İhlas, kişinin kalbini Allah’tan gayrılara kapatıp temizlemesi olduğundan, kalp amelidir. İhlas suresinde, Cenab-ı Allah’ın tekliği, doğmamış ve doğurmamış olması, hiçbir şeye muhtaç olmayışının vurgusuyla beyan edilen, kalbimizde Allah’tan başka herhangi bir şeyin olmaması gerektiğindendir çünkü kalp Allah’ın nazargâhı ve mekânıdır. Allah, Kendisinden başka ilah olmayandır ki, yaratılan değil yaratan ve sığınacak değil sığınılacak olduğundan, kalpte Allah’tan başkasının olması en büyük şirktir. Allah’ın ya da başka bir şeyin kalpte olması ise, sevilen, zikredilen, muhabbet edilen, bilinen, hizmet edilip yüceltilen olmasıyla mümkündür. Neyi seviyor ve zikredip hizmet ediyorsak kalbimizde o vardır. Cenab-ı Allah, kalbimizde Kendisinden başka bir şeyin olmaması gerektiğini, Kasas suresi 70. Ayeti kerimede,

Ve O Allah’tır ki; O’ndan başka İlâh yoktur. Evvelde ve ahirde Hamd, O’na aittir. Ve hüküm, O’nundur. Ve O’na döndürüleceksiniz

diyerek beyan etmektedir. İhlas suresinde “De ki: O Allah birdir tektir” söylemiyle vurgu yapılan da Allah’ın sıfatlarında ve zatında tek oluşudur. Allah, zatı itibariyle tek olurken sıfatları itibariyle de tektir ki varlık dediğimiz yaratılan, yaratanın yaratılmışlığa sıfatlarıyla çıkışıdır. Bu sebeple Cenab-ı Allah, zatında, sıfatında ve fiilinde de tek olmasıyla Kendisinden başka ilah olmayandır. İşte, ihlas suresi bize bu gerçeği “De ki: O Allah birdir tektir” diyerek beyan ederken aynı zamanda siz de ihlas sahibi olarak kalbinizde Allah’tan gayrısını barındırmayın, kalp Allah’ın mekânıdır ve orada sadece Allah bulunmalıdır demektedir. Bizler ihlas sahibi olmak için, Rad suresi 28. Ayeti kerimede,

Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpleri yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur

denilerek işaret edilen kalbimizi Allah’ın zikriyle doldurup sevgimizi, hizmetimizi, bilişimizi yani kısaca kulluğumuzu yalnızca Allah’a yapmalıyız. Dikkat etmemiz gereken değer, bizi yaratan Allah’a kulluk etmek gerektiğidir. Kendi zannımızda kendimize göre tanımlamalarla yaratmış olduğumuz Allah kavramına yine kendimize göre kulluk yapmak, Allah’a kulluk değildir. Cenab-ı Allah, zatıyla tenzihliğinde şan alırken, sıfatlarıyla teşbihe çıktığında yine Kendi tekliğiyle sıfatlarında şan alamaya devam etmektedir. Allah’ın teşbihe çıkışı tenzihliğini hükümsüz bırakmaz. İşte bizler ihlaslı bir şekilde, ihlas suresini, sıfat olan kendimizde okuduğumuzda, teşbih olan kendimizde tenzih olan Allah’a şehadet etmiş olarak kulluğa yücelmiş oluruz. Bakara suresi 163. Ayeti kerimede,

Her halde hepinizin ilâhı, bir tek ilâhtır. Ondan başka bir ilâh yoktur. O Rahman ve Rahim’dir

denilerek beyan edilen hakikat de budur. Cenab-ı Allah, Ehad’dır ve yaratılan ayrılık değil Zatın sıfatına tecelli edişidir. Allah, tekliği ile tenzihliğindeyken, yine tekliği ile sıfatına ve fiiline tenezzül ederek bilinirliğe çıkmıştır. Yaşam Kendisinden Kendisine yaptığı seyir ve muhabbettir. Yaratılmış her şey yaratan Allah’ın bir sıfatıdır, Allah’a denk ikinci bir varlık değildir. Bizler bu hakikati kalben kabul edip yine kalben keşfettiğimizde sarf edilen tek beyan, “O Allah bir tektir, bütün varlıklar ona muhtaç, fakat O hiçbir şeye muhtaç değildir. O doğurmamış ve doğmamıştır ve hiçbir şey O'na denk değildir” olacaktır çünkü gayrılık ortadan kalkmıştır. Bizler, biz diyerek tanımlama yapmaya çalıştığımız Allah’ın yaratmasıyla var olanlarız. Bizler kendimizi yaratan değil yaratılanlarız ve var oluşumuz Allah’ın yaratmasıyla mümkün olurken yaratan Allah’ın tecellisiyiz. Bunu anlayabilmek için deniz ve balık örneğini ele alırsak görüşümüz daha da netleşecektir.

