Milletvekilleri Ankara’ya döndü, TBMM 27. Dönemin 2. Yasama Yılı çalışmalarına başladı, siyasetin gündemi yeniden ısındı.

Siyasi Partilerde yerel seçim hazırlıkları, ülke gündeminde ise ‘ittifak’ arayışları, af teklifi ve ABD’li bir danışmanlık şirketiyle, Türk ekonomisini yönetmesi için anlaşma yapılması vardı.

AKP’nin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin dediği gibi, yerel seçimde siyasi partilerin ittifak yapması Milletvekili Genel Seçimindekine göre daha zor. Özhaseki, MHP ile yürütülen ittifak görüşmeleri ve bunun yasal zemini konusunda şunları söylüyor:

"Bundan sonra inşallah ya Sayın Cumhurbaşkanımız ile Devlet (Bahçeli) Bey'in bir araya gelmesi ve kurulların çalışmaya başlamasıyla yol alırız diye tahmin ediyorum. Sonuç ne olur, ben de bilemiyorum. Çünkü nihayetinde kolay bir şey değil, Cumhur İttifakı kurulduğunda kanuni bir altyapısı vardı fakat yerel ittifakın nasıl olacağı hususunda bir kanuni altyapı yok."

Olası AKP - MHP yerel seçim ittifakının üzerine şimdilik ‘Af Teklifi’nin gölgesi düşmüş durumda. Teklifle ilgili çekinceleri olan AKP’nin, Cumhur İttifakı’na zarar vermeyecek ve MHP’yi kırmayacak bir formülle sorunu çözmeye çalışacağı gözleniyor. TBMM’nin yeni Yasama Yılına başlaması dolayısıyla Genel Kurulda açılış konuşması yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın MHP lideri Devlet Bahçeli ile görüşmesi kulisleri heyecanlandırırken, bu konu ve diğer bazı konuların, AKP’nin Cuma günü Kızılcahamam’da başlayacak kampında netleştirileceği görüşü ağırlık kazanıyor.

***

Siyasi Partilerden CHP ve MHP hafta sonu kamptaydı. CHP Abant, MHP ise Kızılcahamam’daki kampında seçim stratejilerini masaya yatırdılar.

İttifakla ilgili tavrı belli olan MHP, bu konuda daha ayrıntılı bir çalışma yaparken, Af Teklifi’nin içeriğinde değişiklik yapılmasını AKP ve diğer partilerle konuşabileceği mesajını da verdi.

Kamp yapan CHP’de ise sürprizler vardı. Bunlardan birincisi CHP’nin diğer muhalefet partileri HDP, İyi Parti ve Saadet Partisi’yle ‘yerel seçimde işbirliği yapma’yı görüşme kararı almasıydı. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, Abant toplantısı sonrası yaptığı basın toplantısında, konuyu şöyle dile getirdi:

“CHP olarak, Parti Meclisi, MYK’si, milletvekilleri, il ve ilçe örgütleri, vatanını ve milletini seven bütün milletimizle birlikte, Meclis halkın Meclis’i olana kadar, Türkiye’nin onuru, milletin onuru olana kadar, içte ve dışta güçlü, onurlu, itibarlı bir Türkiye olana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.. Bu mesele artık CHP , İYİ Parti, HDP ya da diğer siyasi partiler meselesi olmaktan çıkmıştır. Artık vatanımız elden gidiyor, çocuklarımız şehit düşüyor. Birisi sefahat içerisinde, milletimiz sefalet içerisinde yaşıyor. O zaman biz sandıkta ittifak diyoruz. Bunun için hangi tür görüşme gerekiyorsa üst düzeyde, ilçe bazında, il bazında, herkesle görüşerek milletin ittifakını sandıkta gerçekleştirmeye çalışacağız..”

CHP’deki bir başka sürpriz de, 28 Haziran seçimi sonrası CHP’de değişim isteyenler arasında yer alan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun, 2019 yerel seçiminde aday olmayacağını açıklaması ve onu bazı Belediye Başkanlarının izlemeye başlaması oldu.

