15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çoğunluğunu oluşturan her rütbedeki demokrasi yanlısı askerler ve Türk halkının özverili mücadelesi sonucu başarılı olamadı. Darbe önlendi.
Darbecilere direnen milleti 63’ü polis, 5’i asker, 182’si sivil olmak üzere toplam 250 şehit verdi. 146’sı polis, 21’i asker ve 2 bin 27’si sivil, toplam 2 bin 194 kişi ise gazi oldu. 
Bu nedenle, darbe girişiminin birinci yıldönümünde, hafta boyunca ve 15 Temmuz Cumartesi günü düzenlenen etkinliklerde, şehitlerimiz ile gazi’lerimizin şükranla anılması, Türk Milleti’nin, askeri ve polisiyle birlikte demokrasiye bağlılığının vurgulanması hepimizi gururlandırdı.
***  
Bir yıldır hesap soruluyor darbecilerden mahkemelerde.. Verilen ifadeler ile yapılan savunmalar 15 Temmuz darbe girişiminin perde arkasını yavaş yavaş gün yüzüne çıkartıyor. Ancak bunlar yeterli düzeyde değil.
Darbe girişiminin içyüzünü ortaya çıkarması umuduyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Kurulan 15 Temmuz Darbe Girişimi Komisyonu’nun hazırladığı Rapor büyük bir kesimi tatmin etmedi.
Komisyonun çalışma usulü ve son anda yapılan eklerin başlattığı tartışmaları haber bültenlerine bırakarak, rapor yer alan karşı oy yazılarında (muhalefet şerhi) 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasındaki gelişmelere üç partinin nasıl baktığına göz atalım:

CHP’Lİ ÜYELERİN MUHALEFET ŞERHİNİN ÖZETİ
15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen kanlı ve hain kalkışma girişiminden aylar önce yazılardan darbe girişiminin bilindiği hatta bu girişimin hazırlık sürecinin takip edildiği anlaşılmaktadır. Bu konuda en açık kanıt darbeden 4 ay önce Fuat Uğur'un Türkiye Gazetesinde 24 Mart 2016, 2 Nisan 2016 ve 21 Nisan 2016 tarihlerinde yazdığı üç yazısıdır ve yazılanlar 15 Temmuz’da aynen gerçekleşmiştir. Fuat Uğur'un bildiklerini MİT'in bilmiyor olması düşünülemez.

MİT'in “TSK bünyesinde istihbarat toplayamadığından darbe girişiminin tarihi konusunda net bir istihbarata önceden ulaşılamadığı” savunması geçerli kabul edilmemektedir.
Çünkü güvenlik ve istihbarat makamları tarafından bilinen ve takip edilmesi gereken “Cemaatin Hususileri” olarak adlandırılan başta Adil Öksüz, Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Harun Biniş asker değil sivil kişilerdir. Darbeye hazırlık ve planlama toplantılarının çoğu askeri bölgelerde değil sivil bölgelerde yapılmış ve binlerce asker bu toplantıya iştirak etmiştir.
Kalkışmadan bir gün önce Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Özel Kuvvetler Komutanlığı bahçesinde 18:00 – 00:30 arasında yaklaşık 6,5 saat boyunca baş başa görüştüğü SANIKLARIN ifadelerinde ortaya çıkmıştır.

Genelkurmay Başkanı'nın tüm kuvvet komutanlıklarına 18:30'da hareket merkezleri aracılığıyla ilettiği emirler saat 19:26'da adreslerine ulaşmıştır. Bu emirlere rağmen TSK'nın komuta kademesinin önemli bir kısmı düğünlere katılmış ve buralarda enterne edilmiştir. Bu durum izah edilememektedir.

Darbe sonrası oluşan milli birlik ruhuna “Yenikapı mitingi” adı verilmiş, ancak darbe tehlikesinin atlatılmasıyla birlikte Erdoğan tarafından Yenikapı süreci bozulmaya başlamış, geçici ilan edildiği söylenen OHAL kalıcılaştırılarak TBMM devre dışı bırakılmış ve Erdoğan'ın karşı darbe süreci başlamıştır.
OHAL KHK'larıyla devlet tarumar edilmiş ve TSK'nın emir komuta sistemi parçalanmıştır.
Cemaatle mücadele bahane edilerek içlerinde cemaatle hiç ilgisi olmayan on binlerce kamu görevlisinin de olduğu yüzbinlerce insan gözaltına alınmış, tutuklanmış veya ihraç edilmiştir. Hakim ve savcılar OHAL silahıyla rehin alınarak AKP'nin emir erine dönüştürülmeye çalışılmıştır. Böylece Erdoğan, parti devleti inşası sürecini başlamıştır.

