İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı nihayet seçildi. Ekrem İmamoğlu, elinden alınan mazbataya halkın ezici çoğunluğunun kararıyla yeniden kavuştu ve makamına oturmayı hak etti. (İmamoğlu 4 milyon 698 bin 782 oy ** yüzde 54**, Binali Yıldırım 3 milyon 921 bin 201 **yüzde 45**)

23 Haziran seçiminde oy verme işlemi başlamadan önce, İstanbul İl Seçim Kurulu Başkanı Ziya Bülent Öner’in kalp spazmı geçirmesi üzerine yerine hakim Nilgün Uçar’ın vekalet edeceği açıklandı.

Oy verme işlemi başladıktan sonra Yüksek Seçim Kurulu, AKP ve CHP’nin talebi üzerine, seçimde yanlış mühür basılan, mühürsüz olan veya birden fazla mühür basılan zarflardaki oyların geçerli sayılmasına karar verdi.

Yüksek katılımın olduğu seçimin sonuçlarının yayınlanması için YSK’nın kararı beklenirken, kameraların karşısına geçen AKP adayı Binali Yıldırım’ın, rakibi Ekrem İmamoğlu’nun galip geldiğini ilan etmesi herkesi şaşırttı.

.

23 Haziran seçiminde Anadolu Ajansı’nın yanı sıra ANKA Ajansı’nın da (CHP tarafından) devreye sokulması bir başka dikkat çeken noktaydı.

Peki nereden çıktı bu ANKA Ajansı?

Bu sorunun yanıtını ben biliyorum, ancak siz okuyucularım için 10 Ekim 2018 tarihinde gazete DUVAR’da yer alan ve İflas eden ANKA satıldı’ başlığını taşıyan aşağıdaki haberden aktarmak istiyorum:

‘Ünlü gazeteci ve siyasetçi Altan Öymen’in 1972 yılında kurduğu ANKA Haber Ajansı, CHP’li Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Kalender Özdemir’e satıldı. Başında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı Veli Özdemir’in bulunduğu Ajans, 2013 yılında iflasını istemiş, bu iflas istemi ile alacaklı ANKA çalışanlarına paraları ödenememişti. Yüklü bir borçtan iflas isteyerek kurtulan ajans şimdi de Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Kalender Özdemir’e isim hakkı ile birlikte satıldı.

Medyaradar’da yer alan habere göre, alacakları için 5 yıldır bekleyen ANKA eski çalışanları ise bu satış sonrasında yine hayal kırıklığına uğradı. Çünkü Ajansın yaklaşık 20 alacaklısı bulunuyor ve ANKA Haber Ajansı sadece 262 bin liraya satıldığından eski çalışanlara yasal olarak hak ettikleri paralarının onda biri bile ödenemeyecek.

Ajansın kurucusu ünlü gazeteci Altan Öymen 1977 yılında siyasete atılınca ANKA’yı bıraktı. Ajansın yönetimini çekirdek kadrodan Müşerref Hekimoğlu üstlendi. Daha sonraları Cumhuriyet’te köşe yazarlığı da yapan Hekimoğlu, bir anonim şirket kurarak çalışanların da yönetime katılımını sağladı. ANKA’nın Yönetim Kurulu, ANKA Anonim Şirketi’nin pay sahipleri ile belli birimlerin yöneticilerinden oluştu. Hekimoğlu’nun vefatından sonra ANKA’nın yönetimini bir süre Nazif Ekzen yürüttü. 2006 yılından itibaren de Veli Özdemir ve Nuri Sefa Erdem ajansın başına geçti.’

Son sahipleri Veli Özdemir ve Nuri Sefa Erdem meslektaşım olmaktan öte aynı zamanda yakın arkadaşım. Kimisi dava açan kimi ise ayıp olur diye açmayan alacaklı birçok eski çalışan da, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) yöneticilerinden biri olmam nedeniyle yakın tanıdıklarım. ANKA’nın 23 Haziran seçiminde devreye girmesi hem geçmişte yüzlerce aydın gazetecinin yuvası olan bir yayın kuruluşunun yeniden canlandırılması hem de mağduriyetlerin giderilmesi yolunda atılmış bir adım olması nedeniyle beni sevindirdi. İnşallah devamı gelir ve bir okul olan ANKA eski yapısına kavuşturulur.

