150

Maun-5 (Onlar kıldıkları namazdan gafildirler.) ,İsra-78 için "Allah'a dua vakitleri", A'raf-170. “Kitabın /Tevrat'ın gerçeğine sımsıkı sarılanları ve salatı uygulayanları, kuşkusuz yaptıkları yararlı / salih toplumsal işlerden dolayı karşılıksız bırakmayacağız”. Meryem-30. Bu arada, Hz. İsa'ya peygamberlik bildirilince halka şöyle tebliğlerde bulunmaya başladı: "Ben Allah'ın bir kuluyum. Allah Bana kitap vahiy etti ve Beni bir nebi / peygamber olarak gönderdi" 31. "Ve nerede bulunursam bulunayım Beni özel olarak korunmuş kıldı. Yaşadığım sürece de Bana, salatı ve zekatı uygulamamı emretti. Meryem-55. İsmail yakınlarına, salatı ve zekatı öğütleyen ve Rabbi tarafından takdir edilenlerdendi Hud-87. Medyen Kavmi; "Ya Şuayb! Atalarımızın ibad / kulluk. etmiş oldukları ilahları terk etmemizi ve mal-mülkümüzü istediğimiz gibi edinmekten vazgeçmemizi, salatına/ dinine olan inancına dayanarak mı söylüyorsun? Halbuki Sen aslında yumuşak huylu ve aklı başında bir insansın" dediler. Müminun-9. Ve onlar, salatlarını muhafaza ederler. 10. İşte, mutlu sona ulaşacak ve idareci Melek /görevli varlık/ varis-halife olmaya hak kazanacak olanlar bunlardır. Mearic-22. Ancak nıusalliler /salatı uygulayanlar öyle değil. 23. Böyle olanlar, salatlarında devamlılık gösterirler. Ankebud-45. Ya Muhammed! Kitaptan Sana vahyedileni oku, salatı yerine getir. Çünkü salat insanı aşırılıktan ve yanlış amellerden alıkoyar ve her şeyden çok önemli olan Allah'ı her an anmanın/ zikretmenin gerekliliğini pekiştirir. Şunu bilin ki, gerek bu konuda, gerekse başka herhangi bir konuda da Allah ne yaptığınızı çok iyi bilir[1].

"Öncelikle Kuran'ı anlayarak okumak şarttır. Eğer sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetlerinden uzak kalırsak ve Kur'an bilgisinden de yoksunsak, ya da onu anlamadan sadece Arapçasını telaffuz etmekle yetiniyorsak, her an şirk batağına düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalınabilir (Bak.Rum Suresi-31). Eğer, salat buyruğunu, bugünkü belirli vakitlere indirgediğimiz, üstelik bir çoğumuzun ne dediğimizi bilmeden uyguladığımız namaz kılma şeklinde dar anlamda anlarsak, böyle bir namaz tek başına bize hangi şirki, kötülüğü, yani Kur' an' da geçen kelime ile, hangi "Fahşai" hangi "münkeri" anlatıyor ve bunları öğrenme bilincini verip, korunmamızı sağlıyor? Bunları ancak hayatımızda sürekli var olan bir Kur' an bilgisi bize verebilir. Kaldı ki tüm Dünya'da bugün namaz kılan insanların azımsanmayacak bir çoğunluğu, ne yazık ki "fahşa" dan, "münker" den ve "şirk" ten kurtulamıyor[2]

Nisa–142 Münafıklar, kendilerince güyâ Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar. Oysa Allah, onların hilelerini sürekli kendi başlarına çeviriyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı da pek az hatırlarına getirirler. Tövbe-54. Onların infaklarının / yardımlarının kabul edilmemesinin sebebi şudur: Allah'ı ve buyruklarını bildiren elçisini inkar etmeleri / küfre sapmaları, salata çağrıldıklarında isteksiz katılmaları ve yaptıkları yardımları da isteksiz / kerhen ve sizler göresiniz diye/ riya ile yapmalarıdır. oldukça bol olandır. *Burada geçen "salavat" kelimesi, Ahzap-56'ncı ayette de geçmekte ve "peygamberi desteklemek" anlamındadır. Zaten Tövbe-40 ncı ayette de Allah'ın zaman zaman peygamberi desteklemekte olduğu belirtilmiştir. Tövbe-99. Tabi ki, onlar arasında, Allah'a ve Ahret gunüne içtenlikle inananlar da vardır. Ve bunlar yaptıkları yardımları/ infakları, Allah 'a yaklaştıracak bir vesile ve elçiye destek / salavat olsun diye yaparlar. Gerçekten onlar, bu yardımları, Allah'a yaklaşma vesilesi olarak kabul etmektedirler. Şüphesiz Allah, onları rahmetine dâhil edecektir. Çünkü Allah, bağışlayan ve sevgisi ile merhameti salât aşırılıktan ve inkârdan korur: Ankebud-45. Çünkü salat, insanı aşırılıktan ve inkar ile yanlış amellerden alıkoyar ve her şeyden çok önemli olan Allah'ı her an anmanın / zikretmenin gerekliliğini pekiştirir[3]".

