdi. İnsanlar gibi onlar da ayrı bir lezzet, ayrı bir rayiha dağıtırlardı.. Kırsal kesimde eşek ve atla yapılan ulaşım, büyük şehirlerde saat başı bazen daha da fazla süreli kalkan, semt otobüsleri ve dolmuşlarla yapılırdı. Buralarda öncelik yaşlılardaydı, onlara gereken saygı gösterilirdi. Bütün uğraşı bedenen yapıldığı için insanlar çabuk yıpranırdı ama gözlerini para hırsı kaplamaz, tok gözlü ve oluruna rıza gösterirlerdi.

Piyasada depresyon ilâçları bilinmezdi. Topumda zengin aileler de azdı. Vasat ve vasatın altında aileler çoğunluktaydı. İşe yerleştirmelerde liyakate yer verilir, herkes haddini bilir, ilime ve yasalara saygı gösterilir, kanun karşısında "eşitlik ilkesi" hüküm sürerdi. "Adalet Mülkün Temeli" diye bilinirdi. Kamu yönetiminde siyasi otoritenin ağırlığı bir noktaya kadar işlevini sürdürürdü. Adalete güven, toplumun tek inancıydı.

Gelelim siyasete; Partiler arasında diyalog, tatlı bir hiciv ve eleştiri içerisinde sürerdi. Şimdi dava konusu olan bir karikatür ve yazı, o zaman bir kahkaha vesilesi olurdu. İnsanlar birbirine pozitif ve saygı çerçevesi içinde yaklaşırlardı. Konuşanın sözü kesilmeden dinlenirdi. Her şey adabına göre yapılırdı.. Küfür ve hakaret pirim yapmaz, yapanlar da ödüllendirilmezdi. Basın hürriyeti genç bir kızdı ve henüz evlenmemişti!..

Kamusal harcamalar ve yapılan yatırımlar, ilgili denetim kurumlarınca kanuni yetkiye dayanarak millet adına denetlenirdi.

Milletin Meclisi her şeyin üstündeydi. Çıkardığı kanun komisyonlarda ve genel kurulda tartışılır, toplumda ve basında konu enine boyuna yazılır çizilir, parlamenter sistemin bir gereği olarak Cumhurbaşkanına gider, ya veto edilir ya da onaylanırdı. Tabii ki tarafsız Anayasa Mahkemesi yolu açık olmak üzere!..

Bütün bu konulara neden değindim;

Toplum olarak çeşitli göç dalgalarına zorunlu kalmışız. Büyük bir imparatorluk kurmuşuz. Her medeniyetten bir şeyler almışız, bir şeyler vermişiz. Başta adaletin dokunulmazlığını, kişi hak ve hürriyetinin her şeyden üstün olduğunu, başta kadın hakları olmak üzere daha Avrupa’nın hayalinde bile olmayan birçok Anayasal Hakları tüm cihana tanıtmışız.

Cumhuriyetin ilânıyla birlikte kalkınma hamlesine girişmişiz. Gülünç bir bütçeyle yurtta sayısız fabrikalar, üretim yatırımları yapmışız. Milli Eğitimde ve hukukta çığır açmış, her konuda ilerleme kaydetmişiz. Dinde hurafelerden kurtulmuşuz. Daha, daha sizlerin bildiği, benim bilmediğim nice uygulamalar ve yenilikler getirmişiz de.. Bu süreç daha başlar başlamaz, "din elden gidiyor" sloganıyla gemiyi batırmak isteyen fareler tarafından toplumun bağları kemirilmeye başlanmıştır. Geri kalmış, cehalet perdesini yırtamamış ve ağır enflasyon içinde cebelleşen toplumlarda, genel olarak adaletin aciz kaldığı, suçlunun cesaretlendiği, kazancın kökeninin araştırılmadığı, bunların birkaç elit tabaka arasında paylaşıldığı, usulsüzlükleri ve yolsuzlukları açığa çıkaranın cezalandırıldığını gördük, görüyoruz da..

Bu geri gidişin sebebini, sadece sistem uyumsuzluğunda veya "kap kaç ekonomisi"nde aramıyorum. Ancak, topluma güven aşılamak için, acilen "Hukuk ve Milli Eğitim sistemlerini yeniden ele almak", işsizliğe çare olarak, ölü yatırımı bırakıp tarım ve üretime destek veren yeni bir kalkınma hamlesiyle "dışa bağımlılıktan kurtulmak" ve "kamu harcamalarını kontrol altına alarak ona da şeffaflık getirmek" gerektiğine inanıyorum.

Şimdi sizlerden şunu duyar gibiyim:

“Kim yapacak bunu, sen yapar mısın?”

Vallahi zor biraz, zira beni bunlar aşar, ancak şunu çok iyi biliyorum; Bu işin üstesinden gelecek kıymetli uzmanlarımız var ve çok sayıdalar. Hepsi bir araya gelirler, gereğini yaparlar.. İnanıyor ve ümidindeyim ki yaparlar. Yeter ki bizler o bilinç düzeyinde ve isteğinde olalım. Yaparlar..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.