150

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda Ağrı’da Atatürk anıtını silen, çelenkteki Türk bayrağını öpen ve ikisine de selam duran kız çocuğumuzu sosyal medyada görmüşsündür, değerli okurum.

Bilinçli bir sevgi ve saygıyla hareket eden evladımızın, gönülleri ısıtan görüntüleri aslında çok şeyi de anlatır.

Neleri mi?

Hepsi buraya sığmaz ama yine de saymaya çalışalım.

O evladımız ve hareketi…

2000’lerin başına kadar “bu ülkede yaşanmaz” propagandası yapıp iktidara geldikten ve makam-mevki-para kısaca “her türlü dünyalığı” elde ettikten sonra işleyen bütün sistemleri bozup insanı dolayısıyla toplumu yozlaştırıp ülkeyi gerçekten yaşanmaz yapanların can yakan varlıklarını anlatır.

Kendi çocuklarını yurtiçinde ve yurtdışında en iyi okullarda okutup halkın çocuklarını malum okullara -en iyi niyetli ifadeyle- yönlendirenleri, millilikle ilgisi kalmayan, “kötü menzilli” eğitimimizi anlatır.

Küresel-emperyal sufleli malum koronun ayrımcılık tiratlarının ülke sosyolojisinden ne kadar uzak kaldığını anlatır.

Dünyayı dibine kadar yaşayıp gazete ve televizyonlardaki köşelerinde, çeşitli makamlarda millete “fakirliği ve öteki dünyayı” pazarlayarak muktedirlere destek verenlerin utanmazlığını anlatır.

Ülkenin son 23 yılı yoğunlukla olmak üzere son 45 yılının müsebbiplerinden oldukları halde hâlâ pişmanlık göstermeyip kendilerini kutsamaya meyilli kuşakların aymazlığını, 60 yaş ve üzeri sağdan soldan her türlü aydın ve siyasetçinin gelinen noktada sanki kendi yanlış karar ve hareketlerinin etkisi yokmuş gibi davranmalarını anlatır.

Mustafa Kemal Atatürk gibi bir devrimciye sarılmak varken, ithal devrim ve devrimcilerin peşine düşenlerin nerede hata yaptıklarını anlatır.

Kendi evlatlarının geleceği anbean karanlığa gömülürken başka coğrafyalardaki çocuklara ağlayanların, ardından da o çocuklara bomba atanlarla iş birliği yapan muktedirlerle saf tutmaya devam edenlerin gereksiz ve anlamsız romantizmini anlatır.

Uyuşturucu tacirleri ile milliyetçi mukaddesatçıların, feodallerle tatlı su demokratlarının demokrasi ve barış masalında aynı safta buluşmalarını anlatır.

Yanlışları bildikleri halde söylemekten, yazmaktan çekinenlerin ince yerlerinden korkularını anlatır.

Ergenlikten bir türlü çıkamadığı için, halen “kurtarıcı bir lider” bekleyen, böyle olduğu için de her türlü olumsuz etkiye açık toplumun hazin halini anlatır.

Cumhuriyetin neredeyse bütün kurumlarını işlevsiz kılıp “dârülharp” olarak gördükleri devlete çökenlerin pervasız vandallıklarını anlatır.

Türk’ün “öz vatanında garip, öz vatanında parya” olmaması gerektiğini anlatır.

Ve en önemlisi…

Atatürk’ü kimlerin ve neden sevmediklerini hem de çok iyi anlatır.

Bütün bunları anlatır anlatır da…

Asıl önemli olan tüm bunları “anlamaktan fazlası” galiba…

Ne dersin?

Haftanın Notu:

Gelinen şu noktada 1938’den bu yana ülke dâhilinde hayat bulmuş sağdan soldan tüm aydınların, siyasetçilerin ve topluma yön veren kim varsa herkesin sorumluluğu vardır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
M. Faik YURTSEVEN 3 hafta önce

Milli duygularla beraber vatandaşlık duygularının gelişmesi

Misafir Avatar
Alper Şirvan 3 hafta önce @M. Faik YURTSEVEN

Kesinlikle öyle...

Beğenmedim! (0)
Avatar
Ayşe Bilgin 3 hafta önce

Harika bir anlatım, şahane bir analiz. Kalemine sağlık

Misafir Avatar
Alper Şirvan 3 hafta önce @Ayşe Bilgin

Çok teşekkür ederim Ayşe Hanım.

Beğenmedim! (0)
150