Kamil Hayati Aydın İslam’ın Şartı Beş mi? isimli eserinde Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ve Prof. Dr. Gazi Özdemir’e benzer açıklamalarda bulunmaktadır: Salat, dua, yardım etme yardımlaşma ve namaz anlamlarındadır. Salat ikame ile birlikte gelirse “ekami’s salate” gibi mutlaka namaz anlamındadır. Ama “ikame”siz geldiğinde daha ziyade “dua” ve “yardım” anlamında kullanılmıştır. Bir hadiste “Hesap günü mü’minler önce salat’tan sorguya çekilecektir” denilmektedir. “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” diyen bir Peygamber “ümmetim önce yardımlaşmadan hesaba çekilecektir” vurgusunu yapmakta iken ısrarla bazı tercümelerde bilinen namaz şeklinde söylenmektedir. Hâlbuki yardıma ihtiyacı olanlara imkânı varken yardım edilmezse bu bir insanlık suçudur[4].

Görüldüğü üzere Kur’an-ı Kerim’de salat(namaz)ın değişik anlamları bulunmaktadır. Mutasavvıflar salat konusunda önce gönülleri kazanmışlar ve insanlar da derinliklerinin miracına yolculuk yapmışlardır. Balkanlardaki Türk mutasavvıflarından Abdurrahim Fedai’nin şu sözleri namazın (salat) miraç oluşunu veciz bir şekilde özetlemektedir: “Edna suluğumuz halktan halka uruc / Âla suluğumuz ise Hakk’tan halka nüzuldür”. Aşağı/bayağı yolculuk halkiyetten Hakk’a yükseliş, Yüce yolculuk ise Hakk’tan halkiyete iniştir. Namaz, Hamza Kılıç'ın Özbenlik eserinde Osmanoğlu Şeyh Ahmet’in Gülzarı Sofiye’den naklettiğine göre cesedin, nefsin, kalbin, sırrın ve ruhun namazıdır[5].Tevhid verilerine göre de namaz iki rekattır: Birinci rekatı Şeriati Muhammediye’nin karşılığıdır yani şeriata tâbi olan zahir tarafıdır. İkinci rekatı hakikati ilahiyenin karşılığıdır. Bu da hakikate tabi olan batın tarafıdır[6]. Necmeddin Şahinler’in Ganiyy-i Muhtefî’den Merâtib-i Tevhîd Risâlesi Yorumu isimli eserinde Meratibi Tevhid yani Tevhid mertebeleri altıdır. Meratibi Tevhid Sülüku (yolculuğu) en alt noktası beşeriyet ve en üst noktasında tevhidi zat diye isimlendirilen bir çember gibi düşünülür bu çemberin beşeriyet durağından itibaren başlayan yükseliş kavsi tevhidi efal, tevhidi sıfat ve tevhidi zat mertebelerini kapsar bunlara fena mertebeleri denir. Bu çemberinin iniş kavsi ise Cem, Hz Cem ve Cemül Cem mertebelerini kapsar bunlara da Beka mertebeleri (makamları) denir. Bu iki kavis tamamlanınca Cemü-l Cem mertebesi ile beşeriyet durağı çakışır. Salik (yolcu) böylece hareket noktasına geri dönmüş olur. Ama bu dönüşte Salik'in elde ettiği idrak ile salt beşer seviyesindeki yani bu manevi yolculuğun başındaki idraki arasında pek büyük bir fark vardır. Ganiyy-i Muhtefî’nin Meratibi Tevhidi risalesindeki gayesi bu manevi yolculuğa fikri bir hazırlığı gerçekleştirdikten sonra fena ve beka mertebelerinin maliyetleri açıklamaktadır[7].

Namaz’ın (salat) mümine miraç oluşunun bu boyutları anlaşılmadan insanların gönül (akıl) dünyalarına hitap edebilmek çok zordur. Osman Nuri Küçük &Abdullah Mert Küçük’ün Namazla Muhabbet Baba ile oğlun Namazla Muhabbeti isimli eseri de namazın (salat) zahir ve batınını tevhid etmeye çalışan bir diğer çalışmadır. İnsan birçok mutasavvıf’ın ifade ettiği gibi bu eserde de kıyam ile bitkilerle, ruku ile hayvanlarla secde ile insanlarla kardeşliğini vurgulamaktadır. İnsanlık bütün varlıkla kardeşliğini namaz’ın (salat) içinde cem (toplamıştır) etmiştir. Namazda insan denen canlının tekâmül aşamalarını görmenin tefekkürü yapılabilmektedir. Mevlana, adeta buradan ilhamla tekâmül düşüncesini geliştirmiş midir? Mehmet Bayraktar, İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi isimli eserinde şunları söylemektedir:

