Kurban dedik,
     Bayram oldu geldi yine.
     Şenliktir,
     Mübarektir,
     Yakınlıktır, 
     Allah’a yaklaştıracak bir vasıtadır.
     Herkes en güzel şekliyle faydalanmalıdır bu günden.

     Kurban Bayramı öncesi, Şair Fitnat Hanım kurbanlıklara bakıyormuş.. 
     Tam da o sırada oradan geçmekte olan, ''Şair Haşmet'' Fitnat Hanımım yanına yaklaşarak sormuş:

     - Ne o. Hanımefendi kurban mı bakıyorlar ?
     - Evet. Niçin sorma gereği duydunuz Haşmet Bey ?


     Haşmet Bey. Sakin ve saygılı bir ifadeyle buyurmuş.
     - Ben sizin kurbanınız olurum da...  demiş...

     Bunu işiten Fitnat Hanım, Haşmet Beye şöyle bir bakıp;
     - Ben ''Koç'' arıyorum a Haşmet Bey.. Bakıyorum da siz de boynuzun esamesi yok. Ya da sizde yeni çıkıyor... demiş.


     Fitnat hanımın aradığı koç diğer kurbanlık hayvanlara göre daha faziletlidir.
     Koçların bir özelliği vardır.
     Çocuklar sevilirken onun için “haydi koçum” derler.
     Savaşta kahramanca savaşan askerlere, 
“koçlar gibi vuruştular” denir.
     Onun içindir ki, insanları sırattan geçiren koçtur, kurban.
     İsmail’in yerine boynunu büken koçtur.
     Allah’a yaklaştıran bir vasıtadır kurban.
     Peygamber Efendimizin tercihidir koç.
     Efendimiz bir hadisinde ; Kurban olacak koç “Siyaha basmalı, siyahta bakmalı, siyahta yatmalıdır” Buyuruyor.

     Kurban,
     Allah’a yakınlaşmaya vesile olandır.
     Onun içindir ki askere giden Mehmetçiklere “Kınalı kuzum"  der analar. 
     Vatan uğruna şehit olup Allah’a yakın oldukları için “Kınalı kuzu" görülürler.
     Analar böyle düşünür ; Bizim burada Allah için kurban seçilen koçların başını kına ile süslerler. Kardeşler içinde en çok sevileni de vatan, millet ve Allah yolunda kurban olarak seçerler. O yüzden de başlarını kınalarlar. Allah yolunda hazırlardır artık. Tıpkı Yakup (AS) ın en kıymetli olan Yusuf’u gibidirler. Kokuları kilometrelerce öteden burcu burcu gelir. Gülün miski gibi kaplarlar havayı.

     Tıpkı bir İsmail gibidirler. Teslimiyet haline girerler.  Hz. İsmail’de kurban edilmek üzere hazırlanmıştı. Onun da elleri, ayakları, gözleri bağlanmıştı. Allah ile yakın temas kurmuştu. 

     Ortada olan bir bıçak var.
     Elleri ayakları bağlayacak bir ip var.
     Gözleri bağlayacak bir örtü var.
     Her şeyden önemlisi bir aşk var.
     Ve bu aşka adanan adak var.
     Bu aşkın bedelidir kurban.
     Aşk kurban ister.
     Bu kurban Allah’a olan inancın bir şartıdır.
     Yılda bir kere de olsa bu şart yerine getirilecek.

     Fuzuli ;
   “Vermeyen cânın sana bulmaz hayât-ı cavidân
     Zinde-i câvid ana derler ki kurbândır sana”
diyor.

     Yani, Sana canını bağışlamayan ,canını sana sunmayan kişi, hayat-ı câvidân bulamaz. Her dem diri ve genç olmak ,elbette sana kurban olmakla mümkündür, diyor.

     Fuzuli bu yakınlaşmada öyle ileriye gidiyor ki ;  
   “Yılda bir kurbân keserler halk-ı âlem îyd için
     Dem be dem sâat be sâat ben senin kurbanınam”
diyor.
     Yani ; Birileri ibadet için yılda bir defa kurban kesiyorlar. Ben ise her an ve her saat senin için yeniden kurban olmaya hazırım ve belki de bu ayrılık yüzünden kurban olmadayım, diyerek aşkın ölümsüzlüğü içinde kaybolup gidiyor.

     İşte insan akıtılan bu kan ile Allah’a yaklaşır ve aradaki bağlar pekişir. 

     Mevlam aşkınızı kabul buyursun.

     Gönlüm bağlanmış sana bir ip ile bağlama
     Bu can bu tende hiçtir yâre kurban olmazsa
     Ey gönül aşk değilse dünya için ağlama
     Umutların yeşermez hakka kurban olmazsa. 

     Oluk oluk akmalı damarlardan bu kanım
     Bir zerre acı duymaz bıçak değdikçe canım
     Aşkımı kabul eyle ey güzel Yaradan’ım
     Huzur bulmaz bu ruhum sana kurban olmazsa. (Dermanî)



 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.