150

Öğretmen olarak ilk görev yerim Serik İmam Hatip Lisesi’ydi. Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biri olan Antalya’yı bileğimin ve şansımın gücüyle kurada çekmiştim. Kura hikâyesini https://www.genelhaberler.com/kose/oku/6903 okuyabilirsiniz.

Serik İmam Hatip Lisesi, Serik için önemli ve gerekli bir okuldu. Serik, o zamanlar pamuk ve toprak ağalarının zenginliği içinde köylü bir kentti. Bu yüzden tarım önemliydi. Türkiye’nin neredeyse narenciye zincirinin %50 sini karşılayan verimli toprakları olan, şehir merkezine yarım saatlik uzaklıkta bulunan sahil kentlerinin (Side, Manavgat, Alanya gibi) ayağında bir şehir olmasına rağmen, turizmini iyi canlandıramamış, şehre yakınlığı dolayısıyla kendi içinde çok da kalkınamamış bir kazaydı.

Öğretmenliğimin ilk ve en güzel yıllarını orada geçirdim. Serik‘te iken annem ve babam beni hiç yalnız bırakmamışlardı. Ne de olsa kız çocuğu, başına bir iş gelmesin diye benimle kalıyorlardı. Evim okuluma çok yakındı. Serik’in tanınmış esnaflarından Aksekili beyaz eşyacı satıcısı bir bayinin evini tutmuştuk. Üç katlı bir bina idi. Ben üçüncü katta oturuyordum. Bir gün, okuldan çıkışta eve döndüğümde kapıyı açınca kocaman bir küfe gördüm. İçi meyve ve sebze doluydu. Annem ve babamın meyve sebze aldığını düşünmüştüm. Babam kızım bunu biz almadık “Hasan Ali” diye bir öğrencinin ablası getirdi dedi. Çok şaşırmış ama hemen tepkimi koymuştum. -Nasıl alırsınız anne! Beni ne duruma düşürdüğünüzün farkında mısınız?

diye sesimi yükselttim. “Yarın, bunu geri vereceksiniz” dedim ve uzun süre konuşmadık. Halbuki dürüstlüğü ve adaleti bana annem ve babam öğretmişti. Babam, öğrencimin bana karşı sevgi ve saygısını gösteren bir davranış olarak nitelediği için küfeyi aldığını söylemişti. Ama ben böyle bir davranışı asla kabul edemezdim. Ertesi günü sebze ve meyve dolu küfeyi geri verdik.

“Neredeeeeen nereyeee!..” derler ya…

O zamanki değerler anlayışımız, adalet ve liyakatlerimiz şimdi o kadar yozlaşmış oldu ki, milyonlarca insanın önüne geçerek sınav soruları çalınıyor, gençlerin gelecekleri karartılıyor. Yüzlerce sahte diplomayla profesörler, mühendisler, doktorlar, öğretmenler ve devletin en üst kademesinde bulunan insanlar vicdanlarını nerede kaybettiler! diye sormadan edemiyorum.

İnsanların atalarından kalma malları mülkleri veya alın teriyle kazandıkları birikimlerinin sahte tapularla satışı, hangi ahlaksız ve vicdansızın işidir?

Milli Eğitim Bakanlığı ( MEB) okullarımızda “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” denilen “ÇEDES PROJESİ” bu işin neresinde fayda sağlıyor?

Örgütlü suç çeteleri, bu ülkenin temeline dinamit koyarak herkesi aynı cehenneme sürükleyip suça ortaklık yapılması ve ses çıkartamayanların bu suç ortaklığına neden boyun eğdikleri ortadır. “Tencere dibin kara seninki benden kara” örneği gibi.

Gençlerimizin çoğu uyuşturucu belasına bulaşıyor, kumar batağına saplanıyor. Aile yapımız neden bozuldu? Uyuşturucu üreten ülkelerin Afganistan ve Asya ülkelerinin pazarı olan Avrupa ve Amerika için bu uyuşturucu yolları neden Türkiye üzerinden geçiyor. Türk aile yapısının etkisiyle uyuşturucu belasından yıllarca gençlerimizi ve ailelerimizi biz korumuştuk.

İnsan neden böyle şeylere bel bağlar?

Yetersizlik duygusu taşıyorsa, öz güven eksikliği varsa,

Çocukken, çok şiddet görüp çok sıkıntı çekmişse,

Sevgiden mahrum yetişmişse,

Kişilik bozukluğu var ise,

Sosyal hayatı eksik ise,

Birey kendisini güçlü görmüyorsa ve korkuyorsa kendisine, ailesine, ülkesine, milletine zarar verir.

Nasıl gördüyse nasıl yaşadıysa çocuk onu öğrenir ve ne kadar eğitim de alsa aileden gelen olumsuz genlerin ve öğretilerin etkisiyle, hak yer, kadın öldürür, sahtecilik, talan, soygunculuk ve cinsel istismar yapar, değerlerimizi yok eder. Toplum bütünlüğünü ve sağlığını bozar. En büyük değerler aile, vatan millet sevgisi, saygısı ve kültürdür. Bunlar olunca onur, haysiyet, güçlü duruş, zaten kendiliğinden oluşur.

Bu yüzden Türk aile yapısının maneviyatı ve kültürel yapısı korunmalıdır.

05.08.2025

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Lütfiye Kader 4 ay önce

Teşekkür ederim değerli okurum Yücelay Bey. Beni mutlu ettiniz....

Avatar
Yücelay Sal 4 ay önce

Her yazısı bir ders ve ibret içeren değerli yazarımızın tüm yazılarını büyük bir zevkle okuyorum. Yazarımız Lütfiye KADERE ve Bursa Arenaya binlerce teşekkürler...

150