"Konstantin elbet fethedilecektir.

Onu fetheden komutan ne iyi komutan ve onun askerleri ne güzel askerlerdir"

İşte yüreklerdeki ateşin körükleyicisi. Körüklenen bu ateşi artık bir yürek kaldıramadı. Bir yanardağ püskürtmesi gibi bu ateşin bütün dünyaya yayılması gerekiyordu. Ve öyle de oldu… Fatih adıyla Sultan Mehmet tarih sahnesine bu övgüye mazhar olmuş bir şekilde çıkıyordu.

Ordusu ile İstanbul'un önünde bulunan Sultan II. Mehmed, Bizans İmparatoru'na elçi göndererek teslim olması çağrısında bulunmuş, ancak reddedilmişti. Bunun üzerine tarihteki en son İstanbul kuşatması başladı.

72 parçalık Türk donanması 21-22 Nisan Pazar günü gecesi karadan yürütülerek Haliç’e indirilmişti. Aslında bu olay, akıllara durgunluk verecek şekilde azâmetli bir işti. 1750 metre civarında uzunluğu olan bu güzergâhın büyük bir kısmı ağaçlık, çalılık ve üstelik büyük yokuş ve inişlerle dolu idi. Çalılıkların temizlenmesi için Bizanslı esirler çalıştırılmış. Karadan gemi naklinin bilhassa inişlerde çok zor olduğu, çok ince hesaplara dayandığı, birçok yerde kayıtlıdır.

Kuşatma, Türk topçusunun, surları top ateşine tutmasıyla başlamıştı. Bizans ordusu ise, surlarda açılan gedikleri kapatmaya çalışıyordu. Osmanlı, donanması ile de Haliç'i zorluyor fakat zinciri aşamadıkları için gemiler Haliç'e giremiyordu. Günlerdir süren kuşatmanın henüz başarı getirememiş olması ve Ceneviz donanmasından gelen yardımın Boğaz'ı geçerek Haliç'e girmesi Sultan II. Mehmed'i sinirlendirmiş ve atını boğazın sularına sürerek donanmasına emirler yağdırmış, komutanlarına da, saldırı için orduyu hazırlamalarını emretmişti.

KÜNYESİ

II.Mehmed (Fatih Sultan Mehmed)

Babası : İkinci Sultan Murad

Annesi : Huma Hatun

Doğumu : 29 Mart 1432

Vefatı : 3 Mayıs 1481

Saltanat yılları : 1451 - 1481 (30) sene

Fâtih Sultân Mehmed, 30 Mart 1432 tarihinde Edirne Sarayında Hüma Hâtun’dan dünyaya geldi. Annesi onun gerçek saltanatını görmeden 1449 yılında vefât eyledi. Bir görüşe göre 19 ve bir diğerine göre 21 yaşında babasının vefatı üzerine üçüncü defa saltanat koltuğuna oturdu ve sınırları Tuna’dan Kızılırmak’a kadar genişleyen Devletinin başşehri olarak İstanbul’u almak ve Hz. Peygamber’in övgüsüne mazhar olmak en büyük ideali idi. 1481 Mayisinin üçüncü günü yine bir sefere çikmisken, Gebze'de ordugâhinda Persembe günü vefat etti. Papa, Büyük Hakanin ölümünde tam üç gün üç gece bütün kiliselerin çanlarini çaldirtarak sevinç ayinleri yaptirdi. Fatih 49 sene bir ay bes gün yasadi. Iki imparatorluk, dört krallik ve onbir prenslik yikan büyük hükümdarin cenaze namazi Fatih Camiinde Seyh Muslihiddin Mustafa Vefa Efendi Hazretleri kildirdi. Türbesi Fatih Camii yanindadir. (Allah rahmet eylesin.)

Zevceleri: 1- Gülbahar Hâtûn; II. Bâyezid ile Gevher Sultân’ın annesi. 2- Gülşah Hâtun; Karaman Oğullarından İbrahim Beğ’in kızıdır. 3- Sitti Mükrime Hâtun; Dülkadiroğlu Süleyman Bey’in kızıdır. 4- Çiçek Hâtun; Türkmen Beyi kızıdır. 5- Helene Hâtun; Mora Despotu Demetrus’un kızıdır. 6- Anna Hâtûn; Trabzon İmparatorunun kızıdır; evlilikleri kısa sürmüştür. 7- Alexias Hâtun; Bizans Prenseslerindendir. ÇOCUKLARI: 1- Şehzâde Sultân Mustafa Hân. 2- Gevher Sultân. 3- Şehzâde Cem Hân. 4- Şehzâde Bâyezid Hân. 5- İsmi bilinmeyen iki kızı.