Mevlana insanın ruhen evrimleşebileceğini (tekâmül) böyle bir evrim neticesi insanın melekleşebilecek kadar yüceliğini kabul ediyor ve insan Allah'a böyle ulaşırı vurgulamaktadır. Bu insandaki tabii olan ilahi aşk ve kemâliyet arzusundan kaynaklanmaktadır. O’na göre en büyük evren faktörü tabiattaki ilahi aşktır[8]. “Mineral öldüm ve bir bitki oldum/ Bitki öldüm ve hayvan doğdum/ Hayvan öldüm ve insan oldum/ Korku niye ne zaman daha az ölümsüzüm?” demektedir. Osman Nuri Küçük &Abdullah Mert Küçük’ün Namazla Muhabbet Baba ile oğlun Namazla Muhabbeti isimli eserde anlatıldığı ve bilindiği gibi “namaz İftitah tekbiri ile başlar. İki elimizi açılış tekbirinde kaldırıp “Allahu Ekber” diyerek selam vermemiz dış ve iç algılarımızla bu yolculara katıldığımızı işaret eder. Gayb'ın anahtarı olan Fatiha ile ruhumuzun kapıları açılır Her şey bir açılışa ihtiyaç duyar. O yüzden fatihasız salat olmaz buyurulmuştur. Bitkilerin hareketidir kıyam bir ağaç olunmuştur güzel kokulu ve bir meyveli ağaçtır. Kur'an'ın verdiği özel bir isim şecereyi tayyibe’dir. Salat ile aslı'mıza uzandığımız için aslımız sabit, dallarınız semalarımıza isimlerimizin niteliklerinin eriştiği her yere erişmiştir. Rükuda yeni bir aşamaya geçilir. Bitkiden sonra ortaya çıkan yeni yaşam türleri canlı organizmalar ve hayvanlar hayvan mertebesinin bedensel sembolüdür. Alçaltıcı bir niteleme değildir burada hayvan canlı kardeşlerimizdir. Ruku hayvanların dilini anlamaya çalışmaktır Secdeye giden Âdem olur ve alnını yere koyar. Rabbine en yakın olduğu hal ortaya çıkmıştır. Ruku bir kez yapılıyor iken secde iki kez yapılmıştır. Belki secdelerden biri Âdem'in varlığına secde etmiş meleklerin diğeri isyan eden Âdem'in Rabb’i ile tekrar barışıp mağfiret edilmesinin şükür secdesidir. Oturmak hayatımızda en temel fiziksel hareketlerden belki de o yüzden salâtın bir rüknü olmuştur. Selamlaşma Allah'ın salat ve selamı sonsuzluk rehberi Hz Muhammed'e onunla bütünleşen herkese aline ve ashabına verilmiştir. Yunus Emre'nin sarıçiçek sohbeti bir tahiyyat (selamlaşma) selamıdır. Süleyman Peygamber'in karıncalarla kuş ile konuşması da böyledir. Peygamberlerin mührü ise tahiyye selamındaki bu sohbeti miraç ile en üstün dereceye taşımıştır[9]”.

Kısaca salat vuslat ve kavuşmaktır.

Görüldüğü üzere “namaz müminin miracıdır”. Namaz kılınmamasının insanları tehdit aracı olarak gösterenler namazın ruhunu ve amacını anlamamıştır.

.....

Yazının son bölümü için tıklayınız

.....

___________________________________________

[1] Prof. Dr. Gazi Özdemir, a. g. e., s. 842.

[2]Prof. Dr. Gazi Özdemir, a. g. e., s. 843.

[3] Prof. Dr. Gazi Özdemir, a. g. e., s. 843.

[4] Kamil Hayati Aydın İslam’ın Şartı Beş mi?, irfan yayınları, İstanbul, 2017, s. 221-222.

[5] Hamza Kılıç, Özbenlik Kişisel Gelişmede Zikir ve Tesbih, İnsan Yayınları, İstanbul, 2001, s. 127.

[6] Hamza Kılıç, a. g. e., s. 127.

[7] Necmeddin Şahinler’in Ganiyy-i Muhtefî’den Merâtib-i Tevhîd Risâlesi Yorumu, İnsan Yayınları, İstanbul, 2011, s. 88.

[8] Mehmet Bayraktar, İslam’da Evrimci Yaratılış Teorisi, İnsan Yayınları, İstanbul, 1987, s. 96.

[9] Osman Nuri Küçük &Abdullah Mert Küçük, a. g. e., s. 143-166.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
150