Adamın bir oğlu varmış.

Babası ne derse hep tersini yaparmış.

Bir gün oğlu değirmenden unları yüklemiş köprünün üzerinden geçiyor.

O sırada çuvallar yan yatmış ha düştü ha düşecek.

Adam oğlunun işi ters yapacağını bildiği için seslenmiş.

Oğlum un çuvalları düşecek onları kaldır da at.

Oğul babasına bakmış, bir sefer de işi doğru yapayım diyerek, kaldırıp çuvalları alttan geçen derenin içine atmış.

..

Tarihte de buna benzer yanlış anlayan kişi ve yanlış anlaşılan olaylar olmuştur.

Herkesin dilinde sakız gibi duran ;

"Beni bir kişi anladı, o da yanlış anladı" sözünün sahibi George Wilhelm Friedrich Hegel’de yanlış anlaşılanların arasındadır.

Hegel'in görüşlerini anlamak elbette kolay değildi. ancak onu yanlış bile olsa anlamayı başaran birisi vardı ki, bu insan, sağ ve sol Hegelcileri barıştırmayı amaçlayan ve bu amaçla sağ Hegelcilere;

"felsefe alacakaranlıkta baykuş ötüşüdür" derken

sol Hegelcilere; "felsefe yeni günün doğumuna sebep veren horoz ötüşüdür" diyen,

Ne sağda ne solda yer alan, Marx'ın hegel ve feuerbach ile birlikte kendisini de sömürdüğü Karl Ludwing Michelet'dir.   

..

Tıpkı Michelet gibi Müslümanlar da kendilerince bazı şeyleri yanlış ya da eksik anlamışlardır.

Herkes kendi işine geldiği gibi kullanmıştır Kur’anın hükümlerini.

Tıpkı Bektaşi’nin Nisa suresi 43. Ayetini kendisine göre yorumladığı kısmı gibi,

Yaradan “Namaza yaklaşmayın “ buyuruyor derler.

Ayetin baş kısmını kesip atarlar.

“Ey iman edenler! Siz sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, cünüp iken de ( yolcu olan müstesna ) gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. “

Elinden şişeyi düşürmeyen Bektaşi de namaza yaklaşmayı tercih etmemek için yanlış bir üslup ve davranışla Kur’anın hükümlerinden faydalanma yolunu tercih etmektedir tabi ki.

Yine hadisi şeriflerden bir örnekleme yapacak olursak.

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyan için çalış, yarın ölecekmiş gibi ahiretin için çalış“ hadisi bu anlamda yanlış bir anlaşılmaya örnektir.

Habire malının üzerine mal koyma gayretindedir.

Yarın öleceğini unutmuş, hiç ölmeyecekmiş gibi saraylar şatolar yapmaktadır.

Müslümanlar ahireti unutarak bütün güçlerine dünya nimeti kazanmaya vermişlerdir.

Bunu yaparken de kendilerine yapılan İlahi ikazları da kulak ardı etmiştir.

Yaradan Nas suresi 1 ila 6. Ayetlerinde ;

De ki: “Cinlerden olsun insanlardan olsun, insanların kalplerine vesvese sokan sinsi şeytanın şerrinden insanların rabbine, insanların mâlik ve hâkimine, insanların mâbuduna sığınırım!”

..

Demek ki insan bu şerden kaçmak için Yaradan’a sığınmayı terk etmiş.

Şeytanın vesvesesine kanmış.

Ben yaptım,

Ben kazandım,

Düşüncesi ve bencilliğiyle bütün kerameti kendisinde görmüştür.

Kazandığı malın zekâtını bile vermekten imtina etmiştir.

Eğer durum böyle olmasaydı, ülkede aç insanın kalmaması gerekirdi.

Sefalet içinde yaşayan Müslümanların olmaması lazımdı.

Bir köşede dilenen birisini gördüğü zaman,

Ona yardım edeceği yerde,

Ona hemen akıl vermeye kalkıyor.

O insanın gücünün olup olmadığına,

Onun imkânlarının el verip vermediğine bakmaksızın,

En kısa yoldan akıl vermeyi tercih ediyor.

Üstelik Yaradan’ın bu yolda kendisine bir ikazı olmasına rağmen.

Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı, onu verirlerdi.“ (Zariyat suresi ayet 19)

Tersine giden işleri değiştirmek Kur’an’a bakmaya ve ona tabi olmaya bağlıdır.

Biz ondan uzaklaştığımız sürece işlerimiz hep tersine gidecek ve sıkıntılarımız artacaktır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.