***

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Biz bu şehre ihanet ettik” dediği İstanbul, 25 yılda yaşanamaz hale getirildi. Silueti, yeşil alanları, havası ve tarihi neredeyse yok edildi. Trafik sıkışıklığında dünya ikincisi, yaşam kalitesi sıralamasında 130’uncu, en stresli kentler arasında 30’uncu, ekonomik güç olarak 44 şehir arasında 32’nci, güvenlik ve hayat pahalılığı gibi kriterlerin rol oynadığı kategoride 35’inci, en kötüsü de, çevre konusunda 44 şehir arasında 40’ıncı sırada yer aldı. Avrupa’nın havası en kirli on şehri arasında yer alan İstanbul’un hava kalitesi tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda. Avrupa’da İstanbul’dan daha yüksek şehir yok. İstanbul bu yapılarıyla dünyada 22’nci sırada. 1994’e kadar sadece 4 gökdelenin bulunduğu İstanbul’da AKP’yle birlikte en az 117 gökdelen yapıldı. Bu gökdelenler, şehir ile simgeleşen silueti bozdu. Haliç Metre Köprüsü ile Mimar Sinan’ın eseri Süleymaniye Camii ve tüm Haliç siluetinin görsel bütünlüğü yok edildi. (BirGün’den alıntının özeti)

***

İşte, Ekrem İmamoğlu böyle bir kente başkan seçildi. İşi çok zor. Cumhur İttifakı’nı oluşturan partiler ikide bir çelme takmaya kalkarsa işi daha da zorlaşacak.

Ancak, ‘her işte bir hayır vardır’ derler ya. Ekrem İmamoğlu, 31 Mart’ta 13 bin küsur farkla seçimi kazandığında iş yapma ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nden istediği kararları geçirme konusunda çok zorlanacaktı. Şimdi ise 777 bin küsur farkla kazanmış, üstelik 28 ilçede rakibi Binali Yıldırım’dan fazla oy almış durumda. Bir başka deyişle, bu ilçelerin Cumhur İttifakı mensubu Belediye Başkanları 31 Mart’ta aldıkları oyu 23 Haziran’da koruyamamış.

Böyle olunca İBB Meclisinde çoğunlukta olan Cumhur İttifakı Üyeleri eskisi kadar direnç gösteremeyecek. İktidar partisi ve lideri de sık sık çelme takamayacak. Çünkü İstanbul’da şahlanan seçmen, gözünü bu kez Saray’a çevirdi. Türkiye seçimi geride bırakıp ‘ekonomi’, ‘dış politika’ gibi gerçek gündemine dönerken, ayrıca TBMM’de bu haftadan başlayarak reform paketlerini görüşürken muhalefetin desteğine ve önerilerine muhtaç durumda.

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçildiği ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiği 24 Haziran 2018 seçimlerinin birinci yıldönümünde 23 Haziran 2019 Yerel Seçiminden çıkan sonuç ve ‘Demokrasi İttifakı’nın iktidar partisinin önüne koyduğu bu gerçekler çok ama çok önemli.

***

‘İyi ki de böyle oldu’ diyerek yazımı sonlandırmadan önce, Ekrem İmamoğlu’nun, seçimi kazanarak başkanlığı elde etmenin yanı sıra başka nelerin yolunu açtığını gelin hep birlikte Erdal Atabek’in yazısından öğrenelim:

TERAPİ....

İstanbul seçimleri bir anlamda bir “Psikoloji deney” oldu...

AKP ve başkanının 17 yıl boyunca sürdükleri

“Ne pahasına olursa olsun kazanırız” taktiği...

“Toplumsal depresyon” yaratmıştı...