Devlet Adamları : Çandarlı Halil Paşa, Mahmûd Paşa, Rum Mehmed Paşa, İshak Paşa, Gedik Ahmed Paşa, Zağanos Mehmed Paşa, Balaban Bey, Bali Bey ve benzeri çok sayıda devlet adamı ve komutanları saymak mümkün olduğu gibi, manevi komutanlar arasında ise, asrının büyük âlimlerinden ve maneviyât erenlerinden, Molla Hüsrev, Molla Gürânî, Molla Zeyrek, Akşemseddin, Hızır Bey, Hocazâde Efendi, Molla Vildân ve Molla Şeyh Vefâ ve benzeri zatlar.

İstanbul'un Fethi'nin Nedenleri

1. Bizans'ın, Osmanlı Devleti'nin Rumeli'deki ilerlemesine ve büyümesine engel olması. Anadolu ve Rumeliye yayılan devletin ortasında Bizans'ın bulunması güvenliği engelliyor ve zorluk çıkarıyordu.( İmparatorluğu birleştirmenin en önemli noktası İstanbul'du) Bu şartlar içerisinde Bizans Osmanlı devletinin içişlerine karışmaya çalışıyordu. Balkan devletlerinin ve onları destekleyen Avrupa devletlerinin Osmanlı ilerlemesini durdurma çabaları, I. Kosova Savaşı (1389), Niğbolu (1396), Varna (1444), II. Kosova Savaşı (1448) savaşları ile kırıldı. İstanbul'un Osmanlılar'ın eline geçmesinden önce Belgrad ve dolayları, Arnavutluk, bazı liman şehirleri dışında Balkanlar büyük ölçüde Osmanlı egemenliğine girmiş bulunuyordu.

2. Bizans'ın Anadolu beyliklerini Osmanlı Devleti'ne karşı kışkırtarak Anadolu'daki Türk birliğini bozmaya çalışması.

Bu döneminde Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızı ile I.Murat'ın oğlu Şehzâde Bayezit'in evlenmeleri, Kütahya, Tavşanlı, Emet, Simav ve Gediz dolaylarının çeyiz olarak Osmanlılar'a geçmesine neden oldu. Yine 1.Murat döneminde Osmanlı Beyliği, Hamitoğulları Beyliği'nden Akşehir, Yalvaç, Beyşehir, Karaağaç ve Seydişehir'i 1374'te 80000 altın karşılığı satın alarak Anadolu'daki bu genişleme, kendilerini Anadolu Selçukluları'nın vârisi sayan Karamanoğulları Beyliği ile sınırdaş yaptı ve bu durum Osmanlı - Karaman mücadelesinin başlamasına neden oldu. I. Murat'ın oğlu Yıldırım Bayezit (I. Bayezit) (1389 - 1402) tahta geçer.

3. Bizans'ın Osmanlı şehzadelerini kışkırtarak Osmanlı Devleti'nde taht kavgalarına neden olması. Bizans'ın varlığı, Balkanlardaki Türk hakimiyeti açısından tehlikeli oluyordu. Bizans İmparatorları, Anadolu'daki çeşitli siyasi güçleri de Osmanlı aleyhine kışkırtmaktan geri kalmıyorlardı. Hatta zaman zaman Osmanlı şehzadeleri arasındaki taht kavgalarına karışıp devletin iç düzenini bozuyorlardı. Fetret Devri (1402-1413) denilen bu devirde Beyazıtın oğulları birbirleri ile mücadele etmiştir 11 yıl hükümdarsız geçmiştir.

4. Bizans'ın, Avrupa-Hristiyan dünyasını kışkırtıp Haçlı Seferleri'ne zemin hazırlaması. Bizans ve İstanbul Hristiyan Avrupa'nın doğudaki son kalesi görünümündeydi. Bu durum Osmanlılara karşı Haçlı seferlerinin oluşmasını sağlıyordu. Filibe'nin Osmanlıya geçişi, Papa V. Urban'ın teşvikiyle Sırp, Macar, Eflak ve Bulgar arasında bir ittifak oluşturdu. Macar Kralı Layoş'un idare ettiği ordunun Sırpsındığı savaşında (1364) yenilmesi Osmanlıya, Balkanlardaki Macar nüfuzunu kırma fırsatı verdi. Osmanlı'ya karşı Haçlı seferlerinin devamı niteliğinde sayılabilecek ve Avrupa'da hazırlanan bu müşterek mukavemete darbe indirme şansını vermiş ve Osmanlı ilk defa, Avrupalı bir güce karşı başarı elde etmişti. Papanın yeni bir ittifak teşebbüsü üzerine Savoy Dükü II. Amedeon Gelibolu'yu ele geçirip Bizans'a verdi (1366) ise de, Osmanlılar burayı kısa bir süre sonra tekrar ele geçirdiler. Çok geçmeden Makedonya'ya ulaşan Osmanlılar Serez, Selanik, Drama, Kavala ve Sofya'yı feth ettiler. Böylece batı istikametinde ilerleyen Osmanlı kuvvetleri orta Balkanlara yerleşmişlerdi.

