Allah herkese bir rızık tahsis etmiştir.

İnsan kendisine tahsis edilenin dışına çıkmamalı.

İnsana tahsis edilen bu miktar “nimet” tir.

İnsan bu miktarı zorlayıp dışına çıkmak isterse bu da “afet” tir.

Tıpkı çisil çisil yağan yağmuru toprağın emmesi gibi bir nimet.

Gökten boşalırcasına düşen yağmurların bir sel olup taşması da bir afet.

İnsan nimete rıza gösterip kabul etmesi gerekir,

Ki buna kanaat denir.

Kanaat;

Elinde bulunanla yetinme,

Dünya nimetlerinden kısmetine razı olma,

İsraf, ihtiras tama' ve israftan kaçınma,

Kişinin Allah'ın kendisine dünya nimeti olarak verdiği paya rıza göstermesidir.

Hayatta mutlu olmanın şartlarından biridir kanaat.

Aksi takdirde nefis, elde ne kadar imkân olsa da daha fazlasını istemekte,

İnsanı devamlı bir koşuşturmaya atmaktadır.

Bir dağ dolusu altına sahip olan ikinci dağı isteyecek kadar doyumsuz bir nefisle,

Eldekine kanaat ederek başa çıkılır.

Günümüzde birçok insanın,

Kendisine verilen bir maaşa kanaat etmeyerek,

5-10 yerden maaş alır duruma gelmesi,

Kendisinde olan hırsın tavan yapmasındandır.

Sa'd b. Ebi Vakkâs oğluna şöyle nasihat etmiştir:

"Oğlum! Zenginlik istediğin zaman, onunla beraber kanaat de iste. Çünkü kanaati olmayanı servet zengin etmez."

İbadetin bile az ve devamlı olanı makbuldür.

Çoğunu istemek, yapmak da bazen hoş olmayabilir.

Kanaat bu anlamıyla kişinin yaptığı amellerde orta yolu takip etmek anlamındadır.

Her haliyle Yaradan’ın verdiğine razı olmaktır. Âşık Ömer;

Bu cihan bir tekye ey dil konan olmaz bunda aç

Kıl tevekkül Hakk‟a kalbinden kanâat gözün aç

( Ey gönül! Bu dünya (öyle) bir tekkedir (ki) bunda konan aç olmaz. Allah’a tevekkül et, kalbinden kısmetine razı olma gözünü aç.)

Kendisine tahsis edilenin dışına çıkmadan yukarıdakilere bakarak azmeden insan

Kendinden aşağıdakilere bakarak da hâline şükretmelidir. Nabi şu dizeleriyle olması gerekeni ortaya koyuyor;

Senden ednâyı görüp şükr ile dem-sâz olmak

Senden alâlara reşk eylemenün merhemidür

( Senden yüksektekilere bakıp kıskanma (hastalığı)nın merhemi, senden alçaktakileri görüp (hâline) şükrederek (onlarla) dost olmaktır, diyor.

Önemli olan karnın doyması değil,

İnsanın gözünün doymasıdır.

Nitekim Resûlullah aleyhissalatu vesselam efendimiz bir hadisi şerifte buyurdular ki: "Zenginlik mal çokluğuyla değildir. Bilakis zenginlik göz tokluğuyladır."

Gözü doymayan insanın karnı da doymuyor vesselam.

Aldıkça istiyor,

İstedikçe alıyor,

Sonunda ise bir hüsranla kucaklaşıyor.

Onun içindir ki eskiler doyumsuz insanlara “Gözünü toprak doyursun” derler.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.