Çocuklarımız için her fedakârlığı yaparız. İleride yapılacak fedakârlıklar için de hiç düşünmeden “evet” deriz.
Uykusuz geçirilen geceler. Kendi ihtiyacı olduğu halde önce çocuklarının ihtiyaçlarını giderme derdinde olan anne ve babalarız. Biz çocukluğumuzda çok fakirlik çekmişiz sonradan düşününce çözüyor insan, meseleyi.

 

Babamız şofördü. Sıkça şehir dışında olurdu. Annemiz yemek yapar bazen sadece bize yedirirdi. Kendisi yemez “ben tokum” derdi. Oysa biz de evlenip çocuk büyüttüğümüzde anladık ki annemiz “yemek yetsin, çocuklarım iyice doysun” diye kendisi aç kalıp bize yedirirmiş rahmetli !..


Bizim yaşantımızdaki tespitler gibi daha nice fedakârlıklar yapan anne babalar vardır mutlaka.
Böylesine üzerine titreyerek büyütülen çocuklarımız bazı dönemlerde “bedel ödeyenler” olmuşlar. Tarihte bazen kız çocukları bazen erkek çocuklar katledilmiş. Katledenler dönemin saltanat sahipleri. Kimi zaman tahtını ele geçirmesin diye erkek çocukları Nil Nehri’ne attıran firavunlar, kimi toplumlarda kızı olduğunda utanç kaynağı sayılan ve diri diri toprağa gömen cahiller.


Hep bir Asiye, Meryem, Zeynel Abidin, Musa, İbrahim ve niceleri kalmış biliyor musunuz?
Bizlerin çağında da çocuklarımız, gençlerimizden ziyan olanlar var aslında.

Söyler durur çocuklarımız “bir dünya bırakın biz çocuklara” şarkısında isteklerini. Savaş karşıtı olduklarını belirtirler, tertemiz ve halis niyetlerle.
Sonra genç olurlar kurulan tuzakları fark edemezler çoğunlukla. Yıllarca
“aman çocuklarım kötü arkadaş edinmesin, kötü yola girmesin” diyerek dualarda istekte bulunuruz Rabbimizden.
Sonra büyür çocuklarımız. Sözümüz bazen geçmez olur. Oysa ne fedakârlıklar yapılmıştı büyütmek için hani.
Sonra eğitim ve bilgi donanımı yoksulluğunun acıları ile karşılaşılır.
Oysa “ağaç yaşken eğilir” atasözünü de gayet iyi bilirdik.


Sözümüz yok atasözünün gereğini yapanlara. Biz bir tekrar edelim istiyoruz izniniz olursa meseleyi. Gençlerimiz bilgi araçlarını insanlığa hizmet için kullansınlar diye. Zira dünyada 100 milyar dolarlık bilgisayar oyun pazarını kaybetmek istemeyenler var. Türkiyemiz’de ise pazar büyüklüğü 700 milyon dolarla ücretlendiriliyor. Bu pazarın oyuncuları ise ülkemizde 30 milyon kadar. Kimisi başrolde bir çoğu da figüran.


Diğer tehlike uyuşturucu. Terörün beslendiği ve gençliğimizi yok etmek için bir çalışma olan uyuşturucu. Konjonktür-dünya gerçeği gibi bir anlam ifade etmeyen kelimelerle gençleri “terör-uyuşturucu baronlarına” teslim eden yöneticiler! Oysa “bir milletin asıl gücü tankı tüfeği nüfusunun çoğunluğu değil imanlı-inançlı gençleri” değil midir?


Aslında donanımlı olunması durumunda örümcek ağı kadar zayıf bir oluşum ve donanımın karşısında tahtadan diyebileceğimiz silah sahibi şer güçler-şeytanın askerleri bakalım nasıl yok edilebilir etkisizleştirilebilir.
Öncelikle sağlam bir iman aşılanması icap eder gence.


Ardından milliyetçilik kavramı yerine ümmet kavramıyla “arkadaşım, kardeşim için yaşamalıyımı” öğrenmeli genç. Irk-coğrafya-millet farkı gözetmeksizin kardeşler topluluğu olmayı bilecek genç. Çünkü, milliyetçilik üstünlük sebebi değildir, “üstünlük takvadadır.”


İman ettiği İslam dinini yaşam tarzı haline getirmek için bilgi edinmeli genç. Günlük hayatında gereken kadarını bilmek farz zaten kişiye. Bununla birlikte “iki günüm aynı olursa zarardayım” demeli genç.
Özgüven sahibi olup asla kendisini küçük görmemeli genç. Dedelerimizin 10-15 kişiyle büyük coğrafyaları yüzyıllarca yönettiğini bilecek genç.


Geçmişimiz avrupanın herhangi bir ülkesine ait olsa bizi konuşturmayıp at gibi kişneteceklerini bilecek genç. Ecdadımızdan aldıkları bilgiyle bir noktaya gelip tıkanmış batının da elinden tutmak, tüm insanlığa faydalı olmak için tüm ilimlere hakim olmayı bilecek genç. Müslüman bilim adamlarının bir noktaya getirdikleri bilim ve teknolojiyi alıp yükseltmekle görevli olduğunu fark edecek genç.


Ecdadıyla kopan bağlarını yeniden kuvvetli biçimde kurmayı başarmalı genç. Fizik-kimya-sibernetik-cebir-astronomi-coğrafya tüm bilimlerinin kurucularının Müslümanlar olduğunu bilecek genç.
İb’ni Heysem, İb’ni Sina, Farabi, Mimar Sinan, Ali Kuşçu, Muhyiddin Arabi, Harezmi daha nicelerini tanımalı genç.


Serhat boylarında at koşturan dedelerini ve sonrasında Uluabatlı’yı Seyyit Çavuş’u dede olarak yad edecek ama hiçbir zaman patates siyaseti yapmayacak genç. (Patates siyasetine bir ara değineceğiz inşallah)


İnsanlığa en büyük hizmet bilimin geliştirilmesidir. Batı(L), ecdadımızdan aldığı bilimi aynen kullanmaktadır. Üzerine bir şey koymuşluğu yoktur. Sıfırı da, üç bilinmeyenli denklemi de Müslümanlar buldular ve patent istemediler. Kitaplarına ismini yazdıklarında riya olur düşüncesindeki Müslüman bilim adamlarının kitaplarını ele geçirip tercüme ettirdikten sonra isimlerini yazmaya yüzleri kızarmayan batıl(ı) bilim insanları geliştiremedikleri bilimi gerçek sahiplerine teslim etmek mecburiyetinde olacak veya gerçeği itiraf etmek zorunda kalacaklar. Batıya emaneten gitmiş olan ve geliştirilememiş bilimi alıp ecdadının yüzünü güldürecek genç.


Gençliği, yıllara boyun bükmeyecek “ölümü nasıl ölümsüzleştiririm” derdinde olacak genç. Şair diyor ya bir de “kim var diye sorulduğunda sağına soluna bakmadan ben…” diyecek genç.


Asla yaratılış gayesini unutmayacak ve ilahi rıza hedefinde mesafe alıp yol sürecek genç.


Yorulduğunda koşacak, ideali uğruna fedakarlık yapacak, çağrıldığında gelecek, verilen görevi yapacak, yaptığı çalışmaların raporunu verecek, Allah’ın rızası dışına çıkmayacak genç.


Yine şair diyor ya “bu gençliği karşımda görür gibiyim…”
Elhamdülillah!

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.