Türkiye 9 Temmuz 2018 Pazartesi gününden itibaren ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ adı verilen, ancak hiçbir ülkede benzeri bulunmayan yeni bir yönetim sistemine resmen başladı. Başbakanlık makamı lağvedildi. Gerekli hallerde Cumhurbaşkanına vekalet etme yetkisi, parlamenter sistemin son Başbakanı, yeni sistemin ilk TBMM Başkanı Binali Yıldırım ve ondan sonra bu makama seçileceklerin elinden alınarak, atama ile gelen Cumhurbaşkanı Yardımcısına verildi. Saray’ın bir organı haline getirilen Bakanlar Kurulu’nun, (denetimden muaf tutularak ve bakan atanan mlletvekillerine Meclis üyeliğinden istifa zorunluluğu getirilerek) TBMM ile bağı kopartıldı. Sadece birkaçını yazdığım bu uygulamalar, ‘yeni sistemde atanmışların öne çıkarılarak etkili hale getirildiğini, seçilmişlerin ise arkaya itildiğini’ ortaya koyuyor. Peki bunu yapan kim? Atanmışların tahakkümüne son verip, milli iradenin, yani seçilmişlerin yönetimde etkin olmasını sağlayacağız’ vaadiyle ülke yönetimine gelen bugünkü iktidar partisi.

Yeni sistemin atanmışlar-seçilmişler çelişkisini bu şekilde ortaya koyarken, Erdoğan ve Binali Yıldırım’ın 7 Temmuz Cumartesi günü AKP Meclis Grubu toplantısında yaptıkları konuşmalardaki bazı sözleri yeni sistemin nihai amacına ilişkin ipuçları veriyordu. Erdoğan, Bakanlar Kurulu’nun ilk toplantısını anlatırken şöyle dedi:

"Pazartesi günü (9 Temmuz) yapılacak cumhurbaşkanılığı yemin töreni ile Türkiye yeni döneme adım atıyor. Meclis'teki merasimin ardından Beştepe'deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde muhteşem bir göreve başlama töreni gerçekleştireceğiz. Şu ana kadar kesinleşen haliyle törene 22 cumhurbaşkanı ile 17 başbakan, cumhurbaşkanı yardımcısı, meclis başkanı düzeyinde katılım olacak… Aynı gün saat 21.00’de Bakanlar Kurulu listesini açıklayacağız… İlk (kabine) toplantımızı yapmadan önce Hacıbayram'a Cuma için gideceğiz. (13 Temmuz) Dualarımızı yapacağız ve ondan sonra da ilk kabine toplantımızı inşallah gerçekleştireceğiz."

AKP Grup Başkanlığı görevini Amasya Milletvekili Naci Bostancı’ya devretmeden önce grup toplantısında veda konuşması yapan Binali Yıldırım’ın ise, Erdoğan’a, ‘yeni sistemin kurucu cumhurbaşkanı’ diye hitap etmesi dikkat çekti.

Büyük Önder Mustafa Kemal, 23 Nisan 1920’de, Hacıbayram Camii’nde Cuma namazını kıldıktan sonra TBMM’nin ilk toplantısını açmıştı. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce de, seçildiği taktirde Hacıbayram’da Cuma namazı kıldıktan sonra İlk TBMM’nin önünde konuşma yapacağını, sonra da görevine başlayacağını söylemişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilk Bakanlar Kurulu toplantısı öncesi, bakanlar ile birlikte Hacıbayram’da Cuma namazı kılma programını Muharrem İnce’den kopya çekmesi olası görünmüyor. Bence bu programın asıl amacı Binali Yıldırım’ın sözlerinde saklı:

"Nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’tür, yeni sistemin (İkinci Cumhuriyet’in) Kurucu Cumhurbaşkanı da Recep Tayyip Erdoğan’dır" demeye getiriliyor.

