Yüksek Seçim Kurulu Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimi’ne ilişkin hazırlıklarını sürdürürken, CHP ise, TBMM’den geçirilen Seçim Yasası’nın Erdoğan ile Cumhur İttifakını kollayan maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne açacağı davanın dilekçesi üzerinde çalışıyor.

Olası Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile Başbakan adayı Meral Akşener yurdu dolaşmayı sürdürürken, AKP ile MHP ille de ‘Millet İttifakı’nın adayını açıklayın’ diye bastırıyor.

Bu işlemler ve eylemler biteviye sürerken, önce MHP sonra da İyi Parti’yle yolları ayrılan ve Zafer Partisi’ni kuran Prof. Dr. Ümit Özdağ, Fox TV’de İsmail Küçükkaya’nın konuğu olarak yaptığı açıklamayla ortalığı karıştırdı.

Özdağ şöyle dedi:

Bizim Cumhurbaşkanı adayımız Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’tır. Her kesimden oy alabilecek, elde edeceği yüksek oyla Tayyip Erdoğan’ı ve (İstanbul Belediye seçiminde olduğu gibi) Yüksek Seçim Kurumu’nu yenebilecek, parlamenter demokrasiye sakin bir şekilde geçişi sağlayabilecek, (uzmanları yanına alarak) çöken ekonomiyi düze çıkarabilecek tek kişi Mansur Yavaş’tır. Kendisini göreve davet ediyoruz.”

Özdağ’ın açıklamasına muhalefet partilerinin liderlerinden önce ilk yanıt, (dolaylı da olsa) Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Partisinin genel merkezinde milletvekilleriyle bir araya gelen Erdoğan, ‘Ankara, Çankaya’dan buraya geliyorum. Çukurlardan geçilmiyor’ deyiverdi.

ERDOĞAN- EKONOMİ-RAMAZAN

Ramazan ayı başlamadan önce hayat pahalılığı konusunda vatandaşa ‘sabır’ tavsiye eden Erdoğan, partisinin milletvekillerine hitabında (6 Nisan 2022) Eskiler sabırla koruk helva olur derler’ sözleriyle de sabır tavsiyesini pekiştirdi.

Halkın market, pazar, bakkal ve manav alışverişinde pahalılıktan yakınmaları televizyon ekranlarında feryada dönüşürken, emeklilerin bayram ikramiyesinin artırılması da bir yandan tartışılıyor.

Televizyonu açtığımızda dar gelirlinin yüreğimizi yakan bu yakınmaları ile asgari ücret, maaş ve ikramiye artışı taleplerini dinlerken eşim Fatma’nın dudaklarından ‘Bari bayram ikramiyesinin hiç olmazsa yarısını ramazan ayının içinde ödeseler de insanlar bir nebze de olsa alış-verişini yapabilse’ sözleri dökülüverdi.

Sahi, bu mümkün olamaz mı? İktidar, bayram ikramiyesinin yarısını erken ödeyemez mi? İkramiyeye zam yapacaksa da artışı bayram öncesi yapılacak diğer yarım ödemeye ilave edemez mi?

RAMAZAN KİMLER İÇİN ZOR GEÇER

Diyor ki Mücahit Özpolat;

-Ramazan oruç tutana değil, orucunu açacak erzağı olmayana zor geçer,

-Ramazan yakın zamanda annesini babasını eşini ya da evladını kaybedene zor geçer,

-Ramazan hastalık yüzünden oruç tutamayıp gözü oruç tutanda, kalbi o sevabı alamamanın üzüntüsünü çekende zor geçer

-Ramazan tıka basa yiyip şişkinlik yaşayarak iftar açana değil, çocuklarıma ne yedirsem diye dört dönen garip analara zor geçer,

-Ramazan eve tatlı bile götüremeyen babaya zor geçer,

-Ramazan başkasının eline muhtaç olana zor geçer,

-Ramazan gurbette olup memleket hasreti çekene zor geçer,

-Ramazan anne yemeği özleyen evlada zor geçer,

-Demem o ki, Ramazanda en kolay olanı ‘açlık’. Allah başka açlık vermesin.

DAVULCUNUN BAHŞİŞİ HELAL Mİ?

Davulcular gümbür gümbür oruç tutanları sahur için uyandırıyor. Kimileri mani söylüyor, kimileri ise sadece davullarını konuşturuyor.

Davul sesini duyunca çocukluk günlerimi anımsıyorum. Bir de, orucu açmak için (Anadolu’da küçük kentlerde) heyecanla beklediğimiz top patlamasını.

Davulcu sadece bir ay ramazanda tokmağını sallayıp 11 ay yatmaz ki. Düğünlerde de coşturur düğüncüleri.

İşte onlardan birinin öyküsü:

Uzun yıllar önce Bursa’da bir davulcu yaşıyordu…

Ramazan gecelerinde sahurda davul çalan adamcağız, geriye kalan 11 ayda ise düğünlerde, şenliklerde, mitinglerde hünerini sergileyip ekmek parasını kazanıyordu…

Aradan yıllar geçti, davulcu yaşlandı ve aklına o güne kadar hiç düşünmediği bir soru gelip takıldı; hayatını ramazan ayları dışında içkili düğünlerde, eğlencelerde de davul çalarak kazanmış, kefen parasını da bu kazandıklarından bir kenara ayırmıştı…

Acaba bu kefen parası dinen caiz miydi?..

Düşündü, taşındı Diyanet İşleri Başkanlığı’na danışmaya karar verdi… Durumu anlatan bir mektup yazıp aynı soruyu sordu. Gelen yanıtla başından aşağıya adeta kaynar sular dökülmüştü:

-‘Caiz değildir!’ deniliyordu.

Bizim davulcu büyük bir üzüntü içinde hikâyesini dönemin ünlü yazarlarından Hasan Pulur’a yazdı.

Mektubu büyük bir şaşkınlık içinde okuyan Pulur, konuyu “Olaylar ve İnsanlar” köşesine taşıyıp, davulcunun talebini ve Diyanet’in verdiği cevabı anlattıktan sonra şu soruyu sordu:

Diyanet “caiz değildir” diyorsa demek ki bir bildiği vardır! Benim de onlara bir sorum olacak: oradaki din görevlileri maaşlarını devletten alıyor. Devlet ise bu paraları halktan aldığı vergilerden ödüyor. Vergi verenlerin içinde meyhanecisi de var, kerhanecisi de var… Bu durumda aldıkları maaş caiz midir, değil midir?!.

Ortalık karıştı tabii! Sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı, “Konu yanlış anlaşılmış, yanlış karar verilmiştir. Kefen parası caizdir” açıklaması yaptı!..

Ruhun şad olsun Hasan Pulur ağabey.

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.