Deniz, kendisini deniz yapan tüm özellikleriyle bir bütün olarak denizdir. Denizin içinde denizle var olabilen bizler, denizi zikrederken aynı anda hem kendimizi ve hem de denizin tümünü zikretmiş oluruz. Bunlar, su, tuz, dalga, köpük, balık, kum, mercan, yosun gibi esmalar ile zikrettiğimiz tüm unsurlardır. Bu sebeple, deniz derken aynı anda tüm esmaları zikreder, tek tek her bir esmayı zikrederken de aslında denizi zikretmiş oluruz çünkü varlıklar bir varın içinde, bir vardan yaratılmışlardır ve buna, denizin kendisinde mevcut olanlarla yine kendisinde tecelli edişi demekteyiz. Balık, denizin içinde denizin varlığıyla var olur ve varlığı denizle mümkündür. Deniz olmasa balığın var olmayacağı gerçeği, denizin gerçeğidir. Balık, denizin içinde var olur, yaşar ve yok olur. Varlığı, yaşamı ve yokluğu bir an olsun denizden ayrı olamaz çünkü bu mümkün değildir, denizle birliktedir. Deniz, kendisinde mevcut olan balık sıfatını yine kendisinde var ederek balıklığıyla kendisinde tecelli etmiştir. Şimdi, balık denizden ayrı kendisini yaratan, bu sebeple kendiliği olan ikinci bir varlık mıdır, denizin kendisinde kendisine tecelli edişi midir? İşte deniz zattır, balık sıfattır. Zat, sıfatına tecelli ederek balığı yaratmış olmaktadır.

Bu örnekle bizler kendimize baktığımızda ikinci bir varlık görüyorsak bu, Cenab-ı Allah’ın zatıyla, sıfat olan bizi yine Kendisinde tecelli edişinden gelmektedir ki bu bakış, tecelli olan kendimize tecelli eden Allah’ı gören bakışsa ihlaslı bakış, müstakillik gören bakışsa şirk bakışıdır ve bakılan aslında her daim tevhit üzerine olandır. İşte, Cenab-ı Allah’tan başka ilah olmayışına bu idrakle bakmadıkça şehadete eremeyiz. Nahl suresi 51 ayeti kerimede,

Allah, şöyle dedi, “İki ilâh edinmeyin. O, ancak tek ilâhtır. O hâlde, yalnız benden korkun”

denilerek bu gerçeklik vurgulanmaktadır. İki ilah edinmek, kendimizde müstakillik görmektir. Bizler ve tüm âlem, zahire gelen tecelliyiz ve Allah’tan başka ilah olmadığı şehadetini tecelli olan kendimizden bilip, zikredip, erenlerden olabiliriz. Allah’tan başka ilah yok derken, kendimizi ve tüm âlemi aynı anda zikretmiş olurken, kendimizi ve cümleyi zikrederken de Allah’ı zikretmiş olmaktayız. İşte, ihlaslı kul olmak yani ihlas sahibi olmak, kendimizi ikinci bir varlık olarak Allah’a denk görmeye devam ederken benlik, kibir ve gurur içinde ibadet etmekle gerçekleşecek, zannettiğimiz gibi basit bir unvan değildir. İhlas, hak edilmesi gereken kutsî değerdir.

Kendimizi, Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet edecek hale getirip, bu şehadeti gerçekleştirip, bu şehadetle birlikte yaşamaktır ihlaslı kul olabilmek. İhlas, gözün zikredilene şehadeti, kulağın zikredilene şehadeti, kalbin zikredileni fikredişidir ve zikredilen sadece Allah olduğunda gerçek değerine erilendir.

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

http://www.emekyayinevi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.