“Havva’dan bu yana kadın ve güzellik yan yana anılmıştır. Tanrının kadını en güzel biçimde yaratıp erkeğe armağan ettiği inancı yaygındır. Bu yüzden bilinçlere yerleşmiş bu algı ile hep güzeli arar, sonunda da belayı buluruz.” dedi bir dostum. Bu satırlar onun eseri.

Bir çocuğun “en güzel kavramı” annesidir. Onun davranış biçimi, inançları, hayata bakışı, değer ve önyargıları onun penceresidir. Oradan bakar kadına. İlginçtir, küçükken hayran olduğu annesinin büyüdükçe alıştığı davranışlarının dışında farklılık arar ve farklı kadınlara ilgi duyar. Zaman geçtikçe heyecanlar rutine döndükçe, çocukluğundaki huzuru aradıkça annesine dair anılar başköşeye oturur. İlişkide makas açılır. İşin manevi yönü böyledir. Ben annem çirkindi diyen bir erkeğe rastlamadım. Bu “Kuzguna yavrusu anka görünür “sözünün ters okumasıdır. Peki, gerçekten her anne güzel midir?

Hemcinslerimi önceleyen birisi olarak her kadının güzel yaratıldığına inananlardanım. Farklı bakan farklı görür elbette. Çok sevdiğiniz bir yemeği iştahla yerken siz, bir başkasının içi almaz. Çok sevdiğiniz bir kadın kusursuzdur. İşte annelere böyle bakarız. Kadının kayda alınmış ilk görsellerine güzellik kavramı ile bakıldığında bizi hayrete düşürür. Günümüzün anlayışından çok uzaktır. Oldukça kilolu, hatta hafif sakallı, çatık kaşlı bir İran prensesinin uğrunda kaç kişinin intihar ettiğini okuduğumuzda şaşkına döneriz. Evet o günün güzellik anlayışı budur. Muhtemelen o aşık gençlerin anneleri de o güzele benzer. Başka güzelleri ve güzellik anlayışını bize dayatan medyanın henüz insan beynine, algılarına hükmetmediği o çağlardan bahsediyorum.

Şu yarım asırda insanının güzellik anlayışında birleştiği kadınlar vardı elbette: Marilyn Monroe, Elizabeth Taylor ,Prenses Süreyya, Lady Diana gibi.. Biz de de Türkan , Filiz, Hülya gibi..Medyanın gazete ve dergilerle girdiği dünyamızda güzellik anlayışımız o değerlerle örtüştü. Saçlarımız, makyajımız, giysilerimiz onlar gibi oldu.Ve devreye girerek adına moda dediğimiz kapitalizmin çılgın çocuğu baş köşemize oturdu. Milyonlarca insan bağımlı hale getirildi. Ulaşamayanlara demode yaftası kondu. Dünyayı saran bu sektör her ülkeye sızdı, yıllarca sömürdü. Her kadın o mankenler gibi olmak için yemeden içmeden kesildi. Bir dirhem et bin ayıbı örter “ sözü eski kuşakta kaldı. Matematiği bilmesek de “90-60-90” ı herkes öğrendi. İnce olmak hayali diyetisyenleri yaratırken, istediği kadına benzeme hayali de estetikçileri yarattı. Medya her haliyle hayatımızı yönlendirmeye devam etti. Klasik atadan kalma yemek anlayışımız bile değişti. Kırk yıllık muhallebimizi bile allayıp pullayıp “creme brulee” yaptılar. Hatta İngilizlerin beş çayı ev hanımlarının gündemine girdi. Sektör tüm hızıyla sömürmeye devam etti. Devasa markalar dudak uçuklatan fiyattaki krem ve güzellik malzemeleri ile keselerimize ortak olmaya devam etti. Annelerimizin o pırıl pırıl ciltlerinin kaynağı araştırılmadı bile. Oysaki çoğu atadan kalma gülsuyu ile yüzlerini, papatya suyu ile saçlarını yıkarlardı. Allık için gelincik yaprağı, oje yerine kına, ciltleri için ev yapımı badem kremi.

Güzel olmak uğruna günümüz erkeği ve kadını yeme zevklerinden ödün vermeden incelmek için yaratılışa aykırı yöntemlerle balon yutuyor, içeriğinin ne olduğunu ve zamanla hangi sağlık sorunlarına neden olacağı bilinmeyen ilaç ve çaylara bel bağlıyorlar. Bu korkunç sektör milyonlarca lira kazanmaya devam ederken maalesef hastayı koruması gereken bazı sağlıkçılar da susuyor ve bu vahşete ortak oluyorlar.

Biraz eskiye dönelim. Gözümüzü açtığımızda ilk gördüğümüz yüz anne yüzü, ilk tattığımız besin anne sütü. Tüm gereksinimlerimizi karşılamak için akşama kadar koşuşturan anneler ve sofrasında eksik olmasın diye çabalayan babalar. Onlara güzellik nedir diye sorsanız, evladının ve eşinin gülen yüzü olduğunu söylerlerdi, eminim.

Güzel olmak zorundayız, iş yerimizde, dost çevremizde, aynamız yaptığımız sosyal medyamızda iltifat almamız buna bağlı. Yeteneklerimiz sonra geliyor. Peki, birilerinin güzel diyebileceği kadar güzel değilsek ne olacak? Ne gam!. Çekersin krediyi gidersin estetik cerraha kalem gibi yapıp çıkartır seni. O lüks arabasına binip keyfine keyif, parasına para katarken sen bankalara tutsak olursun.

Avm.lerde en çok slip kesilen mağazalar kadına yönelik olanları. Evlatlarına ve eşlerine en rahat en huzurlu ortamı sunmak derdinde olan annelerden, kendisini önceleyen annelere evrildikten sonra çocukların da yeni güzellik arayışına gerek duymadıkları aşikâr. Çünkü kız arkadaşları ve anneleri aynı tornadan çıkmış kadar aynı.

Şimdilerde umudum, bu köleliğe isyan edip sadeleşmenin doğallaşmanın gerçek huzur olduğunu anlatan youtuber’ların etkilerinin çoğalması. Pırıl pırıl bir cilt, saçlar, mis gibi kokan bir ten, tertemiz giysiler ve mutluluk huzur ve razı olmuş gülen gözler, bilgiye doymuş dopdolu bir beyin. Böyle bir kadın yerine güzellik(!)adına donmuş bir yüz, değişmeyen mimikler boş bir beyin isteyen beyler yapay(!) zekâlı robot kızları tercih edebilirler.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Editör 12 ay önce

Adını yazmayan sayın okuyucu,
Adınızı yazmaz iseniz, yorumunuz onaylanamaz.