Cenab-ı Allah Zariyat suresi 56 ayeti kerimesinde,

Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım

demektedir. Bu sebeple, Allah’a inanan her inanç sahibi yaratılma gayesi olan kulluğu yerine getirmelidir çünkü farzdır.. “Ben Allah’a inanıyorum ama kulluğun gereğini yerine getirerek kulluk yapmak yerine kendi bildiğim ve istediğim gibi yaşarım” diyemeyiz. İşte burada devreye “Kul” ibaresinin tanımı girmekte olup doğru olanı yani Allah’ın “Kul” derken neyi kastettiğini iyi anlamak gerekir. Allah’ın “Kul” derken istediğiyle bizim "kulluk budur" diyerek yaptığımız birbirinden farklı olduğu sürece asla “Kul” olamayız. Bunu şöyle örnekleyebiliriz. “Aşçılık” yemek pişirmek olarak kullanılan kavramdır lakin bizler kendimize göre aşçılığı yemek pişirmek değil de saç tıraş etmek olarak yorumladığımızda, kendimizi saç tıraş ederken “Aşçılık” yapıyor zannederek aslında ömrümüzü hiçbir zaman aşçılık yapmadan tüketmiş oluruz.

O halde Cenabı Allah “Kul” derken neyi kast ediyor?

“Kul” ibaresini anlayabilmek için tevhidi anlamak gerekir çünkü kulluk Rabbinden başka ilah görmeyerek yaşamaktır. Allah’ın tanımladığı kulluğu oluşturmanın yolunu ise yine Cenab-ı Allah, Bakara suresi 207 ayeti kerimesinde,

İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için nefsini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir

diyerek göstermektedir. Allah’ın rızasını kazanmak, Allah’ın “Kul” diyerek işaret ettiği yaratılış gayesine varmak olup, yolu da dünyada yalnız dünya nimetleri için tek taraflı sadece maddeye dayalı, para hırsıyla, mal mülk hırsıyla ve bunları elde etmek için şirk üzerine Allah’ın yasakladığı haller ile birlikte yaşamaktan, Allah ile Allah için yaşamaya geçmektir. Dünyanın nefse dönük yüzünde kalıp kendimizi nefisten ibaret zannederek sadece nefsaniyet üzerine sürdürülen yaşam, her görülenin Allah’tan ayrı ilah olarak görüldüğü yaşam olur. Nefsaniyet üzerine nefsimizi ilah görerek yaşarken, kendimize göre tanımladığımız kulluğu yerine getirmek, gerçek anlamda “Kul” olmak değildir. Nefsini feda etmeden, nefsimiz doğrultusunda iki bakıp iki görmek, kesrette kesreti görmek olup bu yaşam içinde, tevhit olan kesrette vahdeti yani Allah’tan başka ilah olmadığı gerçeğini, Allah’ın yarattığına bakarak görmek mümkün olmadığından, bizlerin kendimize göre kulluğumuzu yerine getiriyor oluşumuz Allah’ın istediği kulluk değildir.

Allah mı bize göre değişecek, biz mi Allah’a göre değişeceğiz, Allah mı bize kul olacak, biz mi Allah’a kul olacağız?

Allah kullarına çok şefkatlidir çünkü kul, kendisini bu şefkate, tevhide doğru yapılan davete icabet ederek layık hale getirmiş olandır. Bu şefkat, Allah’ın kulum dediğinin görmesini, işitmesini, zikretmesini, sevmesini, bilmesini, keşfetmesini, iradesini “Vasi” özelliğiyle kuşatmasıdır. Tevhit görüşü bizde oluşmadan, Allah’a şahit olup bu şahadetle daimilik üzerine bulunmadan “Kul” olamayız. Kulluk, bizim kendimize göre tanımladığımız bazı şekilleri cahilcesine yerine getirmek değildir, saç tıraşı yaparken aşçı olunmadığı gibi… Bakara suresi 112 ayeti kerime'de Cenab-ı Allah,

Hayır, kim vechini Allah’a teslim ederse o, Muhsinlerden olur. Artık onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

demektedir. Mükafat Muhsin diye zikredilen Allah’a kulluktur, Muhsin yani “Kul” olmak başımıza gelecek en büyük mükafattır. Şimdi Cenabı Allah’ın beyanını anlamak için beyanın açılımına bakarsak, “Vech” Yüz anlamında kullanılan kavram olup, yüz ise sıfatlar anlamında kullanılmaktadır yani insanın varlığının aslı olan, varlığın esası ve kendisi olmayınca varlık kalmayan sıfatlar ki buzun içindeki su gibi olan sıfatlar. Kur’an’a göre bir insanın Muhsin niteliğini kazanabilmesi için; Maide suresi 83 ayette,

Ve Resul’e indirileni işittikleri zaman, Hak'tan olan şeylere arif olduklarından dolayı, onların gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. “Rabbimiz, biz iman ettik, artık bizi şâhitlerle beraber yaz...” derler.

denilen iman edenlerden, Ali İmran suresi 134 ayette,

Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.

denilen nefsine galip gelenlerden, Ali İmran suresi 135 ayetinde,

Onlar ki bir günah işledikleri yahut kendilerine zulmettikleri zaman Allah'ı zikreder ve günahları için bağışlanma dilerler. Zaten Allah'tan başka kim günahları bağışlayabilir ki? Ve onlar bile bile günah işlemeye devam etmezler.

denilerek anlatılan tövbe edip, tövbe gerektiren hallerden uzak duranlardan, Hud suresi 115 ayetinde,

Ve sabret, muhakkak ki Allah, Muhsinlerin ecrini zayi etmez.

denilerek sabredenlerden, Hud suresi 112 ayetinde,

Artık sen, sana tövbe ederek, tâbî olanlarla birlikte emrolunduğun gibi istikamet üzere ol. Ve azgınlık yapmayın. Muhakkak ki O, yaptıklarınızı görendir.

denilerek emredildiği şekilde yaşayanlardan ve Lokman suresi 2-5 ayetlerinde,

Bunlar, hakîm olan Kitap’ın ayetleridir. Muhsinler için Hak yolu ve rahmettir ki onlar, namazı ikame ederler ve zekâtı verirler. Ve onlar, ahirete kesinlikle inanırlar. İşte onlar, Rablerinden gelen bir Hak yolu üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir

buyrularak tarif edildiği gibi olmak gerekir ve bu farzdır. Ehlullah, Muhsinleri; iman edip Salih ameller işleyen, Allah'ın emrettiği şeyleri yapıp yasaklarından kaçınan, iyilikleri yapıp kötülükleri terk eden, zulüm ve haramlardan kaçınan, farzları eda eden, yaptığı her işi ve görevi en iyi şekilde yapan ve kendisinden Rabbine şahit olan kimseler olarak tanımlamışlardır.

İşte, Allah’a kul olmak, Allah’ın tanımladığı ve emrettiği haller üzerine bulunmakla mümkündür. Nefsaniyetimize uymadığı için Allah’ın emirlerini yerine getirmeden, kendi işimize uyduğu kadarını yaparak buna da kulluk demek Allah’a kulluk değil küfürdür. Küfür içinde olup kendisini kul zanneden anlayış hüsrandadır. İman gereği farz olan Allah’a kul olmayı istiyorsak, kendi istediğimiz gibi değil Allah’ın istediği gibi yaşamak zorundayız.

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

http://www.emekyayinevi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.