Deizmdeki gibi ben Allah’a inanıyorum deyip diğerlerinin hepsini reddetmek, kulluğumuzu, merkezdeki insanı reddetmek olur. Çünkü bu anlayışı benimseyen için insan, dünyadaki bulunduğu haldir. Onlar kendilerini bu dünyadaki maddesellik hali olarak görürler. Bir bedendir, kendisi de o bedenden ibarettir. “Ben babadan olma anadan doğma dünyada var olmaya başladım ve ben sadece bu bedenim” anlayışı taşırlar. Oysa bizim insan diye zikredip merkeze koyduğumuz, Allah’a inanan, meleklere inanan, Kur’an’a inanan, peygambere inanan, ahirete ve kadere inanandır. Beden, Zat-ı Hakk’ın zahirliğidir, insan bu zahirlikdeki bilinçtir. Bilinç dünyevî olursa avam, tevhidî olursa mümin ismini alır. Her iki durumda da bedende değişme olmaz! Beden hep aynıdır, Hakk’tır. Ankebut suresi 44. Ayeti kerimede bu hakikat,

Allah gökleri ve yeri Hakk üzere yarattı. Şüphesiz bunda iman edenler için ibret vardır.

Denilerek vurgulanmaktadır. Diyelim ki öldün, ne kalktı ortadan? Hayatiyet, irade, ilim, kudret, görme, işitme, kelam kalktı. Kimin için kalktı? O beden için kalktı. Yoksa hayatiyet kalkmadı, irade kalkmadı, ilim, kudret, görme, işitme, kelam ve tekvin yani yaşamın içindeki işlevsellik kalkmadı. O bedenle tecelli etmek kalktı. Şimdi dünyadan olan, dünyalık her neyin varsa hepsi dünyada kaldı. O zaman sen, bedenin ve bu dünyadaki sahiplendiklerin değilmişsin! Bunların hepsi Allah’a inanıyorsak geçerli. Allah’a inanıyor ama diğer her şeyi reddediyorsak bunların hiçbiri geçerli değil. Biz imanın şartlarını yerine getirerek iman edensek dünyalıklar dünyada kaldı. O zaman sen dünyalık değilsin çünkü ahirete iman ediyorsun. Öldükten sonra yeniden dirilerek ahiret boyutunda yaşamını devam ettirmeye inanıyorsun. Peki, beden burada dünyada kaldıysa ahiret boyutunda var olan ne? Ahiret boyutunda yaşamaya başlayan kim? İşte sen osun, sadece bu beden değilsin! Hayatiyet devam ediyor, nerede? Ahirette. İrade devam ediyor, nerede? Ahirette. İlim, kudret, görme, işitme, kelam ve işlevsellik hepsi ahirette devam ediyor. Sen o beden değilsin, sen devam edensin işte. Bu özellikler bütünlüğünün dünyada bu bedenle tecelli ediyor oluşu o bedene de değer katıyor ama değer olan o değil, değer olan bu saydığımız asıl varlık olan değerler ve bu değerlerle varlığımızda tasarruf edebilen zatiyeliktir.

Ey insan, sen zatiye olansın! Peki, insan diye zikrettiğimiz hayatiyet, ilim, irade, kudret, görme, işitme, kelam ve tekvin sıfatlarında tasarruf eden zatiye varlık olduğuna göre, bu sıfatların bir cinsiyeti var mı? Erkekteki bedenselliğe nispetle, erkekteki hayatiyet erkek hayatiyeti de kadındaki hayatiyet kadın hayatiyeti mi? Hayır, aynı hayatiyet. İrade, ilim, kudret! Erkekteki görme erkekçe de kadındaki görme kadınca mı yani, özünde görüyor oluşun dişisi erkeği var mı? O halde insanın, erkeği dişisi yok. Ya insansındır ya değilsindir.

Kendisini küçücük bir bedenden ibaret sanıp sınırlayan anlayış, kendi gerçekliğine cahil olan bir anlayış, o sınırlamayı her yerde kullanır. Sınırlama üzerine çalışan bir anlayış sınırlamayı her yerde kullanır. Bu da kayıt getirir. Kayıtlı bir anlayışla, şartlı bir anlayışla Allah’a iman etmek, Allah’ın insan ve kulum dediği olmak değildir. Çünkü Allah’ta bir kayıt ve sınır yoktur.

Kulluk, Allah’ın bilinmeyi istemesinin neticesinde zahire gelen bilmekliktir. Kulluk Allah’ı bilmeklikse Allah’ı bilmekte şart, kayıt, sınır olamaz. Kendisini bedenden ibaret sanan, kendi gerçekliğine cahil olan o anlayış her şeye kayıtlı ve sınırlı baktığı için kendindeki bedenselliğinden kaynaklı kayıt ve sınırlar üstünden kısaslar yapar.

.....

Yazının devamı için tıklayınız

 .....

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.