Medyamız, İzmir’de yürek yakan depremde arama-kurtarma çalışmalarının tamamlanması ve enkazların kaldırılmasının ardından balıklama ABD’deki Başkanlık seçimine daldı.

ABD’de kimin başkan seçileceği, Türkiye başta olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinin yöneticilerini, hatta bazı uluslararası kuruluşları yakından ilgilendiriyor.

Bu nedenle, Türk basını ve medyasının, ABD Başkanlık Seçimini, Türkiye’deki seçimlerde yaptığı gibi, gece-gündüz demeden ayrıntılarıyla yayınlamasını yadırgamıyorum!

Ayrıntılara bakınca, ABD’deki seçim süreci ile Türkiye’de son yıllarda yapılan seçimlerde yaşananlar arasındaki bazı benzerliklere ise gülümsüyorum.

Mesela, adaylardan Trump, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçiminde kürsüye çıkıp ‘3 bin 500 oy farkla kazandım’ diyen Binali Yıldırım gibi erken açıklama yaptı. Birkaç saat sonra ise, “Sonuçlar lehimde iken birden ne olduysa aleyhime döndü. Bu işin içinde bir şeyler var. Peşini bırakmayacağım. Seçim sonuçlarını mahkemeye götüreceğim” diye açıklama yapması da, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz'un 'İstanbul Seçiminde hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu' demesini’ hatırlattı.

Şimdi, ABD Başkalık Seçimini, Obama’nın yardımcısı iken sık sık Tükiye’ye gelen, (hatta, barsak ameliyatı olan Erdoğan’ı evine giderek ziyaret eden, ancak kendisini otoriter diye eleştiren) Biden kazanırsa Türkiye’ye etkisi ne olur, Erdoğan ile çok iyi bir ilişki (!) kuran Trump kazanırsa ne olur konusu tartışılıyor.

Benim şahsi görüşüm, Türkiye Odalar Birliği Başkanı iken kongrede seçimi kaybettiği halde, (seçimde hile yapıldığını söyleyerek) terk etmediği koltuğundan polis zoruyla koparılan merhum Necmettin Erbakan gibi, Trump da seçimi mahkemeye taşıyarak işi uzatacak. Ancak, Beyaz Saray’ı terk etmesi mukadder olduğundan, önünde sonunda oradan ayrılacak. Ardından, seçim sonucu koltuğunu bırakma sırası bizdeki ‘kanka’sına gelecek…

YER ALTI KAYNAKLARI VE UZAY MADENCİLİĞİ

Denizlerde doğalgaz ve diğer enerji kaynaklarının araştırılması konusunda başlayan uluslararası mücadeleler ile Türkiye’nin ormanlarını yok eden altın aramalarının yarattığı infial, ABD’deki seçim nedeniyle şimdilik gündemin gerisine düşmüş görünüyor.

Ancak, insanoğlunun, yeraltında tükenmekte olan enerji kaynaklarının alternatifi olarak yenilenebilir kaynaklara yönelmenin yanı sıra uzayda da arayışa girdiğine ilişkin haberler ısıtılarak haber bültenlerine sıkıştırılıyor. 

Maden şirketlerinin gözünü uzaya çevirmesi, böylece elini ormanlardan çekmesi bizleri, en çok da çevrecileri ve gazeteci arkadaşımız İbrahim Gündüz’ü sevindirecek.

İyi bir gazeteci ve başarılı bir televizyoncu olan İbrahim Gündüz, emekli olduktan sonraki mesaisini, çevre sorunlarına harcıyor.

İbrahim Gündüz, bu uğurda sürdürdüğü mücadeleyi anlatan ve doğanın yok edilmesini belgeleriyle ortaya koyan ‘ALTIN ÖLÜM’ adlı kitabını yazma amacını şöyle açıklıyor:

“… Siz bugün gözün dönmüş bir şekilde Karadeniz’in, Ege’nin, Anadolu’nun ormanlarına, yaylalarına, meralarına, tarım alanlarına saldırıp, 'Altın, altın, altın' sayıklıyorsunuz.

Ne yazık ki bu politikalarınıza alet edebildiğiniz cahil, para hırsıyla gözleri kör olmuş ve önünü görmekten aciz insanlar da bulabiliyorsunuz. Ama inanın bana bu sistem böyle devam ettiği sürece bütün Türkiye’yi de kazsanız, hatta bütün dünyayı da kazsanız, delik deşik etseniz, altını üstüne getirseniz de size yetmeyecek.

Sizler ülkelerinizi ve dünyayı çöle çevirmiş, canlılarını öldürmüş bir grup insan olarak tarihe geçeceksiniz…

…Benim için kolay olmadı ama bu kitabın en azından okuyanlar açısından Türkiye’de adına ‘altın madenciliği’ denilen ama gerçekte talancılık olan sistemin ne olduğunu görmeleri için bir rehber olacağını ümit ediyorum.

Bu kitap Türkiye’de vahşi madencilere ve Türkiye’nin talanına karşı mücadele eden bu gerçek vatanseverlerin mücadelesine bir nebze katkı olursa en büyük mutluluğumuz olacaktır…”

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48@hotmail. com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Songül akça 3 yıl önce

Her hafta olduğu gibi bu hafta da zevkle okudum. Ellerinize sağlık.