Hurafe, İslam’a, tevhide, ilme uygun olmayan, kişilerin kendilerince türettiği inanış ve uygulamalardır. Yaşamsallığın devam ettirilmesi merkezli, alışıla gelmiş yaşantı içinde bulunan ama tevhidî olmayan her türlü düşünce ve inanış, kulluğun içine sonradan sokulup gerçek kulluğun yerini almıştır. Olması gerekeni yapmak yerine zaten yapılanı, yapılacak olan zannetmek diyebiliriz. Bu sebeple hurafe sadece inanç boyutunda değil, yaşamın her alanında bulunan ve bizi doğrudan uzaklaştıran, zannî bilgiler bütünlüğüdür. Buna kısaca, Allah’ın istediği gibi değil kişilerin kendi nefsaniyetlerinden gelen istekler üzerine bulunması diyebiliriz çünkü Allah’ın isteği Kendisine ulaştırırken nefsin isteği Allah’tan uzaklaştırır. Nisa suresi 119 ayeti kerimede,

Ve onları mutlaka dalâlette bırakacağım. Ve onları, mutlaka kuruntuya düşüreceğim ve mutlaka onlara emredeceğim. Böylece onlar, mutlaka davarların kulaklarını kesecekler ve onlara emredeceğim, öyle ki mutlaka, Allah'ın yarattığını değiştirecekler. Ve kim, Allah'tan başka, şeytanı dost edinirse artık o, apaçık bir hüsranla hüsrana uğramıştır

denilerek bu gerçek beyan edilmektedir. Ayette “Ve kim, Allah'tan başka, şeytanı dost edinirse artık o, apaçık bir hüsranla hüsrana uğramıştır” vurgusu bize, bizi Allah’a kulluktan uzaklaştıran hurafenin kaynağını göstermektedir. Allah’a kulluk tevhit ile mümkündür ve tevhidin içinde Allah’a kulluk dışında, nefse kulluk ve nefsanî sıfatlar olan gurur, kibir, benlik, haset, öfke gibi kendimize zulmedişimizin sebeplerinden hiçbirisi bulunamaz. Bu sebeple kendimize göre değil Hakk’a göre doğruyu bulup o doğruya katılmak kendimizi hurafelerden kurtarmaktır. Batılın Hakk’ın yerini alması olan hurafeler üzerine bulunmak ve aklı nefsin emmare boyutuna tâbi kılmak, içinde bulunduğumuz hali doğru gösterir lakin kendi doğrumuzu Hakk’ın doğrusuyla değiştirmeliyiz.

Tevhide ait olup ama sadece söylemden öteye gitmeyen, yaşantıya dönüşmeyen bir şeyin bizi tevhit eri yapması mümkün değildir. Karnımız acıktığında, yemek tarifi kitabını ezberden okumak karnımızı doyurmuyorsa, bizi tevhit eri yapacak Hak kelamını da uygulamak yerine kelamı ezberden tekrar etmek bizi tevhit eri ve dolayısıyla Allah’a kul yapmaz.

  • Karnım açıktı,
  • Ezberlediğin yemek tarifini tekrar et!
  • Karnım aç,
  • Tekrar et,
  • Ama açım,
  • İnanarak samimiyetle ezber tekrarı yapmıyorsun da ondan!

Karnımızı doyurmak için olması gereken bu mu, yoksa tarifine göre yemek yapıp yemek mi?

İşte hurafe, gayret ve hizmet gerektiren yemeği yapıp yemek yerine, zaten yemek yapılmadığı, zor olan hizmetin yerine getirilmediği, mevcut durumu devam ettirmek adına yemek yapmak yerine tarifi ezberleyip tekrar etmektir ki sonucu hüsrandır. Allah’a kulluk, hizmet ve gayrettir. Allah sistemini hizmet etmek üzerine kurmuş himmeti hizmetin içine sırlamıştır. İçinde hizmet ve feragat olmayan bir şeyi Allah’ın istemiş olması söz konusu değildir. Bu gerçeği Allah’ın ayetlerinde, Cenab-ı Resulullah efendimizde ve O’nun kutlu Ehlibeyt'inin yaşantısında görmekteyiz. Burada tek tek hurafeleri örnek vermek yerine genel tanımını yaparsak hurafenin neler olduğu kendi bilincimizde netleşir. Yapılan şey Allah’a, Allah’ın tanımladığı şekilde kulluk değilse, bunu Allah istemiş olamaz ve Allah istemediğine göre o şey hurafedir. Maide suresi 76 ayeti kerimede,

