Gerçekten bir efsanenin kahramanı gibiydi.
Yenişehir ’den 7 yaşında iken Bursa ‘ya göçüp, Namazgâh Semtine yerleşmişler. Bize anlatılana göre rahmetli dedem 40 sene kadar hazır yemiş. Yenişehir Akdere Köyü ‘nün varlıklı ailesinin yaklaşık 50 sene süren çöküşü Namazgâh ’a kadar gelmiş, sonra bilinen kent de tutunma çabaları. 
                                                                                             
Dedem ve Babam / Yenişehir 1941   
Babam dokumacılığı kendine meslek olarak seçmiş ki; o gün için de Bursa ‘nın sayılı fabrikalarında çalışmaya başlamış. Çocukluk, gençlik derken sonrasında aşık olduğu kadınla evlenmiş, annemin genç kızlık resimleri gerçekten babamı doğruluyor ama başından sonuna irdelendiğinde, hüzünlü bir hikâye annemle babamın evlilikleri… Belki ilerde o hikâyeyi de yazarım, şimdi bu yazımın konusu; babamın yani Koreli ‘nin Masası… Haa bu arada bilmeyenler için yazayım, babamın lakabı Koreli Mehmet.

Topal Kemal !
Evet, şimdi de sıra Topal Kemal 'de.. 
“Lakaplı Hayatları” okumayanlar için biraz bahsedeyim Topal Kemal ‘den. Topal Kemal; babamın kardeşi, amcam yani… Dönem itibariyle Bursa ‘nın sayılı kabadayılarından biri. Menenjit hastalığı geçirmiş çocukluğunda ve beyninde hasar bırakmış hastalık. Amcam belinde gazeteye sarılmış yarım metre kasap bıçağı ile gezen, gerektiğinde de o emanet ile icraatını gerçekleştiren korkusuz, yarını düşünmeyen, fakat bıçağı dürttüğü bölgeye göre ne kadar ceza alacağını falan bilen değişik bir tip… Anlayacağınız amcam Sakıncalı Piyade ‘nin önde giden soyu… Bu bir kültürdür ama siz yine de bu paragrafı çocuklarınıza okutmayın.

       
 Topal Kemal ve arkadaşları
Neden Topal Kemal dedim; Koreli ‘nin Masasının müdavimi sayılabileceği için ve aynı zamanda masanın başındaki babamı mükemmel anlattığı için. Bu arada “Koreli ‘nin Masası nedir?” sorusuna bir cevap vermek gerekiyor sanırım. Babam akşamcı idi benim; her Allah ‘ın akşamı evde içki sofrası kurulurdu. Emekli olana kadar her akşam bir şişe şarap içti babam, emekli olduktan sonra her akşam iki duble rakıya döndürdü işi. Her akşam aynı ölçü… Topal Kemal babama; “Koreli! Ulan şu masanın başında kartal gibisin. Ben koca Bursa ‘ya dikiliyorum, buraya geliyorum senin karşında eziliyorum. Senin her şeyin var, çoluk çocuk, aile… Benim hiçbir şeyim yok” diyordu. Bunu da söylerken ciğerden söylüyordu ki benim çocuk aklıma da yüreğime de kazınmış bu söylemi…
 
   Resmin en sağında babam ve arkadaşları

Babam dokuma işçisi bir adam, evde kendi hariç altı nüfus var. İmkânlar kısıtlı, masasındaki şarap o dönemin en ucuz şarabının bir üstü… Her akşam içiyor dolayısıyla da ucuz şarap içiyor… Topal Kemal Koreli ‘nin Masasına gelirken boş gelmiyor tabii ki… Evde beş çocuk var, mevsimine göre meyve, ben mandalina hatırlıyorum mesela, getiriyor işte…
 
Masaya oturduğu zaman paltosu ile oturuyor, bir iki selamlama, hal hatır sorma cümlelerinden sonra paltosunun cebinden gazete kâğıdına sarılmış kaliteli şarabı çıkarıyor, masaya koyuşu büyük bir mesaj içeriyor. Şişeyi masaya “tak” diye ses gelecek şekilde koyuyor. Bu ilk mesaj... Babamın bu mesajı aldığı muhabbetin sonunda belli olacak, yazacağım meraklanmayın. Sonra içki sofrası muhabbeti başlıyor. Bu Koreli ‘nin Masasının sadece bir enstantanesi ve tantanası da oldukça okkalı bir enstantanesi… Sonra şaraplar yudumlandıkça Topal Kemal ‘in muhabbeti çekilmez oluyor, abuk sabuk mevzular konuşmaların arasına girmeye başladıkça masanın tansiyonu artıyor. Finale yaklaşırken Koreli ‘nin gerilen sinirleri kısa devre yapıyor ve hışımla masadan kalkarak kardeşini yaka paça evden dışarıya atıyor. Ev müstakil ve dış kapı direkt sokağa açılıyor ve de amcam kendini ne olduğunu anlayamadan sokağın ortasında buluyor. Babam paltosunu ve ayakkabılarını da amcamın arkasından atıyor. Sonra…

Sonra mı?
İşte sonra Bursa ‘da Topal Kemal efsanesi başlıyor. “Lakaplı Hayatlar”dan anımsayanınız olacak, okumayanlar için yine kısa bir fasıl geçeyim ben… 

 
"Topal Kemal" "Koreli Mehmet" den zılgıtı yer, ayarı aldıktan sonra bizim sokaktan çıkar, askeri lisenin caddesinde dikilir, Teleferik-Heykel dolmuşunu bekler. O zamanlar Bursa 'da pek yerli otomobil yok, birkaç tane Anadol, birkaç tane Murat 124, biraz Alman Opel, Ford, Mercedes, geri kalan hepsi Amerikan Chevrolet veya Ford... Dolmuşların da çoğunluğu Chevrolet.
                     