5. Anadolu ve Rumeli toprakları arasındaki bağlantının sağlanabilmesi için İstanbul'un alınmasının gerekmesi. Orhan Bey döneminde, Anadolu'da Ankara'yı alarak sağlam bir zemine dayanan Osmanlılar, Trakya'da Marmara Denizi'nin Avrupa yakasını kontrol edecek ve Balkan istikametinde kilit rol oynayacak olan Edirne'yi ele geçirmişlerdi. Bu sayede küçük Osmanlı Devleti, iki istikametli politikasını yürürlüğe koymuştu. Hem Doğu yani Anadolu, hem de Batı yani Balkanlar istikametinde genişleme politikasını tatbike başlamıştı. Bu siyaset Selçuklu varisliği için Anadolu'da hakimiyeti tesis etmek ve yeni alanları ele geçirerek, Anadolu Selçukluları döneminde bölgede eksik olarak gerçekleşen hakimiyetlerini kâmil hale dönüştürmek tarzında cereyan ediyordu.

6. İpek yolu’nun Avrupa'ya açılan koluna hakim olmak. Avrupa doğunun kaliteli ipek ve baharatı ile tanışınca, bu ürünlere büyük bir talep doğmuş ve "İpek Yolu" olarak adlandırılan tarihi ticaret yolları yapılmıştır. Çin'in en uç noktasından başlayıp Anadolu’nun çeşitli yerlerinden geçerek İstanbul’da birleşen ve oradan da Avrupa’nın içlerine giden bu yol boyunca yükleri taşıyan kervanlar sadece ticaretin gelişmesini değil, Asla ile Avrupa arasında kültür alışverişini de sağlamıştır.

7. Kara ve deniz ticareti bakımından İstanbul'un önemli bir konuma sahip olması. İstanbul'un Osmanlı Devleti'nin hakimiyeti altında girmesi, ticari ve kültürel yönden önemli bir avantajın daha ele geçirilmesi demekti. Boğazlar tam anlamıyla kontrol altına alınacak ve bu sayede, Karadeniz ticaret yolları ele geçirilmiş olacaktı.

8. Boğazlar yolu ile ekonomik canlılığın mevcudiyeti. Karadeniz ticaret yolu, dolayısıyla İpek yolu'na egemen olmak düşüncesi. İpek Yolu’nun Karadeniz ve Ege kıyılarına ulaşan uçlarını denetlemek isteyen Akkoyunlu Devleti, Osmanlı ilerleyişine karşı Trabzon Rum imparatorluğu ve Karaman oğullarıyla işbirliği yaptı. Fatih, Otlukbeli Savaşı’nda (1473} Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ı yenilgiye uğrattı. Doğu Anadolu’nun önemli bir bölümü Osmanlı egemenliğine girdi.1-Ege adaları Rodos hariç alındı.2-Kırım alındı.(Venedik ve Ceneviz zarar gördü. Karadeniz Türk gölü oldu. İpek yolu ticareti Osm kontrolüne geçti. Asya Türkleriyle daha kolay ilişki kurulması sağlandı

9. Anadolu ve Rumeli arasındaki askeri geçişin kolaylaştırılmak istenmesi. Bizans'taki taht kavgalarından faydalanan Osmanlılar, Çanakkale Boğazı'ndan Trakya'ya geçerek 1354'te Gelibolu ve çevresini feth etmişlerdi. Böylece, Çanakkale Boğazı ve çevresi ele geçirilerek Marmara Denizi'ne Akdeniz'den giriş ve çıkışları denetim altına alınmış, Bizans kontrol altına alınırken, Balkanlardaki genişlemenin köprübaşı tutulup, ilerlemenin önü açılmıştı. Böylece, Osmanlı Devleti, toprak olarak küçüklüğüne rağmen, iki kıtada toprakları olan, stratejik üstünlüğe sahip ve sadece ele geçirme değil, bölgeye doğudan gelen Türk boylarını iskan etme ve meskun halkı kendine bağlama politikaları ile daimî yerleşme siyasetini uygulamaya koymuştu. Bölgenin sadece siyasi değil, etnik ve dini mensubiyet haritasını da değiştirerek böl-geye hakim olmak için pratik ve reel bir siyaset uygulamışlardı.

10. II. Mehmed'in, Hz. Muhammed'in; ''İstanbul elbet fetholunacaktır. Ne güzel kumandandır o kumandan ve ne güzeldir o askerler" hadisine layık olabilme düşüncesi.

(Devam edecek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.