Mustafa Kemal, İtalya Dışişleri Bakanı Don Onorato Caetani'ın oğlu olan, Antikçağ Edebiyatı ve İslam Tarihi Uzmanı ünlü bir bilim insanı Leone Caetani’nin dokuz ciltlik ‘’İslam Tarihi’’ adlı eserinin 5. Cildinin 68. sayfasındaki, “Tarih, ilerisini göremeyenler için acımasızdır” cümlesinin altını mavi kalemle çizer ve yanına, çok önemli olduğunu belirtmek için iki defa çarpı işareti koyar.

Çünkü Mustafa Kemal, Sofya’da ataşe iken, yaklaşmakta olan I. Dünya Savaşına Osmanlı İmparatorluğu’nun girmemesi konusunda, gönderdiği mektupları ile yönetimi uyarır, hatta savaş yanlısı Enver Paşa’nın makamına çıkarak bu uyarısını sözlü olarak da yapar.

Ancak, sonradan Yavuz ve Midilli adını alan Alman Goben ve Breslav zırhlılarının Karadeniz’e çıkarak Rus gemileri ve limanlarına saldırması nedeniyle Osmanlı, kendisini felakete sürükleyen I. Dünya Savaşına katılmış olur.

Bu gerçekler ortadayken, tarihini dizilerden, geçmişini masallardan, geleceğini ise faldan öğrenenler, sanki Osmanlı İmparatorluğu 1600’lü yıllardaki gibi bütün görkemi ve ihtişamı ile ayaktayken Mustafa Kemal Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı ile bu imparatorluğu yıkarak Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğunu sanıyorlar… Ondan sonra da Osmanlının kaybettiği toprakların hesabını Mustafa Kemal Atatürk’ten, Lozan’dan ve Cumhuriyet'ten sormaya kalkıyorlar…

Oysa, zaferle sonuçlanan kurtuluş savaşından sonra Lozan’da 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan antlaşmayla Türkiye, uluslararası alanda siyasi olarak tanınıyor ve Osmanlının içine düştüğü bir bataklık olan kapitülasyonlardan da kurtularak iktisadi bağımsızlığına kavuşuyordu.

LOZAN BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ

Lozan Antlaşması görüşmeleri sırasında, Boğazlar konusunda Mondros Ateşkes Antlaşmasıyla İtilaf Devletlerine verilen tavizlerden geri adım attırmak mümkün olmadı. Bu nedenle Boğazlar konusu Lozan Antlaşması’nın 23’üncü maddesinde yer alan hükme dayanılarak ayrı bir sözleşmeyle düzenlendi.

20 maddelik Lozan Boğazlar Sözleşmesi; Boğazlar Komisyonu kurulmasını, boğazların ve çevresinin askerden arındırılmasını ve Milletler Cemiyeti’nin garantisini sağlayan hükümler taşıyordu.

Sözleşmenin Türkiye’ye sağladığı güvenceye rağmen, geçen zaman içinde artan siyasi ve askerî gerginlikler Türk Boğazlarını tehdit eder hale geldi. Bunun üzerine Türkiye, “Lozan Boğazlar Sözleşmesinin, yalnızca savaş ve barış durumuna ilişkin düzenlemeleri öngördüğünü, savaş tehlikesi altında bulunan Türkiye’yi koruyacak hükümlerin bulunmadığını ve Türkiye’ye kendini savunma hakkı verilmesi gerektiğini” ifade ederek konferans talebinde bulundu.

Türkiye’nin bu talebi, olumlu karşılandı ve Montrö’de bir konferans düzenlenmesi kararı alındı.

MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ

Montrö Boğazlar Konferansı, 22 Haziran 1936 tarihinde başladı. Konferansa katılan Fransa, İngiltere, Bulgaristan, Japonya, Sovyetler Birliği, Türkiye, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya devletlerinin temsilcileri tarafından 20 Temmuz 1936’da imzalan “Montrö Boğazlar Sözleşmesi” uluslararası bir antlaşma olarak yürürlüğe girdi. 29 madde, 4 ek ve bir protokolden oluşan antlaşmayla boğazların yönetimi Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenliğine geçti.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul (Karadeniz) Boğazı deniz trafiğini düzenliyor.