Resmin solunda babam ve yanında
arkadaşı Heykel 'de
"Topal Kemal" mevsimine göre ceketi veya paltosu omuzlarında caddenin ortasında dikilir, artık piyango kime çıkarsa. Teleferik 'den gelen dolmuşu durdurur, herkes tanıyor tabii ki "Topal Kemal"i...  İyi akşamlar ile başlayan kısa bir getirdin götürdün faslından sonra amcam şoförü arabadan indirir, arabaya biner ve doğru Setbaşı 'nda "Cubana Pavyon"un önüne...

Şoför bir sonraki dolmuşla ya da yayan iner arabanın yanına, bekler amcamın gönlü olsun da anahtarı versin diye... Amcam pavyonda oturur, yer içer, kalkarken hesabı gelir ama adisyonun arkasına yapıştıramayacakları için hesabı/parayı zarfa koyup verirler amcama... Mekânı şereflendirdiği için hesabı amcam alır anlayacağınız…
 
Omuzlarında ceketi veya paltosu ile "Topal Kemal" bugünkü Sönmez İş Sarayı 'nın o tarafa geçer, orada onu bekleyen ne kadar gariban varsa lokantaya sokar, aldığı paradan lokantacıya garibanların yemek parasını verir, beyaz perdedeki pelerinli süper kahramanlar gibi gecenin derinliklerinde kaybolur gider. (*)
Topal Kemal Koreli ‘nin Masasının yarattığı bir adam değildir. Sadece hasbelkader Koreli ‘nin kardeşi olması onu bu masaya konuk etmiştir. Yoksa Koreli Mehmet ‘in kabadayılarla, külhanbeyiler ile işi olmaz, işinde gücünde bir adamdır Koreli Mehmet… İnsan sever, hayvan sever, doğa sever de bir adamdır. Şahsına münhasır bir hayatı olmuş bizi de bu hayata ortak etmiştir. İyi ki de etmiştir. Bir masal kahramanı gibi her geçen gün gözümde büyüdükçe büyümektedir.                              
                                                                                                        Babam ve beslediği Karakoçu
Ne mutlu bana ki Koreli Mehmet ‘i tanımakla kalmadım, onun bir evladı olarak hayatına ortak oldum. Beraber çok zor günler yaşadık, bu yaşadığımız hayat bizi birbirimize inanılmaz bir duygu yükü ile bağladı. Ne zaman ki onu kaybettik, o zaman ben, iskele babası diye dalga konusu olan iskele babasının, gemiler için ne kadar önemli olduğunu anladım. İskele babaları olmasa gemileri bağlamasanız nasıl savrulur değil mi gemiler, kim bilir kendilerini nerede bulurlar. İskele babasının içinde sakladığı gizli özne "baba"nın ona ne kadar gizli ve derin bir anlam kattığının siz de farkına varabildiniz mi? 
 
İşte evde de babalar olmasa büyük ihtimalle evlatlar gemiler gibi sonsuzlukta kaybolur giderler herhalde. İyi ki Koreli Mehmet ‘in evladı olarak yaşadım ve işte buradayım. Hiçbir yere savrulmadım ve savrulmayacağım.
Koreli 'nin Masasında yemek yeme şansını yakalamış ve hatta o lüksü yaşamış bir adam olarak mesut ve bahtiyarım. Nurlar içinde yatsın; “sizin boğazınızdan haram lokma geçirmedim, siz siz olun haram lokma yemeyin” nasihati kulaklarımda çınlar durur. Eyvallah Koreli! Bizim masalarımız seninki gibi namlı değil ama her lokması helaldir, meraklanma… Sen nurlar içinde uyu… 

Bir yerlerde masalar kuruluyor, kaldırılıyor ve gün geliyor o masalar tarih oluyor. Senin masanı tarihe not düşmenin keyfini yaşamak da bana kalıyor. Ne mutlu bana... Senin gibi bir babanın evladı olmanın keyfinin yanında, hatıralarına ortak olmak ve onları yazma şerefine ulaşmak gurur verici, sen gurur vericisin baba... Bir yerlerden beni izliyorsan göz yaşlarım yaşattığın onurdandır. Sen de yaşadın biliyorsun ki; bu topraklarda, erkekler ağlamaz...     

Geçmişin anlatıldığı yazı ve görsellerde kullanılan içki ve sigara sağlığa zararlıdır.
(*) Bölüm "Lakaplı Hayatlar" adlı köşe yazımdan alınmıştır.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.