"Yarın bayram değil mi Gökçen?”

“Evet Paşam, bizim bayramımız, en büyük bayramımız..

“Dolmabahçe Sarayı epey kalabalık oldu bu yıl.”

“Öyle Paşam… Hükümet üyelerinin çoğu buradalar…

Cumhuriyet Bayramını sizinle birlikte kutlayacaklar.”

“Ama ben bugünü halkımla, halkımın içinde kutlamak isterdim Gökçen…”

"Gelecek bayram..…”

Eliyle susmamı işaret etti:

“Bana gelecek bayramdan bahsetme, hatta gelecek aydan da… Ekim ayını çıkarabilirsem bile Kasım ayını

çıkarabileceğimi sanmıyorum!”

Ağlamamak, hıçkıra hıçkıra ağlamamak, boynuna sarılmamak için güç tutuyordum kendimi:

“Paşam…” dedim, sesimdeki acıyı belli etmemeye çalışarak,

“Siz daha çok bayramlar bizimle, halkımızla birlikte olacaksınız”

Başını “hayır!” anlamına gelen bir şekilde iki yana salladıktan sonra, gözlerini karşı taraftaki yeşilliklerle dolu tabloya dikti.

Ertesi sabah, yani 29 Ekim 1938 sabahı bütün gayretine karşın kalkamadı yatağından. Beni görür görmez ilk sözü “Bugün bayram” oldu…

Yüzü her zamankinden solgundu. Elleri balmumu rengini almıştı. Gözlerinin etrafındaki mor halkalar derin birer kuyuyu andırıyordu. Mavilikler denizi olan gözleri sanki laciverde dönmüş gibiydi...

Akşama doğru gençler vapurları doldurarak tıpkı O’nun son 30 Ağustos’unda olduğu gibi, Dolmabahçe Sarayı’nın önüne gelmişlerdi. Ata’yı görmek istiyorlardı… coşmuşlardı… tezahürattan yer gök inliyordu. Odaya Dr. Neşet Ömer Bey ile Salih Bozok girdiler.

Atatürk onları yanına çağırdı:

“Duyuyor musunuz?” dedi.

“Duyuyoruz Paşam!” dediler,

“Bunlar bizim gençlerimiz…” dedi.

“Evet Paşam, bizim gençlerimiz!”

“Cumhuriyeti emanet ettiğimiz gençlerimiz..” dedi.

“Evet Paşam!” dediler…

“Ne gür sesleri var… öyle bir nesil yetişiyor ki, bu neslin heyecanı, yurt ve bayrak aşkı körletilmeyecek olursa, dünyanın en büyük, en mutlu ülkesi biliniz ki Türkiye olacaktır!.” dedi.

“Onları körletmeye kimsenin gücü yetmeyecektir Paşam!”

“Ama etmek isteyenler çıkacaklardır!. Tarihe bakınız, daima ulusların mutluluğuna, esenliğine gölge düşürecek bedhahların çıktıklarını görürsünüz!.” dedi.

“Fakat Paşam onlarda sizin attığınız temel var!.” dediler.

“Bu çocukları görmek istiyorum… buraya kadar geldiklerine göre, onlara hiç olmazsa el sallamalıyım..” dedi.

“Fakat…”

“Nedir fakat?” dedi…

Bunu çok sert bir şekilde söylemişti. Bin bir güçlükle üzerini giydirdiler. Çektiği acıyı anlatmaya imkan var mı? O balmumu gibi olan yüzü ıstıraptan mosmor oluyor, alnından ter damlaları halının üzerine sanki yağmur gibi iniyordu. Ama vermişti kararını.

O coşkun gençliğe el sallayacaktı. Daha hayatta olduğunu, daha onlarla birlikte olduğunu, bu Cumhuriyet Bayramı’nı onlarla birlikte kutlandığını göstermek istiyordu.

Pencerenin önüne bir koltuk yerleştirdiler.Atatürk bu koltuğa oturdu.

İşte o zaman kıyamet koptu dışarda. Onu gören gençler çılgınca alkışlıyorlar, bayraklarını sallıyorlardı. Görülecek bir manzaraydı.

Ata’nın gözlerinde yaş vardı…

O koca dev gözyaşlarını tutamıyordu..

(Kaynak: Sabiha Gökçen’nin Anıları)

İKTİDARIN ‘GÜZ’ YILI

Yazıma AKP’nin ‘Türkiye Yüzyılı’, kendi iktidarının ise ‘Güz Yılı’ diye başlayacaktım. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti’nin 99’uncu kuruluş yıldönümü, yani Cumhuriyet Bayramı nedeniyle bu konuyu geri plana aldım.