İttifak konusunda İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in açıklaması ise şöyleydi:

“Milletimiz ne yapacağını gayet iyi biliyor. Güçlü olan hangi siyasi parti ise muhalefetteki, o siyasi partinin o bölgede güçlü bir şekilde desteklenmesi için milletimiz elinden geleni yapacaktır..”

***

Türkiye gündeminin bir başka konusunu ise, bütün dünyada Enron şirketini batırmakla ün yapmış olan McKinsey şirketi ile danışmanlık anlaşması imzalayan Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yönelik sert eleştiriler oluşturuyor. Özellikle bazı ekonomi yazarlarının bu anlaşmayla ilgili ilginç görüşlerini çok beğendiğim için bunların bir bölümünü paylaşmadan edemedim.

Tuncay Mollaveisoğlu konuyla ilgili olarak, "Soru şu: bizi batırıyor dediğiniz merkezin aynı zamanda sizi kurtarmasını nasıl bekliyorsunuz? Bilmediğimiz ne?" diye soruyor.

Nesrin Ünal da, "Babuna ile vücudumuzun genetik şifresi ellerine geçti. Kozmik oda ile güvenliğimizin genetik şifresi ellerine geçti. McKinsey ile de ekonomimizin genetik şifresi ellerine geçecek.." diyor.

Necati Doğru da konunun tarihi geçmişine dikkat çekiyor:

“Yeni bir komiserimiz oldu. İsmi McKinsey diye yazılıyor. Okunuşu: Kinzi…
Eğitimi, görgüsü.
Dikkati, disiplini.
Kökü Amerikalı.
Ülkemizi yönetenlerin suyundan mı, huyundan mı bilinmez; sık sık bir komiser bulmaya mahkûm edildik. İlk komiserimiz, Padişah ll. Abdülhamit döneminde çıkartılan “Muharrem Kararnamesi” ile geldi. 1875 yılıydı. Osmanlı akılsızca, mantıksızca borçlanmış, saray yaptırmış, yemiş, içmiş anapara ve faizlerini ödeyemez hale gelmiş, yeni dış borç bulmak zorundaydı. Alacaklı devletler, bankerler, bankalar ilk komiserimizi gönderdiler. Adı ‘Düyun-u Umumiye’ yani ‘Borçlar İdaresi’ konmuştu. Muharrem Kararnamesi’ne göre komiserimiz Duyunu Umumiye, borçların ödenmesi için devletin tüm ekonomik faaliyetlerini, alacaklılar adına kontrol ediyordu. Borçların bir kısmını sildiler, büyük bölümünü aldılar. Osmanlı da battı..”

Çiğdem Toker’in parmak bastığı konu ise ilginç ve önemli:

“..McKinsey’ye çizilen görev sahasının zeminini oluşturan (ve Orta Vadeli Program yerine geçirilen) Yeni Ekonomi Programı (YEP) 3 yıllık olacaksa, faturanın epeyce kabarık olacağı anlaşılıyor.

Peki, hepimizin parasını düzgün yönetmekten sorumlu Hazine ve Maliye Bakanlığı, McKinsey’ye hangi para birimi üzerinden ne kadar ödeme yapılacağını neden açıklamıyor? Sebebi, halka daha yeni “Yastık altındaki dövizleri bozdurun” denmişken, sözleşmenin dolar üzerinden yapılması olabilir mi? McKinsey’ye ödenecek/ödenen danışmanlık ücretinin miktarı kadar, hangi kalemden ödeneceği de önem taşıyor…”

Son olarak Aslan Bulut’un sorusunu ve yorumunu aktarmak istiyorum:

“..Peki, Türkiye kimin rüyasını daha doğrusu kâbusunu yaşıyor? Türkiye'nin ekonomi politikası, uluslararası ilişkileri tam bir kâbus gibi... Bu kadar çelişkili, mantıksız, Türkiye'nin çıkarlarına aykırı politikalar ancak bir kâbusta görülebilirdi. Türkiye'yi yönetenlerin görevi bu kâbusu, bazen ‘Yeni Osmanlı’ bazen ‘millî bekâ’ gereği diye göstermekten öteye gitmiyor. Bunun da asıl amacı iktidarda kalmak!

Muhalefetin rolü de gidişatı meşrulaştırmak değil mi?..”

İyi Haftalar

remzidilan_48 hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.