150

Allah’ın zikriyle dolan bir bakış, yaratılmışlığın boş olmadığını, Allah’ın zikriyle dolu olduğunu görmeye başlar. Bu bize, Allah’ı zikretmeye başlayarak, yaratılmışlığın boş yere yaratılmadığını, fark ve tefekkür ettirerek, Alâk suresi 1-5 ayeti kerimede,

Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alâktan yarattı. Oku! İnsana bilmediklerini belleten, kalemle öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir.

beyanını görülür kılar. Neyle okuyacakmışız? Yaradan Rabbimizin adıyla. Neyi okuyacakmışız? İnsanı okuyacakmışız. Ayet ne diyor? “Onlar Allah’ı zikrederler” bak Allah’ın zikriyle, Allah’la okumaya başlamışlar. Neyi? Yaratılmışlığı. Ve neyi görmüşler? Evvelki anlayışlarına göre boş baktıkları için boş gördükleri şeyin aslında Allah ile dopdolu olduğunu, boş olmadığını görmüşler. İşte o zaman her an ve bulunduğun her mekân harem-i şerif, Hakk’ın huzurunda bulunmak olur, Hakk’tan ayrı, Hakk’tan gafil tek bir an ve tek bir mekân kalmaz insanda. Aksi? Aksi, onlar Allah’ı zikrederler ama o zikir Allah’a ulaşmaz olur. Niyazî sultan,

“İşit Niyazi’nin sözün bir nesne örtmez Hakk yüzün,

Hakk’tan ayân bir nesne yok gözsüzlere pinhân imiş”

demektedir. Zakir olarak yaratan Rabbin adıyla okumuş Niyazî sultan kendisini! İman ehli olmayanlar, Allah’ı zikrediyorlar mı? Evet, zikrediyorlar. Nerede? Gayıpta. Nasıl? Allah’ta ikilik çıkararak, ötekileştirerek, bir zamana ve bir mekâna kayıtlayarak zikrediyorlar. O zikrin içinde Allah’ın emirlerine riayet etmek yok, o zikrin içinde insandan yasaklanmış her şey var. İşte onun için o zikir Allah’a ulaşmıyor çünkü kalben yapılan bir zikir değil! Gönlünü Beytullah eylersen, dünya sana harem-i şerif olur demiştik. İman, o gönlü Beytullah eylemenin ismidir. O gönül nasıl Beytullah eylenir? Kırk yıldır günde beş kere kayıtlanmış zaman ve mekân içerisinde oluşturulmuş bir şekli yerine getiren anlayış, gönlünü Beytullah eyleyebiliyor mu?

İman öyle bir şeydir ki arttıkça insanı toprağa yaklaştırır.

Bir insan toprağa yakın değilse, toprağa benzemediyse, onda henüz iman oluşmamıştır, dilde bilgi olarak, söylem olarak kalmıştır, henüz kalbe inmemiştir. Ulucami’yi örnek alalım, kaç yılında yapıldı Ulucami? 1399 yılında yapıldı, bugün 2025. Altı yüz yıl geçmiş. Altı yüz yirmi altı yılda Ulucami’ye kaç tane hoca gelmiştir? Bunlardan hangisinin ismini biliyoruz? Binlerce hoca, bunlar beş vakit namaz kılıyor muydu? Kılıyordu ve kıldırıyordu. Sürekli o mekânda, o caminin içindeydiler, Ramazan’da aksatmadan oruç tutuyorlardı hatta kandil günlerine ilave Salı ve Perşembe günleri de Ramazan haricinde. Bunlar hacı oldular mı, Mekke’ye gidip geldiler mi? Kim bilir kaç kere gittiler geldiler. Dil ile kelimeyi şehadet getirdiler mi? Yani İslam’ın beş şartı üzerine düzenli olarak bulundular mı? Neredeler şimdi? Bir tanesini biliyor muyuz? Bir tanesinin türbesi var mı?

Kimi biliyoruz, kimin türbesi var? Somuncu Babanın, Aynalı Dedenin, Göbek Atan Babanın, Geyikli babanın, Okçu Dedenin var. Bir tane hocanın yok, neden? Fark ne? Bu adamlar İslam’ın beş şartı üzerine bulunuyorlardı. O zaman bugün türbesi olan, ismini bildiğimiz, zikrettiğimiz ve kendilerine benzemeye çalıştığımız o Allah dostlarıyla bu hocalarının arasındaki fark nedir? O Allah dostları, gönüllerini Beytullah eylemeyi başardıkları için dünya onlara harem-i şerif olmuş. İşte fark buradan geliyor.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
150