Allah’ın varlığının daimiliği ve yaratılmışlığın faniliğinin birlikteliği, âlemi, yaşamı var eder. İnsan kendisi ve tüm var oluşa karşı ancak Rabbini hamd etmelidir.
Hamd nedir?
Hamd kelimesi, övmek, yüceltmek, Allah’ı gayba atarak gayıpta yüceltmek, “Ya Rabbi! Sen ne yücesin” gibi kavramlarla Allah’ı methetmek hamt etmek olarak tanımlanır. Bu yapılınca da hamd edildiği, Allah’ın emrinin yerine getirdiği düşünülür. Oysa, Allah’ın Kendisi gayıp değil ispatta olduğu için Allah’a ait herhangi bir şeyin de gayıp olması söz konusu değildir, her şeyin bir ispatı vardır.
Bursa’nın kadısı Aziz Mahmut Hüdai Hz. Herkes itibar ediyor. Devletin kadısı, hüküm iki dudağının arasında. Kadı olabilmek için Kur’an’ı Kerimi ezbere bilmek gerekiyor, yetmiyor en az beş bin tane hadisi de ezbere bilmen gerekiyor, bütün fıkıh ilmini de bilmen gerekiyor. Medreselerde özel yetiştiriliyor kadılar. Kadı efendi neye göre hüküm verecek? Kur’an’a bakacak, hadislere bakacak İslam hukukuna bakacak, şeriata bakacak bunlara göre hüküm verecek. Aziz Mahmut Hüdai Hz. de kadı olduğuna göre bu vasıfların hepsi onda mevcut.
Üftade Hazretlerinin ayakkabı tamirciliği yapan Mehmet isminde bir dervişi varmış. Bunun da bir karısı var. Komşularının eşleri hacıya gidip hacı olmuş gelmiş, hacı karısı namı almışlar. Bu da tutturmuş “Ne yap ne et hacıya git ben de hacı karısı olmak istiyorum, anamın evine giderim” diye. Ne yapsın garibin, boynu bükük, üzgün. Kervan da yola çıkalı bir ayı geçmiş. Üftade Hz “Mehmet evladım nedir sendeki bu durgunluk, hayırdır” deyince durumu anlatmış efendisine. Üftade Hz. “Evladım bize sığındın hallederiz” demiş.
Üftade Hz. Allah’ın izniyle Mehmet dedeyi Mekke’ye göndermiş. Hac vazifesi bitmiş Mehmet dede de dönmüş. “Hanım müjdeler olsun biz hac vazifesini yaptık artık hacı karısısın” demiş. İnanmamış kadın. “Kervanlar gideli bir ayı geçmişti sen daha buradaydın, nasıl gideceksin oraya. Gittin bir yerlere saklandın, gezdin dolaştın kervanla beraber döndün beni kandırıyorsun, inanmam” demiş. Olay büyümüş, kadıya çıkmış kadın, şikâyetçi olmuş. Eskici Mehmet dede “Ben oradaydım hac ibadetini yaptım yalan söylemiyorum” diyor. Karısı, “Kervanlar gittiğinde buradaydı bu nasıl gidip gelsin?” diyor. Eskici Mehmet dede de Şeyhim beni keramet gösterip gönderdi diyemiyor. Kadı “Şahidin var mı orada olduğuna dair” deyince mecbur kalmış var demiş. Bursa eşrafından şunlarla orada beraberdik demiş. Çağırmışlar kadının huzuruna. Kadı sormuş, “Bu adam orada sizinle miydi?” “Evet, beraber yedik içtik, beraber tavaf ettik” demişler. Sözüne itibar edilen, Bursa eşrafından insanlar, yalan söylemezler. Kadı kanaat getirmiş, “Evet, senin kocan oradaymış hacıdır, sen de artık hacı karısısın” demiş. Demiş ama Aziz Mahmut Hüdai Hz’lerine de takılmış. Bir gün Eskici Mehmet dedenin dükkânına gelir. Bu nasıl oldu, bu işin hikmetini bana söyle. Söyler, ne yapsın garibim mecbur kalır. Biz gözümüzü açtığımızda oradaydık der. Şeyhinin kim olduğunu sorar, Üftade Hz. olduğunu öğrenir. Aziz Mahmut Hüdai de Üftade Hz’nin adını duyarmış ama itibar etmezmiş. Bir şeyh ne ola ki! Din nedir? Namazdır, hacdır, kelimeyi şehadettir, Kur’an’dır, hadistir, hepsi var zaten kendisinde fazlasıyla, mürşit ne verebilir ki ona! Ama şimdi kerameti duyunca, demiş bizim bilmediğimiz bir şey var herhalde, biz kendisine gidip bir boyun bükelim.
Gelir, niyeti biat etmek. Ama üzerinde kadı cübbesi var girer dergâhın bahçesinden içeriye, hiç kimse cübbeye itibar edip de kendisini karşılamaz, kimse hoş geldin kadı efendi nasılsın deyip hürmet etmez. Bahçede birisi var gülleri buduyor, çiçeklerle uğraşıyormuş, ona bakar, “Ben Üftade Hz’ne geldim” der. Hazret bir nazar eder, “Ne yapacaksın neden geldin?” diye sorar. Biat etmeye geldiğini söyleyince, “Sen biat edip derviş olma isteğinde samimi misin” diye sorar Üftade Hz. Aziz Mahmut Hüdai de samimiyim der. İspat et der hazret. “Nasıl ispat edeyim, samimiyetin ispatı nedir ki?” deyince kadı, “Bu meydanda ispatı olmadık hiçbir şey yoktur” der Üftade Hz. Allah’ın Kendisi ispattır. Allah’ın varlığının ispatı nedir?




