Mümin, Arapça emin kökünden gelir, iman etmiş ve güvenilen demek olup Cenab-ı Allah’ın isimlerinden birisidir. Bu isim, El-Mü’min olarak geçer ki anlamı, gönüllerde iman ışığını uyandıran, kendine sığınanlara güvenlik, rahatlık veren olarak tanımlanır. Cenab-ı Allah’ın isimlerinden birisi olan Mümin isminin imana ermiş insanda kullanılması da ismin anlamının iman sahibinde bulunmasıyla aynı özellikleri göstermesindendir. Cenab-ı Resulullah Efendimiz,

Mümin, müminin aynasıdır

buyurmaktadır. Bu hadisten anlıyoruz ki mümin yani, imanı kemâlat bulması sonucu Muhammedî nur olan ahlakla ahlaklanmış, inanç kapısından girilerek, Allah’ın yasakladıklarından uzaklaşıp tövbe etmiş, İslam’ın değerleriyle güzelleşmiş, insanlığa ait değerleri yaşamında öncelik yaparak bu değerler üzerine yaşamaya başlamış, dolayısıyla kendisinden emin olunmuş olan Allah’ın “Kulum” diye zikretmeye başladığı insan, tüm bu değerlerin görüldüğü insan olduğundan müminler birbirlerinde İslam’ın, Peygamberin ve Allah’ın güzelliklerini görürler. Müminler birbirlerinde kendilerini görürler. O müminler ki tüm negatif vasıflardan arınmış, rahmaniyete ulaşmışlardır ve onlar dünya yaşamında Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmişlerdir. Allah’tan başka ilah olmadığını diliyle tekrar eden ama henüz şehadete ermemiş olanlar, Allah’ın Kur’an’ı Kerimde ayetleriyle “Uzak durun” dediklerine yakın, “Yakın durun” dediklerine uzak durarak, yaşamlarında yalan, hile, sahtekârlık, nefsanî çıkarlar, üzerine olan emmare sahibiyken imana ait ibadetlerde sadece şeklen bulunanlar Mümin değillerdir. Çünkü Allah, Kendi isimlerinden birisi olan Müminin ne olduğunu tanımlamış. Allah’ın tanımını bizler Hz. Muhammed efendimizde O’nun pak Ehlibeytinde görebiliyoruz. Bu sebeple, Hz. Muhammed’e ve Ehlibeytine kalben, aklen ve yaşantıda benzemeyenler mümin değillerdir. Kişilerin mümin olmadıkları halde kendilerini mümin diye tanımlaması, ya müminin ne olduğu gerçek anlamda bilmediklerinden ya da mümin ismini kullanan sahtekârlar olduklarındandır. Cenab-ı Allah yüce Kur’an’ı Kerimde Müminliğin vasıflarını,

Onlar ki, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O'na döneceklerini bilirler. 2-46 Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi ayetlerini okuyan, onları arındıran ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içindeydiler. 3-164 Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekâtlarını veren ve rükû eden müminlerdir. 5-55 Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, ayetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler. 8-2 Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve iman edenler, sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ederler. Onlar, namazı kılan, zekâtı veren, Allah'a ve ahiret gününe iman edenlerdir. İşte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz. 4-162 Onlar ki namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yoluna harcarlar. 8-3 İşte, gerçekten mümin olanlar onlardır. Onlara Rablerinin katında dereceler vardır, bağışlanma ve değerli rızık vardır. 8-4 De ki, “Hiçbir zaman bize Allah'ın bizim için takdir ettiğinden başkası dokunmaz. O bizim Mevla’mızdır. Müminler yalnızca Allah'a tevekkül etsinler.” 9-51 Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaat buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaat etmiştir. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur. 9-72 O tövbekâr olanlar, o ibadet edenler, o Hamd edenler, o oruçlular, o rükûa varanlar, o secdeye kapananlar, iyiliği emredip, kötülükten vazgeçirenler, Allah'ın hududunu koruyanlardır. Müjde ver o müminlere, müjde! 9-112 Erkekten ve dişiden, mümin olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükâfatlarını elbette vereceğiz. 16-97 Kim de ahireti isterse ve mümin olarak kendine yaraşır bir çaba ile onun için çalışırsa, öylelerinin çalışmalarının karşılığı verilir. 17-19 Her kim de mümin olarak salih amelleri işlerse, artık o, ne bir haksızlıktan ve ne de çiğnenmekten korkar. 20-112 Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir. 23-1 Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi, kimi de beklemektedir. Onlar, ahitlerini hiç değiştirmediler. 33-23 Şüphesiz göklerde ve yerde müminler için birçok ayetler vardır. 45-3

diyerek tanımlamaktadır. Şimdi bizler, Allah’a inanıp inancı imana dönüşsün ve Allah’ın “Kulum” dediklerinden olmayı isteyenler, Allah’ın ne dediğine mi bakacağız yoksa kendi Müminlik olmayan halini bizlere mümin diye yutturmaya çalışanlara mı? Tabi ki Allah’ın ne dediğine bakacağız.

Ağır hastalanmış bir insan doktora gitse ve doktor ona ilaç verip kullanırken yanında neler yaparsa iyileşeceğini anlatsa ama bir de doktor olmayan birisi aynı hastalık için hem de doktorun dediklerinin tersine tarifler verse, o insan kimi dinlerse iyileşir? İşte mümin, doktora gidip, doktorun dediklerini yapıp verdiği ilaçları düzenli olarak kullandıktan sonra iyileşmiş ve sağlığının şükrünü kendisini hasta yapanları terk edip uzak durarak yaşayandır.

Mümin, dünya yaşamı içinde hayattayken, kara perdelerle görüşüne kat kat perde çekilmiş halinden özgürleşip her yönde, her yüzde Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet edip bu şehadet üzerine yaşayandır. Cenab-ı Allah bizlere hangi haller üzerine yaşarsak ömrümüzü mümin olmadan zayi edeceğimizi, hangi haller üzerine dönüp yaşamaya başlarsak müminlerden olacağımızı yine Kur’an’ı Keriminde söylemektedir.

Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygamber'e karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir. 4-115 Onlar müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah'a aittir. 4-139 Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? 4-144 Ancak tövbe edenler, durumlarını düzeltenler, Allah'a sarılanlar ve Allah için dinlerine samimi olarak bağlananlar müstesna. İşte bunlar, müminlerle beraberdirler. Allah, müminlere büyük bir mükâfat verecektir. 4-146

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Selim Can 5 yıl önce

Teşekkürler üstadım gönlünüze sağlık