2023 seçimlerine yaklaşırken AKP tarafından hazırlanan ve 28 Ekim 2022 Cuma günü Ankara Spor Salonu’nda gerçekleştirilen ‘Türkiye Yüzyılı’ tanıtım toplantısının değerlendirmesine geçmeden önce, bu konuyla ilgili yaptırılan ‘logo’ya değinmek istiyorum.

Logo çalışması Cumhurbaşkanlığı forsundaki görsel form ve anlamsal çerçeveden esinlenerek oluşturulmuş. 16 yıldız kadim Türk tarihinin asli unsurlarını sembolleştirirken, bayrağımızın tamamlayıcısı tek yıldız ortak mirasımızı temsil ediyor. Türkiye Yüzyılı vizyonunun küresel karakteri logonun dairesel konturu ile vurgulanıyor. Hilal etrafından yayılan güneş ışınlarının her birisi Cumhuriyetimizin her bir yılını temsil ediyor ve toplamda 100 adetten oluşuyor. Logoda dikkati çeken dairesel form ve altın efektli özel renk ise, Dünyada Türkiye Yüzyılının bir güneş gibi doğduğu ilişkisini kurguluyor.

ANKARA SPOR SALONUNDAKİ TANITIM

Ankara Spor Salonu’ndaki etkinlikte Türkiye Yüzyılı Vizyonu’nu açıklayan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aile kurumumuzu sapkın akımların tehdidinden koruyacak bir anayasa değişikliği teklifi hazırladık” dedi. Erdoğan, (başörtüsüyle düzenlemeyi de içeren) anayasa değişikliği teklifini önümüzdeki hafta TBMM’ye sunacaklarını kaydetti.

"Türkiye Yüzyılı" Programı'nda Erdoğan’ın yaptığı konuşmayı değerlendiren CHP Sözcüsü Faik Öztrak, şu görüşleri savundu:

“Son 20 yılda, hiçbir hükümete nasip olmayan kaynakları ve zamanı kullandılar. Verdikleri sözleri tutamadılar. Büyük fırsatları kaçırdılar. Toplumu kutuplaştırdılar. Kaynakları israf ettiler… Ama Saraya heba ettiği 20 yıl yetmemiş. Şimdi utanmadan, sıkılmadan 100 yıl masalları anlatıyor. Milletimiz sizin ne olduğunuzu gördü. Notunuzu verdi. Tasdiknamenizi elinize vermek, sizi evinize göndermek için artık sandığa gün sayıyor.

Sarayın kibirlisi göreve geldiği 2002'den bu yana; 2 trilyon 504 milyar dolar vergi topladı. 131 milyar dolar içeriden, dışarıdan borçlandı. Milletin 63 milyar dolarlık malını, mülkünü sattı. Toplam 2 trilyon 697 milyar dolar para toplayıp harcadı. Sarayın kibirlisi 20 yılda, kendinden önceki 57 hükümetin, 79 yılda kullandığı kaynağın 4 katını kullandı. Önceki hükümetler kullandığı her 100 dolarlık kaynakla 714 dolar gelir yarattı. Saray hükümetleri her 100 dolarlık kaynakla 533 dolar gelir yaratabildi. Kaynaklar israfa, şatafata gitti.

2011'de çıktılar ‘2023'te Türkiye'yi en büyük 10 ekonomi arasına sokacağız’ diye söz verdiler. 2023'te; Milli gelir 2 triyon dolar, fert başına gelir 25 bin dolar, ihracat 500 milyar dolar, işsizlik yüzde 5 olacak diye söz verdiler. Bunları Kalkınma Planlarına yazıp resmi hedef haline getirdiler. 2023'e artık sayılı gün kaldı. Bırakın dünyada ilk 10 ekonomiden biri olmayı; 1990 yılında en büyük 20 ekonomi arasına giren, 1999'da G20 üyesi olan Türkiye'yi En büyük 20 ekonomi arasından düşme noktasına getirdiler.

Türkiye sadece ekonomide zemin kaybetmedi. Ülkemizi Hukuktan, demokrasiye 3. dünya ülkeleri seviyesine indirdiler. Sadece son 4 yılda ülkemiz; Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 8, Yolsuzluk Algı Endeksi'nde 18, Dünya Mutluluk Endeksi'nde 38 sıra birden geriledi.

‘Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında’ aziz milletimiz; Bu otoriter rejimi sandıkta göndererek bir kez daha tarih yazacak. Saray kaybedecek, Halk kazanacak! Otokrasi kaybedecek, Demokrasi kazanacak! Saray beslemeleri kaybedecek, Milletimiz kazanacak! Biz kazanacağız, Türkiye kazanacak! Biz kazanacağız, 85 milyon kazanacak.’

---

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.