27 Nisan 2022 ‘Yaşamla ölüm arasında bir tercihin yapılacağı Karadeniz’in kader tarihi’ olarak belirlenmişti.

O gün geldi ve yaklaşık 8 yıldır faaliyet gösteren Fatsa’daki siyanürlü altın madeni için ‘son’ göründü.

Ankara’da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda toplanan İnceleme Denetleme Kurulu (İDK), söz konusu madenin çalışmaya devam edebilmesi için gerekli olan ikinci ÇED raporunu onaylamadı.

Böylece, süresi dolan birinci ÇED raporunun ardından ikinci ÇED başvurusu kabul edilmeyen siyanürlü altın madeninin kapatılma süreci başladı.

Toplantıda tansiyon yüksekti. Fatsa sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile meslek odaları temsilcilerinin katıldığı İDK toplantısına siyasetçilerin de ilgisi büyüktü.

CHP Genel Başkan Yardımcıları Seyit Torun ve Ali Öztunç, CHP milletvekilleri Uğur Bayraktutan, Mustafa Adıgüzel, İyi Parti Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs ve Demokrat Parti Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt toplantıya katılan siyasetçilerdi.

Milletvekilleri siyanürlü madenin Ordu ve Fatsa’ya büyük zararlar verdiğini belirterek kapatılmasını istedi.

Ordu ve Fatsa’da, sivil toplum kuruluşları, siyasi partilerin temsilcileri ve vatandaşların günlerdir devam eden tepkisi ve beklentisi alınan red kararı ile sevince dönüştü.

Madenin ÇED raporu kabul edilseydi Fatsa’nın tepesine 3 milyon metreküplük, 50 metre derinliğinde bir zehir barajı inşa edilecek ve siyanürlü altın madeni arama sahası iki katına çıkacaktı.

KESTANE BALININ ANA ÜRETİM MERKEZİ

Yörede ‘Sarı Çıban’ adı verilen siyanürlü altın arama faaliyetinin durdurulması için herkes bütün gücüyle mücadele etti.

Onlardan biri de, o yörenin insanı, Fatsalı İbrahim Gündüz’dü.

Deneyimli bir gazeteci olan meslektaşım, değerli dostum İbrahim Gündüz, Sarı Çıbanla mücadeleyi kamuoyuna duyurmak için yazılı basında, sosyal medyada, radyo ve televizyonlarda yayınlar yaptı. Yetmedi, ‘Altın Ölüm’ ve ‘Altın Girdap’ adında 2 de kitap yazdı.

Bakın, İbrahim Gündüz, altın madeni aramanın Türkiye’ye yarar ve zararlarını ne güzel anlatıyor:

‘Ordu, fındık üretimi, kestane balı, hayvancılık ve balıkçılığın yanı sıra organize sanayi sitesiyle de ekonomiye önemli kazançlar sağlıyor.

Her yıl devletin kasasına giren 2 milyar dolarlık dövizin 700 milyon dolarını tek başına karşılıyor. Eşsiz vadileri ve özel toprakları sayesinde Türkiye’nin en kaliteli ve leziz fındıkları orada yetişiyor. Turizm ve organik tarımcılık potansiyeli çok yüksek.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “şifa” niyetine önerdiği kestane balının ana üretim merkezi. “Kabakdağı” gibi organik tarım yapılan ve tüm Türkiye’de tanınan özel tarımsal bölgelere sahip.

Meraları ve yaylaları hayvancılık için eşsiz bir cennet. Ekonomiye katkıları saymakla bitmez…

İşte böyle bir coğrafyanın tam ortasına geldiler ve adına “altın madeni” denilen bir hançeri sapladılar.

Aradan 10 yıl geçti. Ordu-Fatsa’daki siyanürlü altın madeni bölgeye zehir saçıyor.

Patlatılan dinamitler ve kazılar nedeniyle çevresindeki köylerde heyelanlar başladı. Evler oturulamaz hale geldi. AFAD, “Evlerinizi boşaltın” diyerek köylülere yazı gönderiyor. Peki nereye gidecekler? Bunu söyleyen yok.

Türkiye’yi “madencilik ülkesi” yapacaklarmış.

Ordu’nun yüzde 74’ünü maden bölgesi ilan ettiler. Düşünebiliyor musunuz? Yeşil Ordu’nun yüzde 74’ü param parça edilecek. Ve buna evet diyen bir iktidar var bu ülkede. Yüzde 80’i tarım alanı ve ormanlardan oluşan bir coğrafyada siz yüzde 74’ünde yani dörtte üçünde “madencilik” izni veriyorsunuz.

Ordu Üniversitesi Fatsa Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Dr. Mehmet Aydın’ın başkanlık ettiği bir akademik çalışma grubu, siyanür madenciliğinin kaçınılmaz bir sonucu olan “ağır metal zehirlenmelerini” bilimsel bir çalışmayla da kanıtladı. Yer kabuğunda ortalama 20 milyonda bir düzeyinde olması gereken kurşun değerleri, madenin çevresinde yaklaşık 5 ile 7 kat arasında daha fazla çıktı. Yer kabuğunda ortalama 13 milyonda bir olan Arsenik değerlerinin ise, madenin yakın çevrelerinde 6-7 kat daha fazla olduğu tespit edildi. Siyanürlü altın madeninin yakın çevrelerinde bulunan sulardaki alüminyum değerleri, madenden daha uzak yerlere oranla 30 kat daha fazla. Kadmiyum değerlerinin 100 kat, bakır değerinin 80 kat, demir ve kurşun değerlerinin 100 kat daha fazla olduğu tespit edildi.

Birileri ülkenin dağlarını, ormanlarını, yaylalarını, meralarını, köylerini, su kaynaklarını “meta” olarak görüp satılığa çıkarmış durumda. Bunu da millete, “iş, istihdam, ekonomi” diye pazarlıyorlar. Onların “iş” dediği bu ülkenin can damarları olan yaylaların-meraların ve su kaynaklarının acımasızca zehirlenmesi. Bu bir ekonomi değil olsa olsa “ekokırım” olabilir.’

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.