Çoğu zaman farkında olmadan, ya da bilerek yalan söylüyoruz.

Genel olarak da birilerini memnun etmek adına ya da gerçeğin acıtıcı olabileceğini düşünerek..

Bu, çirkin birisine göz göre göre ‘çok güzelsin’ demek gibi bir şey. Bu tür yalanları da meşru gösterircesine, adına ‘beyaz yalan’ deyiveriyoruz.

Bazı insanlar vardır; ya kendilerini öne çıkartmak, övmek için ya da karşındaki etki altına almak için bir yalan uydurur. Bu yalanına önce kendisini de inandırır ki ondan sonra aynı yalanı tekrarlayınca unutmasın diye. Tekrarlarında öyle bir noktaya gelir ki, artık söylediği o yalan hayatının bir parçası ve kendinin de inandığı bir şey olur.. Tıp insanları “Mitomani” diyor bu tür vakalara. Yani bazı insanlarda salt bir ruhsal rahatsızlık gibidir yalancılık.

Oysa bir gerçek var ki, bir tek yalan dahi söylesen; o yalanın kaybettirdiğini, hiçbir doğru geri getiremez.

Diğer insanları mutlu etmek, kendimizi korumak, istediğimizi elde etmek, haklı çıkmak, sorumluluktan kaçmak, güç kazanmak vb. gibi çeşitli nedenler yüzünden yalana başvuruyoruz.

Yalana takılıp tökezlemek, daha kötüsü ve sonrasında koşmaya devam edilse de tekrar tekrar tökezletir. Yalan yalanı doğurur fakat yine de yalan söylemekten çekinmiyoruz.

...

Birçok kişi, en iyi çözümün ‘yalan söyleyerek kurtuluş yolunu bulmak’ olduğunu sanarak yalan söylüyorlar.

(Somut bir örnek düşünürken bir kısım siyasiler geliyor aklıma ve bunu da yazayım bari) “Örneğin ağırlıklı bir kısım siyasiler en büyük yalancı diye bilinir..”

Siyasete girmeyelim de yine günlük sosyal hayatımıza bakalım en iyisi. Örneğin, “Neredeydin, kiminleydin?..” gibi klişe ahiretlik sorular karşısında eşine yalan söyleyen bir adama.. Haydi bakalım;

Eşinin sorusu karşısında, önce zaman kazanmak için “Kiiiim ben mi, nerede, ne zaman, kim görmüş?..” (kendince kurnazlık yaparak lafı dolanabilir)

Direk suçluluk psikolojisiyle, eşinden ikinci bir soru gelmeden savunmaya geçer.

(Dur, bekle be adam, belki farklı bir cümle gelecek konuşmanın ardından)

Adam pürtelaş, başlar yemin etmeye, “kim kim söyle?.. vallahi billahi yok öyle bir şey..”

Sadece basit bir meraktan sorduğu sorunun cevabında bir suç unsuru bulunduğunu ‘şıp’ diye anlar kadın. Fakat “Eveet görmüşler seni, bana söylediler. Ben de üzüldüm fakat sana sormayı uygun gördüm” deyip konuyu kapatmak ister. Oysa adam onu dinlemezcesine hâlâ savunma sözcükleriyle yani yalanlarla inkâr eder durur.

“Kim o, beni birileriyle gördüğünü söyleyen, ahh.. bir elime geçirsem..”

Suçluluk psikolojisiyle hem yalan söyleyip, hem de aba altından sopa göstermeyi bir arada yönetir.

Yalan söyleyene, gizliliğine çok önem verdiğimizi vurgulamamız durumunda, doğruyu söylemesine engel olabiliriz.

“Söz, kızmayacağım ve sana başka da bu konuyla ilgili soru sormayacağım” dediğinde dahi, adam devam edecektir inkara ve yalanı yalan yeminlerle örteceğini sanmaya.

Kadın da konuyu kapatmış gibi rol yaparak, mukabil bir ‘yalan davranışı’ öne çıkartır, o da ayrı bir mesele.

Aslında kadın ‘huzursuzluk olmasın’ diye inanmış görünerek konuyu kapatmıştır.

Ancak artık beyninde, yüreğinde soru işaretiyle bir güvensizlik çoktan başlamıştır bile.

Ve güven olmayan yerde saygı, sevgi yerini artık kuşkuya bırakmıştır. Bu da diğer önemli bir mesele.. Sonucunda bir gerçek var; kaybedilen güven, tekrardan zor tesis edilecek bir olgudur. Şöyle bir sorgulayın kendinizi ya da etrafınızdaki yakın insanları. Bir emsalini görürsünüz mutlaka.

Yani bazen herkes biraz Pinokyo..

Sizler de biliyorsunuz ki, güveni kırmamak adına dürüst davranmak, en doğru olanıdır. Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.. Hem kendimize saygımızı yitirmemek, hem karşı tarafa saygısızlık yapmamak, daha önemlisi karşılıklı güveni sarsmamak için..

Etrafımız yalanlarla dolu, bu yalanlar bence ciddi sorun ve sıkıntı. Çocuklara okul öncesi döneminde öğretilmesi gereken en önemli önceliklerden birisi gibi.

Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü.. UNICEF bugünün kutlamasını birçok farkındalık çalışmalarıyla gerçekleştiriyor.

Haydi bizler de, etrafımızdaki çocuk, torun, komşu, yeğen gibi en yakınlardan başlamak üzere, o güzelim çocuklarımıza, “YALAN” ın her türlüsünün ne kadar çirkin ve kötü olduğunu anlatalım, öğretelim.. Yalanlara yer verilmeyen, daha güvenli ve daha dürüstçe sürdürebilir bir yaşamın en iyisi olduğunu konuşalım ve onlarla birlikte hayal edelim.

Bir de önce bizler yalansız yaşayalım, her konuda dürüst olalım, kendimizi ve kimseleri de üzüp sıkmayalım..

Sağlıkla, saygıyla, sevgiyle kalın..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.