***

Bakınız, 2016 yılında Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlık ve AKP Genel Başkanlığından istifa ettirilip, yerine Binali Yıldırım’ın getirilmesi üzerine, Yeniçağ Gazetesi yazarı Ahmet Gürsoy, kaleme aldığı ‘İkinci Cumhuriyet başlıyor’ başlıklı yazısında neler söylüyor:

Binali Yıldırım değişince sadece başbakan değişmiyor ülkede... Rejim değişiyor, rejim...

Binali meselesi, başbakanlık yetkilerinin ve işlevlerinin tek adama, bir üste devredildiğinin göstergesi.

Binali meselesi, etkili ve yetkin başbakanlığın son bulup, yerine tanımı AKP'liler tarafından yapılan "düşük profilli" başbakanlık döneminin başlaması demek.

Yani?

Öteden beri sürüp gelen etkili ve tam yetkili Başbakanlığın rafa kaldırılıp, tüm yetkilerin kanunda yazılmasa bile uygulamada Cumhurbaşkanına devredilmesi demek.

Bu durum yeni bir başlangıcın ilanı değilse nedir?

Öyle ise "hoş geldin İkinci Cumhuriyet" diyebilirsiniz...

Ne şaşırıyorsunuz?

"İkinci Cumhuriyeti Mehmet Altan söyledi. O da unutuldu gitti" mi diyeceksiniz. Yoksa "onun anlattığı İkinci Cumhuriyet ile bu farklı" mı diyeceksiniz?

İstediğinizi söyleyin..

Aradaki tek fark; O, liberal ve fakat Atatürkçü olmayan bir İkinci Cumhuriyet beklentisi ve önerisi içindeydi. Şimdiki, tek adama dayalı, hâkim parti düzeni içinde formüle edilen İkinci Cumhuriyet'i kurmakla meşgul... Her ikisinin ortak paydası "Kemalizm'e hayır" fikri...

Arslan Bulut kardeşim kaç kere yazdı. Ben de izninizle bir kere daha tekrarlayayım. İkinci Cumhuriyet fikri, ABD tarafından destekleniyor. ABD'nin Kemalizm'in tasfiye edileceği yeni bir Türkiye kurulması fikrini söylediği yıllar, çok geride değil.

Ergenekon ve Balyoz'u boşuna mı yaşadık sanıyorsunuz...

Ege adalarının gidişini kimsenin umursamaması da boşuna değil...

Türk basınının el değiştirmesinin amaçsız boş bir eylem mi olduğunu düşünüyorsunuz ?.."

***

Ahmet Gürsoy’un yazısının yayımlandığı tarihten bu yana çok zaman geçti, çok şeyler oldu. Ve 24 Haziran 2018’de Erdoğan’ın seçilmesiyle birlikte Cumhurbaşkanına anayasa referandumuyla tanınan yetkilerin tamamı yürürlüğe girdi, parlamenter sistem sona erdi, ‘tek adam rejimi’ başladı.

Milletvekili sayısı 600’e çıkarılan 27. Dönem Parlamentosu, seçimde uygulanan ittifaklar sayesinde çok partili bir görünüme kavuştu. TBMM İçtüzüğü’nün yeniden düzenlenmesinden sonra parlamentonun işlevi daha da netleşecek. İçtüzük düzenlemesiyle muhalefetin sesinin kısılması halinde 27. Dönemde Mecliste huzursuzluğun hakim olması, hatta geçmişte yaşandığı gibi, baskı arttıkça muhalefet hareketinin Meclis dışına kayması ihtimal dahilinde.. Ben, 43 yıllık meslek yaşamının üçte ikisini Parlamento Muhabiri olarak geçirmiş bir gazeteci olarak, özgür bir görüşme ortamı sağlandığı taktirde bu parlamentonun verimli çalışacağına ve iyi işler başaracağına inananlardanım.

Bekleyeceğiz, göreceğiz… Ancak, Süleyman Demirel ‘GAP’ı Turgut Özal’a ‘gaptırmış’ olsa da, biz, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan ve yaşı 100’e yaklaşmakta olan demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni hiçbir kişi ve kuruluşa kaptırmayacağız.

--

İyi Haftalar

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.