Bu olumsuz etkinin izleri günümüzde de henüz ortadan kalkmış değil...

“Bunlar gitmezler.”

“Bunlar vermezler, gör bak.”

“Bunlar vazgeçmezler.

Ne yapar eder alırlar.”

Bu psikolojik kısır döngüye ben çok dikkat çektim...

Çünkü bu, “Öğrenilmiş çaresizlik”, psikolojik teslimiyetin kabul edilmesidir...

Ekrem İmamoğlu işte bu kısır döngüyü kırdı...

İçinden gelen “pozitif enerji” ile Samimiyetle, halkla yakın ilişki kurarak, onlardan oy değil Sevgi isteyerek kalpleri kazandı…

“Ekrem İmamoğlu Etkisi” adını vereceğim bu sosyal etki...

Ülkemizin psikoloji tarihine geçecek değerdedir...

Bu etki Belediye Başkanlığı’nı da geçmiştir, CHP’yi de aşmıştır, kendine özgü sosyal bir etkidir...

Ekrem İmamoğlu bir “pozitif psikolog” olarak..

Toplumsal korkuyu, yaygın depresyonu, umutsuzluğu terapik olarak ortadan kaldırmıştır...

“Her Şey Çok Güzel Olacak” mottosu bir anda bütün toplumu sarmış, rakipleri ne yapacağını şaşırmıştır...

Neden biliyor musunuz?

Çünkü Samimiyet çalınamaz.

Samimiyeti çalamazsınız...

Samimiyeti taklit edemezsiniz...

Samimiyeti kopya çekemezsiniz...

AKP’nin başkanı da... Adayı da inanmadığı şeyleri söylüyorlar...

“Oylarımızı çaldılar” diyorlar...Yalan....

“Seçimlere hile karıştı” diyorlar, yalan...

Yalan söylediklerini en iyi kendileri biliyorlar.

Onun için de dilleri bir şey söylüyor...

Gözleri başka yöne bakıyor...

Samimi değiller ve samimiyete yenildiler...

Kendi içlerindeki kötülüklerin kurbanı oldular...

İnandıklarını söyledikleri zaman ikna ediyorlardı...

Şimdi, inanmadıkları şeyleri söylüyorlar ve ikna edemiyorlar...

Bunu gördükleri için... Hırçınlar, işi kavgaya döküyorlar.

Yararı yok. Kavga ile kazanamazsınız.

Atatürk nasıl kazandı?

Atatürk, pozitif psikoloji ile kazandı...

Martin Seligman’nı biliyor muydu, bilmiyorum...

Seligman, pozitif psikolojiyi kuranlardan...

Olumlu düşünceler, olumlu duygular, karara dönen umutlar, öngörü.

Kazanmak için kendini adayan kişilik...

Atatürk kazandı, çünkü asla vazgeçmedi...

Kazandı; çünkü “Bunlar gitmez” demedi.

“Geldikleri gibi giderler” dedi.

Kazandı;

Çünkü “bunlar vermez” demedi...

“Biz alırız ve alacağız” dedi...

Kazandı;

Çünkü “bunlar vazgeçmezler” demedi.

“Biz vazgeçmeyiz” dedi.

Kazandı;

Çünkü inandığını söyledi, inandığını yaptı, inandığını paylaştı...

İnandığı da öğrendiği idi, bildiği idi, tarihte gördüğü idi.

İnandığı, yaşadıkları idi. Boş inanç değildi, hurafeler değildi.

İnandığını bildi. Bildiğine inandı.

Aydınlanma ve Rönesans gerçeklerinin geleceğini gördü...

Atatürk böyle kazandı.

Ekrem İmamoğlu da böyle kazanıyor...

Bizimle kazanıyor, bizimle paylaşıyor, bütün toplumu kucaklıyor, ayrım yapmıyor, seviyor, gülüyor, geleceğe yapıcılıkla bakıyor...

Ekrem İmamoğlu bu toplumun pozitif terapisti oldu...

Merak etmeyin, çalışın ve asla vazgeçmeyin...

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.