Yıl 2004.
Ankara’dan dönüyoruz, arabada dört kişiyiz.
Hakan Tokmak direksiyonda, önde Naim Öztürk, arkada Kadir Aziz ve bendeniz.
Eskişehir’e yaklaştık aramızda sohbet ediyoruz. Cemaatlar hakkında fikir teatisi yapıyoruz. Söz döndü dolaştı; “bir cemaate mensup olmak gerekiyor mu, bu cemaat neresi olmalı” Sonra bir teklif geldi, kimden hatırlamıyorum. “Biz, hangi cemaate gidileceğini Erbakan Hocamıza soralım.”

O günlerde hepimiz Saadet Partisi Gençlik Kolları GİK üyeleriyiz Naim Öztürk ise ayrıca bölge başkanlığı görevinde. Sonra Naim Bey telefonu açıp Mehmet Altınöz Bey’i aradı, durumu özetledi, konuyu Erbakan Hocamıza aktarıp bu konuda bize yardımcı olmasını istedi. Mehmet Bey sağ olsunlar konuyla ilgileneceğini söyledi, biz de kendisinden haber beklemeye koyulduk.

Aradan bir hafta geçti, dört arkadaş yine bir araya geldik, Mehmet Bey’i arayıp bir gelişme olup olmadığını sorduk, kendileri kısa bir süre sonra bize dönüp cevap verdiler. İstanbul Çamlıca da “Necati Amcaya gitsinler” demiş Erbakan Hocamız. Mehmet Bey konunun İstanbul Çamlıca tarafını da ayarlamış sağ olsun.

Erbakan Hocamızın bir şoförü vardı ismi Yahya. Fatih’te oturuyor, orada hem Erbakan Hocamızın evi olan sokakta bir işle ilgileniyor (sonradan öğrendik iş Erbakan ailesininmiş) hem de İstanbul’a yakın yerlerdeki Erbakan Hocamızın programlarında zatlarına eşlik ediyor. Aldık Yahya Abiyi döndük tekrar Çamlıca yoluna. Tabi Yahya Abi İstanbul trafiğini iyi biliyor bir de Erbakan Hocamızın şoförlüğünü yapmakta, oldukça cesur sözlerle ilerliyoruz İstanbul trafiğinde. Direksiyonda Hakan kardeşim var, zaten gözü pek direksiyonu kuvvetli birisi, iyice esip gürleyerek ilerliyoruz.

Çamlıca’ya vardık, Necati Amca’ya geleceğimizi  Mehmet Altınöz Bey iletmiş, Erbakan’ın talebeleri geliyor diye bir heyecan sarmış onları da.

Biz dört kişiyi ve Yahya Abiyi salonda Necati Amca ve büyük oğlu Mithat Bey ağırladılar. Büyük oğlu diyorum, zira küçük oğlu rahmetli olmuştu. Küçük oğlu Esat Coşan Hoca efendi. Sanırım şimdi Necati Amcayı da tanıtmış olduk. Aslında Necati Coşan Amca emekli müftü ve hafız, bizi misafir kabul ettiğinde kendileri 90 yaşını geçmişlerdi.

Tabi söz bizi bir araya getiren Erbakan Hocamızdan açılınca, eski anılar canlandı biz de bir çok anıya şahitlik etmiş olduk. Sonra bizim ziyaret sebebimiz büyük bir nezaketle soruldu. Biz de kısaca aktardık ve bize Necati Amca “ben tarikatın başında değilim, ama duanızı yapar sizin Nakşibendi tarikatına girmenizi sağlar Erbakan Hocamızla ve bizle aynı tarikatta olursunuz” dedi. Biz tarikatın başında kim var diye sorunca, “Esat Hocanın oğlu Nurettin Coşan var” dedi. Biz tabi buz kestik, birbirimize baktık sonra duamız yapıldı, günlük dersimiz verildi, günlük dersi M Zahid Kotku Hocaefendi dizayn etmiş orada öğrendik, Erbakan Hocamız da dahil cemaat aynı dersi/zikri yapıyormuş.

Sonra söz sözü açtı ve M Zahid Kotku Efendinin vefatına yakın aynı zamanda damadı da olan Esat Hocayı yanına çağırarak cübbe ve sarığını vererek “al bunları Necmettin Erbakan’a ver” dediğini öğrendik; tabi Erbakan Hocamız o zaman ihtilal sebebiyle cezaevinde tutuklu bulunuyor. Sonrasında M Zahid Kotku Efendi Suudi Arabistan’a gider ve rahatsızlanır, Türkiye’ye döndüğünde ise vefat eder. M Zahid Kotku Efendinin vefatından sonra cemaate bir önder seçmek gerektiğini düşünen cemaatin önde gelen isimleri (Korkut Özal-Hasan Aksay gibi) bir araya gelerek, sarık ve cübbenin Necmettin Erbakan Hoca’ya gönderildiğinden haberdarlar, ancak Erbakan Hocanın bir misyonunun olduğunu düşünerek cemaatin işleyişinin aksaklığa uğramaması için Esat Coşan Hoca’nın cemaate önder olmasını kararlaştırırlar.

Devam edeceğiz !...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.