OSMANLI'NIN 1876'DA HAZIRLANAN VE ABDÜLHAMİT'İN KALDIRDIĞI İLK ANAYASA, 24 TEMMUZ 1908 GÜNÜ YÜRÜRLÜĞE GİRDİ.

24 TEMMUZ 1923 DE LOZAN İMZALANDI.

1908 DE AYRICA BASIN DA SANSÜR KALKTI.

BU ANAYASALAR AZINLIKLARIN DİN ÖZGÜRLÜKLERİNİ GÜVENCEYE ALIYOR. O YÜZDEN BİLEREK SEÇİLDİ....

Devletlerin tarihlerinde önemli günler vardır. Yeni bir olay başlayacağı zaman o tarihler seçilir. Ayasofya Cami’ye dönerken ilk Cuma namazı da 24 Temmuz 2020 günü kılınacak. Özel olarak seçilen bu tarih ile dışarıdan gelecek tepkilerin azaltılmasıda hedefleniyor. Bizim tarihimizdeki önemi ise şunlardır.

  1. 1876'da hazırlanan ve 93 Harbi nedeniyle uygulamadan kaldırılan Osmanlı’nın İlk Anayasası 24 Temmuz 1908 tarihinde yeniden uygulamaya konuldu. O Anayasa'da "Din Özgürlüğü" maddesi vardı.
  2. 24 Temmuz 1923'de Lozan Antlaşması, Fransa ve İngiltere ve diğer devletlerle imzalandı. Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Azınlıkların din özgürlüğü garanti altına alındı.
  3. 24 Temmuz 1908 günü basın da sansür kaldırıldı.

Bu yüzden 24 Temmuz Günü kılınacak olan Cuma Namazı ile Dünya’ya mesaj verilecek ve Din Özgürlüğü Ayasofya'da da gerçekleşecek. Her dinden insan gelip Ayasofya’yı gezebilecek.

Bu noktada Diyanet İşleri’nin Dünyaya mesaj verebilecek bir Cuma Hutbesi hazırlamasını tavsiye ederim. Türkler ve Müslümanlar diğer dinlere karşı her zaman saygılı olmuşlardır. Bu tarih ile hem Osmanlı hem de Türkiye Cumhuriyeti Anayasaları da simgelenmiş olmaktadır. 1876’daki Anayasa aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasasına da temel teşkil etmiştir.

Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace'ta imzalanmış barış antlaşmasıdır.

Lozan Antlaşması önemi nedir?

Lozan Antlaşması'nın orijinal dili Fransızca.

Lozan Antlaşması ile beraber, maddeleri Osmanlı İmparatorluğu için son derece ağır olan Sevr Antlaşması geçersiz sayıldı.

Lozan Antlaşması sayesinde tüm taraflar arasındaki anlaşmazlıklar giderildi ve modern Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları tanımlandı.

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'ndan geriye kalan tüm haklarından feragat etti ve karşılığında Müttefik Devletler, Türkiye Cumhuriyeti egemenliğini resmi olarak tanıdı.

1876 Osmanlı Anayasası’ndaki Din Özgürlüğü Maddesi

İkinci bölüm, Osmanlı vatandaşlarının kamusal haklarını içeriyordu. 8. madde Osmanlı Devleti'nin uyruğunda bulunan kişilerin tümüne din ve mezhep ayrımı olmaksızın "Osmanlı" denileceğini, 9. madde Osmanlılar'ın tümünün, başkalarının özgürlüklerine müdahale etmemek koşuluyla, kişisel özgürlüğe sahip olduklarını belirtiyordu. 11. maddeye göre, devletin resmi dini İslam’dı. Ancak kamu düzenine ya da genel ahlaka aykırı olmadığı sürece, Osmanlı ülkesinde maruf olan diğer dinlerin icrası serbestti.

Yasa önünde tüm Osmanlıların eşit olduğu, kişilerin, din hakkında ön yargıya sahip olunmaksızın vatana karşı aynı hak ve ödevleri bulunduğu 17. maddede, devlet görevlilerinin devletin resmi dili olan Türkçeyi bilmek zorunluluğu 18. maddede yer alıyordu.

Uygulama ve anayasanın askıya alınması

1877 Şubat'ında ülke çapında genel seçimlerin yapılmasından sonra oluşturulan Meclis-i Umumi 19 Mart 1877’de açıldı. İlk toplantı Dolmabahçe Sarayı'nın Muayede Salonunda yapıldı. (Daha sonra meclis Ayasofya bitişiğindeki eski Darülfünun binasına taşındı.) Mecliste 69 müslim ve 46 gayrımüslim mebus vardı. Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa atandı.

24 Nisan 1877'de çıkan Osmanlı-Rus Savaşı ("93 Harbi" olarak bilinir) bir yıl boyunca meclis müzakerelerini gölgeledi. Osmanlı ordusunun yenilgiye uğraması ve Rus ordusunun İstanbul kapılarına dayanması üzerine 31 Ocak 1878'de Edirne Mütarekesi imzalandı. Bu olaydan 13 gün sonra 13 Şubat 1878'de II. Abdülhamit meclisi süresiz olarak tatil etti.

1878-1908 arasında süren "İstibdat" döneminde anayasanın temel hükümleri uygulanmadı. Buna karşılık Kanûn-ı Esâsî resmen yürürlükte kaldı. Her yıl çıkarılan devlet Salnamelerinde Kanûn-ı Esâsî metni düzenli olarak yayımlandı. Ayan Meclisi bir daha toplanmadı ise de, Ayan üyelerine ölünceye kadar düzenli maaşları ödendi.

1908 Devrimi ve Anayasa'nın Yeniden İlanı'nı da bir dipnot olarak anlatayım:

Selanik'te baş gösteren ihtilal üzerine II. Abdülhamit 24 Temmuz 1908'de yayımladığı bir tebliğle 1876 Anayasası'nı yeniden yürürlüğe soktu. Hürriyetin İlanı adıyla anılan bu olayın yıldönümleri, 1930'lu yıllara dek Türkiye'de resmi bayram olarak kutlandı. Büyük bir heyecan ve özgürlük ortamında yapılan genel seçimlerden sonra 17 Aralık 1908'de Meclis-i Mebusan toplandı. Mecliste çoğunluğu oluşturan İttihat ve Terakki Cemiyeti yanlısı mebuslar, 13 Şubat 1909'da Kâmil Paşa hükûmetini istifaya zorlayarak, Hüseyin Hilmi Paşa başbakanlığında Osmanlı tarihinin ilk parlamenter tabanlı hükûmetinin kurulmasını sağladılar.

Kanûn-ı Esâsî Tadil Komisyonu'nun hazırladığı anayasa değişiklikleri 8 Ağustos 1909'da saat 10:30 da kabul edildi. Yapılan değişikliklerle padişahın tahta geçişinde "vatan ve millete sadakat" yemini etmesi zorunluğu kondu, padişaha yargısız sürgün hakkı veren 113. madde değiştirilerek "Hiç kimse yasanın belirlediği sebep ve suretten başka bir bahane ile tutuklanamaz ve cezalandırılamaz" hükmü kondu.

Basından sansür kaldırıldı, sadrazamın yetkileri artırıldı, meclisin güvensizlik oyu ile hükümeti düşürme yetkisi tanındı, padişah tarafından veto edilen kanunların mecliste üçte iki çoğunlukla yeniden kabulü ilkesi benimsendi, posta evrakının mahkeme kararı olmadan denetlenemeyeceği kabul edildi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.