Mesele liyakatli ve liyakatsiz meselesi.

İstediğim yerde durursan liyakatli, yer değiştirirsen liyakatsiz.

Dediğime uyacaksan liyakatli, uymaz görünürsen liyakatsiz.

Her dediğime “baş üstüne” dersen liyakatli, demez isen liyakatsiz.

Uslu çocuksan liyakatli, sorgularsan liyakatsiz.

Salla gitsin o zaman..

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu hakkında “Onlar o makamlara kendi layık oldukları için gelmediler. O makamlara getirildiler” açıklamasında bulunmuştu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da bu açıklamaya cevaben sosyal medya hesabı üzerinden, "Sayın Erdoğan siz de ben de o makamlara gökten inmedik. Milletin iradesi ve partinin ortak aklı bizi göreve getirdi. 13 sene 'layıkıyla' Dışişleri ve Ekonomi bakanlıkları yaptım. Madem keramet sizde 2018'den beri kaç bakan değişti, buldunuz mu çare? Halep oradaysa arşın burada." Dedi.

Peki, onu seçen kim? Yine sen.

Liyakatli olduğu için mi makam verdin. Yoksa benim dediğimi yapar diye mi düşündün. Denileni yapmadığı zaman da liyakatini ve makamını aldın, liyakatsiz ve makamsız oldu öyle mi?.

Ben kişiler üzerinde durmuyorum görünenler ortada.. Söylenen sözler de basın ve medyada yer aldı.

Ne demiştik; "benim yanımda durursan" liyakatli, "benim karşıma geçersen" liyakatsiz.

İşte bu bakış açısı, tüm yapılan icraat ve tasarrufların ana temasından “liyakatsiz” olduğunu gösteren bir itiraftır.

Demokrasinin egemen olduğu ülkelerde hatta en küçük toplumlarda dahi meclisler, kurullar, ihtiyar heyetleri vardır. Görüşler istişare ile çıkar. Cumhuriyetlerde meclis vardır ki yönetimin karar mekanizmasıdır. Eski Türk boylarında da benzeri yapılanmalar süregelmiştir; TOY’lar vardı kararlar oradan çıkardı.. İstişare dinimizde de çok değerli bir yer kaplar. Parlamenter sistemde de Bakanlara 21 kişiye kadar Müşavir kadrosu verilmiştir. Zira bir Bakanın her şeyi bilmesi mümkün değildir. Yani her türlü sosyal ve siyasal yapılanmada, tek kişi ve onun kişisel görüşünün hakim kılınması artık insanlık tarihinin çok gerilerinde kalmıştır. Tek kişiye dayanan sistemlerdeki icraatlar, daima "hataya müsait" olacağından, toplumlar tarafından terkedilmiş ve kurumsal yapılanmalar geliştirilmiştir.

Sıra dışı bir örnek vereceğim;

Bir saç kılı düşünün. Eşimizin ya da yavrumuzun sevip kokladığımız bir saç kılı.

Bu KIL, karşımıza yemek tabağının içinde çıkarsa ne iştah kalır ne de moral..

Oysa KIL aynı KIL..

KIL sadece istenmeyen yerde. Yer değiştirmiş.

Ama KIL olmaya da gerek var mı?..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.