Sivil deniz araçlarının geçiş koşullarını ayrıntılı olarak düzenleyen sözleşmeye göre, savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi için, Türk Hükümetine diplomasi yoluyla bir ön bildirimde bulunulması gerekiyor.

Karadeniz'de bulunmalarının amacı ne olursa olsun, kıyıdaş olmayan devletlerin savaş gemileri bu denizde yirmi bir (21) günden fazla kalamıyor.

Savaş zamanında, Türkiye savaşan devlet değilse, savaş gemileri sözleşmede belirtilen koşullarla Boğazlarda tam bir geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğünden yararlanabiliyor.

Savaşan herhangi bir devletin savaş gemilerinin Boğazlardan geçmesi ise yasak.

SÖZLEŞMENİN SÜRESİ VE FESİH KOŞULLARI

Sözleşmenin 1. maddesindeki ‘barış zamanında ticaret gemilerinin geçiş ve gidiş-geliş (ulaşım) özgürlüğü hükmün süresi sonsuz.

Sözleşmenin yürürlük süresi 20 yıl. Bu süre 9 Kasım 1956 tarihinde sona erdi.

II. Dünya Savaşı süresince ve hemen sonrasında ABD, İngiltere ve SSCB arasında Sözleşme’nin feshi veya değiştirilmesi birkaç defa gündeme gelmesine rağmen bugüne kadar bu süreç hiç işletilmedi.

Sözleşmenin nasıl iptal edileceği 28’inci maddede düzenleniyor.İ ptal sürecinin başlayabilmesi için imzacı devletlerden birinin sözleşmede yer aldığı şekliyle fesih beyanını depoziter devlet olan Fransa’ya bildirmesi gerekiyor. Bu ön bildirim, Fransız Hükümetince, taraf devletlere iletiliyor. Taraf ülkelerin tümünün uygun bulması halinde, yeni sözleşmenin hükümlerini saptamak ya da mevcut sözleşmeyi muhafaza edip maddelerinde değişiklik yapmak üzere bir konferans toplanmasına karar veriliyor.

GÜNÜMÜZDE MONTRÖ’NÜN ÖNEMİ

Günümüzdeki gelişmelerin ışığında Montrö Boğazlar Sözleşmesinin önemine gelince…

Karadeniz’de Kırım, Donbas, Osetya, Abhazya, Transdinyester gibi bölgelerdeki sorunlar, Karadeniz’de bir süredir devam eden tatbikatlar ve askeri güç gösterileri, son olarak da Rusya’nın Ukrayna’yı kuşatması Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin önemini daha da artırdı. Zira, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarında artan savaş gemisi trafiğini disiplin altında yürütmenin tek garantisi Montrö Sözleşmesi…(Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, Dışişleri Bakanlığı’na giderek, Çanakkale ve İstanbul Boğazlarının Rus Savaş Gemilerine kapatılmasını istedi)

O nedenledir ki, Türkiye, Montrö Sözleşmesi’yle kurulmuş olan ve kendisine Boğazlar üzerinde tam egemenlik ve denetim yetkisi sağlayan düzene, değil son vermek, bunu ima edecek sözlerden bile uzak durmalı. Bu tür söz ve davranışlar, Montrö Boğazlar Sözleşmesinden rahatsız olanlara güç, cüret ve cesaret verir…

Bütün bu anlatımlarımdan sonra, yazının başlangıcındaki özlü sözü, günümüz liderlerinin kulaklarına küpe olması ümidiyle tekrarlamak istiyorum:

Tarih, ilerisini göremeyenler için acımasızdır’…

Haberiniz ola.

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.