De ki, “Size yarara da, zarara da güç yetirmeyen Allah'tan başka şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah, işitendir, bilendir.”

denilerek hurafelerden uzak durulması gerektiği konusunda uyarı yapılmaktadır. Allah’ın istediği şekilde değil de hurafeler doğrultusunda yaşamak Allah’tan başka şeylere tapmaktır çünkü tapmak, denileni yapmak anlamında kullanılır. Kimin dediği yapılıyorsa tapılan odur.

Şu ayeti şu kadar oku şu kadar sevap kazanırsın, şu ayeti oku zengin olursun, şu sureyi oku eş bulursun, çocuğun olur, cennete gidersin gibi Hurafeler yüzünden, Cenab-ı Allah’ın Kendi beyanı olan yüce Kur’an’ı Kerim, okunsun anlaşılsın ve amel edilsin ki amel edenler Allah’ın dediğini yapmış olarak Allah’a kul olsunlar diye zahir edilmiş kitap olmaktan çıkartıldı.

Denileni yapmak değil denileni okumak ibadet haline getirildi!

Allah’a gerçek kulluk, gerçek ibadet olan Allah’ın bizden istediği gibi yaşamaya dönmek için kendimizi hurafelerden yani kendimize görelerden kurtarmalıyız. Buna, kalbi temizlemek denir. Cenab-ı Resulullah efendimiz, Mekke’nin fethinde İmam Ali efendimizle birlikte Kâbe’ye gidip içindeki putları kırıp dışarı atıp Kâbe’yi temizleyerek Allah’a yaraşır, kendisine yönelip secde edilir hale getirmiştir. İşte bu Kâbe’yi Allah’tan gayrılardan temizlemek olup Kâbe o zaman, sonradan insanlarca kirletilmiş olmasından arınıp aslına dönmüştür. Bizlerin de idraki sonradan, Tevhitte olmayan, içinde şirk barınan hurafelerle doldu ve kirlendi. Bu hurafelerin her birisi Kâbe’nin içine sonradan koyulan putlar gibidir. Bu putlar olduğu sürece Kâbe Allah’ın mekânı olmaktan uzak kaldığı gibi idrakimiz de hurafelerle dolu kaldığı sürece bizler de insanlığımızdan, tevhitten dolayısıyla Allah’tan uzak kalacağız. Hz Muhammed efendimiz, ilmiyle, ahlakıyla, tevhitliğiyle, edebi ve eminliğiyle yani Allah’ın istediği kulluk bilinciyle idrakimize girip put olan hurafeleri temizlemedikçe bizler puthane olarak kalırız. Ne zaman hurafeleri terk edip tevhide göre yaşamaya başlarsak işte o zaman idrakimize Hz Muhammed efendimiz girmiş demektir.

Hz Muhammed efendimizin girdiği yerde putlar yok olur, O’nun olmadığı, hurafelerin bulunduğu yerde secde putlara yapılır da yaşam kulluk değil isyan üzerine sürdürülür.

Hurafe, varlığı benlik ve egoya tâbî olan nefsaniyetin varlığını devam ettirmek adına bizi tevhitten uzak tutmak için tevhit yerine tevhit olmayanı yapılması gereken olarak gösterdikleridir. Yapılan şey her ne olursa olsun bizden benlik ve egoyu, kibri kaldırmıyorsa bu nefsaniyetin tebliği olup, yapılan tevhide ait bir amel dâhi olsa hurafedir. Kaf suresi 16 ayeti kerimede,

Ve andolsun ki insanı Biz yarattık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız

denilerek bu gerçeğe dikkat çekilmektedir. Hurafeden geçmek, benlikten geçmekle yapılan nefsi feragat yoludur. Hz Muhammedin tebliği kibri kaldırır, nefsin tebliği kibri kabartır. Kibir kalkıyorsa tevhit, kabarıyorsa hurafedir, şirktir.

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

http://www.emekyayinevi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Şeyma Karagöz 6 yıl önce

mübarek dinimizin en büyük sorunu hurafeler. zamanla hepsinden kurtulacağız inşaAllah