Ülkemizin önde gelen büyük sermaye çevreleri, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği gibi kuruluşlarda toplanmışlardı. Ancak hükümete karşı etkili bir güç oluşturmadıkları ve bağımsız olarak hareket edemedikleri gerekçeleriyle farklı bir yapılanmaya gittiler. Bunun için 2 Nisan 1971 tarihinde endüstri ve hizmet kuruluşlarını temsil eden büyük sermayedarların öncülüğünde Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) kuruldu. 18 Ocak 2018 tarihinde yapılan olağan genel kurulda adı Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği olarak değiştirildi.

TÜSİAD başlangıçta siyasi açıdan fazla etkili değildi ancak 1970'li yılların sonlarına doğru ekonomik ve politik anlamda gittikçe güç kazandı. 15 Mayıs 1979 tarihinde verdiği gazete ilanlarıyla Bülent Ecevit başbakanlığındaki hükümetin düşmesinde önemli rol oynadı. 12 Kasım 1979 tarihinde Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki azınlık hükümetine destek verdi ve IMF programlarından oluşan 24 Ocak 1980 kararlarının alınmasında önemli rol üstlendi. 1995 genel seçimleri sonrasında da yine gazete ilanlarıyla Refah Partisi yerine, Anavatan Partisi ile Doğru Yol Partisi koalisyonunun oluşması için desteklerini ilan ettiler.

TÜSİAD üyeleri yıllardır ulusal sanayici olamadılar, montajcı, al-sat yapan, yerli aracı bir burjuva sınıfı olarak kaldılar, büyük yerli markalar yaratamadılar. Kendi çıkarları için hükümetlerle aralarını iyi tutmaya çalıştılar. CHP Genel Başkanı TÜSİAD’a “hükümete karşı konuş” çağrısı yaptı ve TÜSİAD, 18 Aralık 2021 tarihinde AKP iktidarının ekonomi politikasını eleştiren bir açıklama yayınladı. Bildiride “genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmesinin gereği açıktır” denilerek, uygulanan politikanın ekonomide güvensizlik ve istikrarsızlık ortamı oluşturduğu açıklandı.

Benzer şekilde Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) de açıklama yaptı ve görüşlerini şöyle dile getirdi; “piyasalarda yaşanan çalkantı ve döviz kurlarının geldiği seviye birçok şirketimizi endişelendiriyor. Acil önlemler alınmasını, öngörülebilirliğin temin edilmesini bekliyoruz.”

AKP iktidarı ile ülkemiz akla gelen her konuda büyük sarsıntılar yaşamaktadır; doğal olarak Türk ekonomisi de cumhuriyet tarihinin en ağır sarsıntısından geçmektedir. “Faiz sebep, enflasyon neticedir” sloganıyla hem iş dünyası, hem de toplum aldatılmaktadır. Özellikle iş insanları bu büyük çalkantıyı görüyorlardı. Ancak korkuyorlar ve konuşamıyorlardı. Her türlü yanlışına karşın iktidara alkış tutuyorlardı. Kötü gidişi gördükleri halde tersini söylüyorlar, ekonominin çok iyi olduğunu bildiriyorlardı. Ekonominin olumsuz geleceğini herkesten önce gördükleri halde seslerini çıkaramıyorlardı. İş insanları ülkemizin çıkarlarını önemsemeyerek, sadece ve öncelikle kendi çıkarlarını düşündükleri için ve zamanında uyarıda bulunmadıkları için suçludurlar.

Türkiye, TÜSİAD’ın adamı olan Turgut Özal’ın hazırladığı 24 Ocak 1980 kararları ile serbest piyasa ekonomisine geçti, bu düzen yaklaşık 42 yıldır devam etmektedir. İş insanları, bu düzeni iyi uygulayacağı ve Kemal Derviş’in programını devam ettireceği için AKP’yi destekledi ve AKP’nin arkasında yer durdu. Çünkü TÜSİAD üyesi sermaye grupları en çok AKP döneminde yüksek kârlılığa ulaştı. AKP’nin hem siyasal İslamcılığı, hem de cumhuriyetimizin ilke ve değerleriyle hesaplaşması iş insanlarının ilgisini çekmedi, önemsemediler. Bugün sürece itiraz ediyor olmalarının tek nedeni, büyük sermayenin bile kaldıramayacağı kur dalgalanmasının oluşmasıydı çünkü büyük kârları eriyecekti.

TÜSİAD’ın yaptığı açıklamaya AKP genel başkanı 19 Aralık 2021 tarihinde İlim Yayma Ödülleri törenindeki konuşmasıyla yanıt verdi. Vesayetten girip, “Ey TÜSİAD ve yavrularından”, cinsten ve cibilliyetten çıkarak, yine bilinen tekrarları yaptı. Bu konuşmanın ertesi günü ‘Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat’ açıklanarak döviz kurlarında indirime gidilmesi, ülkemizde “dış güçler” denilerek pazarlanan oyunun, kimler tarafından ve kimlere çıkar sağlamak için yapıldığını da göstermektedir.

28 Kasım 2019 tarihinde 6. Din Şurası kapanış konuşmasında “hayatımızın merkezine dönemin koşullarını değil, dinimizin hükümlerini yerleştireceğiz” diyen AKP genel başkanı, 19 Aralık 2021 tarihinde İlim Yayma Ödülleri törenindeki konuşmasında ekonomik kriz ile ilgili de şunları söyledi: “Neymiş, faizleri indiriyormuşuz. Benden başka bir şey beklemeyin. Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim, hüküm bu.” Demokratik, sosyal, laik, hukuk devletimizi de, ekonomiyi de din hükümlerine göre yöneteceğini söyleyen AKP genel başkanına tepki vermeyenlerin de bu olumsuz gidişten sorumlu oldukları unutulmamalıdır.

Bugün yaşanan ekonomik krizin nedenleri serbest piyasa düzeni ve Tayyip Erdoğan’ın ‘tek adam’ yönetimidir. Ülkemizin bu ekonomik çıkmazdan kurtulması için üç yol vardır. Birincisi Türkiye neo-liberal ekonomik modelin, serbest piyasa ekonomisinin dışına çıkmalı, planlı ve karma ekonomi modeline dönmelidir. İkincisi tek adam yönetimine son verip, parlamenter sisteme geçilmelidir. Üçüncüsü ise iş insanları başta olmak üzere, tüm demokratik kitle örgütleri gerektiği zaman iktidarlara karşı korkmadan, cesurca uyarılarda bulunmalıdırlar ki zaten demokrasinin gereği de budur.

27 Aralık 2021

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.