İktidar uluslararası ilişkilerde yumuşama dönemine girdi. Bunun nedeni ekonomide yaşanan sıkıntıları olabildiğince azaltmak.

Buna karşın iç politikada gerginliği tırmandırıyor. Çünkü önünde, büyük önem verdiği yerel seçim var.

Erdoğan, karşısındakilerin ittifak, işbirliği veya güç birliği yapmalarını önlemek için muhalefet partilerini yerden yere vuruyor.

İç politikada böyle bir yol izleyen iktidar, politika dışındaki alanlarda da, toplumun değişik kesimlerini ayağa kaldıracak uygulamalara başvuruyor. Örneğin şu sıralar sağlık sektörü ayakta, hekimler ‘Hak Nöbeti’nde.

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesinin de içinde yer aldığı AKP’nin Kanun Teklifi”ne sağlık meslek örgütleri tepki gösteriyor. Doktorların ikinci görev için Türk Tabipler Birliği’den (TTB) izin alma koşulunu kaldıran teklifle, ihraç edilen doktorların devlette ve devlet kuruluşlarıyla bağlantısı olan özel sektör kuruluşlarında çalışmalarının yasaklanmasına hekimler karşı çıkıyor.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman,Şiddetle ilgili yasa teklifi alakasız bir madde ile karşımıza geldi. Hekimler olarak kabul etmiyoruz. Bu yapılanları hekimlere bir saldırı olarak görüyoruz, rencide edildik, kırıldık’ diyor.

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu’undan yapılan açıklamada da şu görüş dile getiriliyor:

Teklifin 5. maddesinde yer alan düzenleme en anti-demokratik rejimlerde bile rastlanamayacak türden tam bir felakettir. Kamu görevinden çıkarılan veya kamu görevine alınmayan hekimler için her ne kadar SGK anlaşması olmayan sağlık kurumlarında çalışmak ya da muayenehane açmak yasaklanmamış gözükse de teklif yasalaştığı takdirde bu meslektaşlarımızın mesleklerini icra edebilmeleri pratik olarak mümkün olmayacaktır. Bu madde yasalaştığı takdirde yandaş olmayan bütün hekimler için kullanılabilecek ve hekimler işsizliğe ve açlığa mahkûm edilebileceklerdir. Bu düzenleme tam bir katmerli OHAL düzenlemesidir.’

Tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanan teklifin toplam 44 maddesi Meclis Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu’nda bu hafta tek tek ele alınacak. Görüşmeler sırasında CHP’li üyeler ve hekim olan muhalefet milletvekilleri eleştirilerini sertleştirirken, hekimler de yurdun dört bir köşesinden seslerini Meclise ulaştırmaya çalışacak.

***

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda ise 2019 yılı bütçesinin görüşülmesine devam edilecek. Bakanlıklar ve çeşitli kuruluşlara verilen ödeneklerin çelişkili bulunarak eleştirildiği görüşmelerde en çok, Cumhurbaşkanlığı bütçesindeki yüksek artış ve Cumhurbaşkanı maaşına yüzde 26 zam yapılması tartışma konusu oldu.

Bu da haliyle; Mustafa Kemal Atatürk’ün maaşı ve büyük öndere Hindistan’daki bazı sivil toplum örgütlerinin halktan toplayıp gönderdiği bağışın nerelerde kullanıldığı tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.

Konuya ilişkin bilgiler birçok kaynakta genişçe yer alıyor. Yılmaz Özdil ise, ‘Mustafa Kemal’ isimli yeni kitabından konuyu çok güzel özetlemiş:

İktidar gücünü şahsi servet yapmak için kullanmadı.

Şahsi servet yapmadı.

Cumhurbaşkanı olarak beş bin lira maaş alıyordu.

1927’de yedi bin liraya çıkarıldı.

Devlete başka tek kuruş yükü yoktu.

Çankaya’da görevli olan aşçı, şoför, berber, uşak,bahçıvan gibi personelin yeme içme masraflarını, barınma masraflarını, köşkün tamiratlarını bizzat maaşından karşılıyordu.

