19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı için TRT Haber'de kullanılan grafikteki “19 Mayıs Cumhuriyet Bayramı” ifadeleri tepki çekti. TRT Haber’deki hata 18 Mayıs’ı 19 Mayıs’a bağlayan gece saat 23.00’de Gece Bakışı, 02.00’de Gece Bülteni, 06.00’da Sabah Haberleri programlarıyla tam üç kez devam etti.

.

Giresun Belediyesi’nin sosyal medyada yaptığı paylaşımda ise “19 Mayıs Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” yazılmıştı. Adı skandallarla anılan bir futbolcu, 19 Mayıs için “Çocuk Bayramı” ifadesini kullandı. Halk tv’de bir sunucu, TRT’yi eleştirirken kendisi de hata yaptı ve şöyle dedi: “19 Mayıs'ta 'Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı' yerine, 'Cumhuriyet Bayramı' dediler.”

Belki bu hataların ortak yanı Atatürk’ün adını anmak istememektir. Akıllara, bu hataların bilinçli ve kasıtlı yapıldığı da gelmektedir. Buradaki amaç, Atatürk’ü, Ulusal Kurtuluş Savaşını ve devrimleri hafızalardan silmek olabilir.

İskilipli Atıf denen vatan hainine övgü yağdıran birinin Türk Tarih Kurumu’nun başına getirilmesi, 19 Mayıs günü Samsun’da Atatürk heykeline çelenk bırakılmasının koronavirüs salgını nedeniyle engellenmesi, İranlı ‘uyuşturucu baronu’ Naci Şerifi Zindaşti'yi tahliye ettirdiği iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan kuzu beyinlinin 19 Mayıs’ta “sultan Vahdettin Hanı rahmetle anıyorum” demesi, Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde radyasyon onkolojisi uzmanı bir doktorun, 19 Mayıs için: “buna bayram diyen şerefsiz ve şahsiyetsiz din düşmanı zihniyeti kınıyorum” sözlerini söylemesi boşuna değildir.

Bu öfke ve nefretin nedeni, demokratik ve laik cumhuriyetle hesaplaşmaktır. Aldıkları nefesi borçlu oldukları Atatürk’e saldırarak, yeniden orta çağ düzenine dönmeyi arzulamaktır. 19 Mayıs’ta İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucusu ve üyeleri olan Padişah ve Halife Vahdettin ile Sadrazam Damat Ferit’i anmak, yeni bir işbirlikçilik yapmaktır, dedelerinin izinden gitmektir.

Bu olayları gölgelemek için 20 Mayıs günü saat 17.00’de İzmir’de camilerin merkezi yayın sistemine girilerek önce ‘Çav Bella’, ardından Selda Bağcan’dan ‘Yuh Yuh’ şarkıları çalındı. İzmir Müftülüğü, ezan sistemine sızarak frekansların değiştirilmiş olabileceğini açıkladı ve İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı da konuyla ilgili soruşturma başlattı. Cami minarelerinin hoparlöründen müzik çalınması olayları, ülkeyi karıştırmaya yönelik bir kışkırtmadır ve son derece tehlikeli bir oyundur.

1978 yılındaki Kahramanmaraş olayları da yalan haberle başlatılmıştı, camiden yapılan anonslarla halkın nasıl yönlendirildiği unutulmadı. 1980 yılındaki Çorum olayları da caminin hoparlöründen yükselen, ‘Alaattin Camisini yaktılar’ anonsuyla başlatılmıştı. 2013 yılındaki Gezi olaylarında ‘camiye ayakkabıyla girdiler’ ve ‘camide içki içtiler’ demişlerdi. Sonra tüm bu söylenenlerin yalan olduğu ortaya çıkmıştı. Ama kışkırtıcıların hiç yüzleri kızarmadı, masum insanların öldürülmesine aracılık ettiler.

Şimdi akıllara şöyle bir soru gelebilir: “Camilerde ‘Çav Bella’ ya da daha önce Ağrı’da camilerden sarayın seçim müziği ‘Dombra’ çaldıranlar aynı olabilir mi?” Siyasi iktidar bu kışkırtmaları yapanları bulmak yerine, CHP’nin üzerine gitmektedir. Bu çaresizliktir, tükenmişliktir.

Toplumun kavga değil, barış isteği unutulmamalıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.