En son yapılan haksız, hileli ve mühürsüz referandumla parlamenter rejim rehin alınmış, yerine gayri meşru bir Başkanlık rejimi kurulmuştur.
***

MHP’Lİ ÜYELERİN MUHALEFET ŞERHİ ÖZETİ
ByLock ve Eagle kullanan kişilerin makam ve mevki gözetilmeden yargılanmasının ve soruşturulmasının önemine raporda değinilmemiştir. 10 binlerce kullanıcısı olan bu gibi programları hiçbir siyasetçinin kullanmamış olması ve hiçbir bürokratın bu programlar aracılığı ile haberleşmemiş olması gülünç ve hakkaniyetten uzak bir tespit olacaktır.

MİT raporundan da anlaşılacağı üzere FETÖ ‘nün 7 katmanlı bir yapıdan oluştuğu görülmektedir. Ancak bu 7 katman içinde siyasilerden hiç bahsedilmemesi manidardır.
2002 öncesi FETÖ'nün birlikte hareket ettiği siyasiler açık açık isim verilerek yazılmışken 2002 sonrası beraber hareket ettiği siyasi ayağa ilişkin hiçbir ismin yer almaması ilginçtir.

Raporun 65. Sayfasında FETÖ' nün 2009 yılında AKP iktidarına bayrak açtığından bahsedilmektedir. Bu tespit temelsizdir. Çünkü aynı FETÖ ile 2010 referandumunda AKP iktidarının gerçekleştirmiş olduğu seçim ittifakı nasıl açıklanacaktır ? Yine raporda yer alan 2011 yılında FETÖ kontenjanından bazı isimlerin milletvekili seçildiği tespiti nasıl açıklanacaktır ?
***

HDP’Lİ ÜYELERİNİN MUHALEFET ŞERHİ ÖZETİ
Darbe komisyonunun çalışmalarının sonucunda açıklanan rapor, kafalardaki soru işaretlerini silmekten çok uzaktır. Komisyon çalışmaları darbe sürecinin aydınlatılması veya darbe girişimlerinin engellenmesi amacından sapmış, hakikatlerin AKP'nin darbe girişimine ilişkin tezini güçlendirecek şekilde eğilip bükülmesiyle sonuçlanmıştır. Darbe girişimi karanlıkta kaldığı gibi, darbenin bastırılması için ilan edilen OHAL'le, dengi ancak bir darbeyle mümkün olabilecek hukuksuzluklar alelade bir hal almıştır. 
***

 AKP’NİN KURUMSAL BAKIŞI
AKP Genel Merkezi tarafından hazırlanan, “Milli İradenin Zaferi Araştırma Raporu”nda ise konuya ilişkin şu görüşlere yer veriliyor:
Toplumsal alanda olduğu gibi devletin tüm kurumlarında 40 yıldan beri sinsi  biçimde  örgütlenen FETÖ, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri içinde temerküz etmiştir. İkiyüzlülük, takiyecilik, yalancılık, ve ‘amaca ulaşmak için her yol meşrudur’ anlayışı ile hareket etmiş ve insanlarımızın özlem duydukları tarihsel ihtişamı ve İslam İnancını kendisine maske edinmiştir. Bu nedenle toplumumuzda dindar, muhafazakâr ve milliyetçi kesimlerle etkili bir iletişim içinde olmaya gayret etmiştir. FETÖ, toplumsal dokumuzda ve devlet kurumlarımızda büyük bir tahribata neden olmuştur. Bu örgüt, günümüzde yaşadığımız ve tarihte okuduğumuz tüm örgütlerden çok daha tehlikelidir. 
***

Yazımın başında kutlamalarla ilgili gurur tablosundan söz ederken, Erdoğan-Kılıçdaroğlu kavgasına girmedim, sona sakladım.
Meclis Genel Kurulu’nun öğle saatlerinde başlayan özel birleşimde CHP  Lideri Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz’a ilişkin ihmalleri sıralayıp, “kontrollü darbe” iddiasını tekrarlayınca Erdoğan çok sinirlendi. İstanbul Şehitler Köprüsü’ndeki konuşmasında Kılıçdaroğlu’na söylemediğini bırakmadı.
Ayrıca, Meclis binasının ön tarafında düzenlen etkinliğin programı  üçüncü kez değiştirildi. Başbakan ve Genel Başkanların konuşmaları programdan çıkartıldı. Böyle olunca, CHP lideri etkinliğe katılmama kararı aldı. Cumhurbaşkanı sıfatıyla etkinlikte konuşan Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nu yerden yere vurdu.   

Bu kavga bitecek gibi görünmüyor. Mecliste, İçtüzük değişikliği ve son anayasa değişikliğine ilişkin uyum yasaları görüşülürken belki daha da artacak. Bu gidişattan bir yurttaş olarak endişeliyim.
Kavgasız bir hafta dileğiyle..


remzidilan_48@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.