Seyahatlerinde asla harcırah almıyordu.

Savurganlıktan, şatafattan daima uzak durdu.

Kendi küpünü doldurmadı.

Devletin hazinesini doldurdu.

---

Milli Mücadele sırasında Hindistan Müslümanlarından, yani bugünkü Pakistanlılardan 500 bin lira yardım gelmişti. Bu parayı Batı Cephesi Komutanlığı’nın emrine vermişti.Kurtuluş Savaşı’ında kullanılmış, geriye 380 bin lira kalmıştı.

Hükümet kararıyla kendisine iade edilmişti.

250 bin lirasını Türkiye İş Bankası’nın kuruluşu için sermaye olarak vermiş, elindeki 130 bin lirayla da çiftikler kurmuştu.

---

Bu çiftliklerden elde edilen tüm geliri, kuruşuma bile dokunulmadan, yine çiftliklerin geliştirilmesine harcıyordu. İş Bankası’ndaki hisse senetlerinden alınan temettü ve mevduat faizlerini de yeni araziler satın alıp büyütmek için çiftliklere aktarıyordu.

Hepsini devlete bağışladı.’

Bu vesileyle, ölümünün sekseninci yıldönümünde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Atatürk’ü saygıyla anarken, KKTC’deki 10 Kasım tartışmasını da kısaca aktarmak istiyorum.

Tartışma KKTC Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Mehmet Burhan imzasıyla okullara gönderilen genelge üzerine başladı. Genelgede, anma törenlerinin 9 Kasım Cuma günü yapılacağı duyurularak, katılım konusunda hassas davranılması isteniyordu.

KKTC sosyal medyasında genelge, " Atatürk, öldüğü gün olan 10 Kasım’da değil 9 Kasım'da anılıyor. Bu kabul edilemez" diye tepkilere neden oldu.

Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Mehmet Burhan, ‘Bakanlık olarak, Cumartesi gününe rastlayan 10 Kasım’ın boş geçmesini istemedik. Hafta sonu katılımın yüksek olmayacağını düşündük. Çocuklarımızın 10 Kasım törenlerine katılmasını ve bu günü yaşamasını arzu ettik. Katılımın yüksek olması için böyle bir karar aldık" diye açıklama yapmak zorunda kaldı.

***

29 Ekim 1968’de Samsun’dan yola çıktılar, 10 Kasım 1968’de Ankara’daydılar. Anıtkabir’de Büyük önderin mozolesine çelenk bıraktılar. ‘Tam Bağımsız Türkiye için Gazi Mustafa Kemal Yürüyüşü’ diyerek çıktıkları yolda, 450 kilometre yürüdüler. Onlar 68 kuşağı, yani 68’liler. Bu büyük yürüyüşü 50. yılında anmak için İstanbul’da düzenlenen etkinliklerde bir araya gelerek, 68 hareketinin ortaya çıkışı ve yaşanan tarihi olayları anlatıyorlar. Amaçları tarihe tanıklık edip ortak bellek bırakmak.

***

Ve CHP’li Ümit Oran’ın ‘düşündüren’ GAP Raporu

Hatay, Osmaniye, Kilis, Adıyaman ve Şanlıurfa’da incelemelerde bulunan Umut Oran, “Gittim, gezdim, gördüm, uyarıyorum” diyerek “ GAP Raporu” hazırladı. Bölgedeki Suriyeli mültecilerin sayısına dikkat çeken Oran, GAP illerinde her 100 kişiden 14’ünün Suriyeli olduğunu belirtiyor. Türk yurttaşlarına tanınmayan hakların Suriyelilere tanındığına, söz konusu illerde ekonomik krizin etkilerinin açıkça görüldüğüne dikkat çeken Oran, şu uyarıda bulunuyor:

Yıllarca GAP’ı ihmal ederek bölgenin gelişimine ket vuran AKP, yetmez gibi Suriye politikası ile de bölgeyi yaşanmaz hale getirdi. Bu yüzden ağır sosyal ve ekonomik açmaza giren GAP illeri adeta patlamaya hazır bomba.’

---

İyi Haftalar

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.