Çok değil bundan 2-3 ay önceydi.
Fırıncılar yırtmadık yerlerini bırakmadılar.
“Girdi maliyetleri çok fazla, zam istiyoruz" diye bas bas bağırdılar.
İstedikleri zammı aldılar da.. Ama aradan 2-3 ay geçmeden ekmek fiyatları aldıkları zammın altında satılıyor.
Şehrimizde, 6 liraya, 6,5 liraya, 7,5 liraya, 8 liraya da ekmek satılıyor.
Bu işte bir terslik olmalı.. Ne demeli bilemem ki.
Bu insanlar daha ne istiyor, onu da anlayabilmiş değiliz.
…..
Gelin Nizâmeddîn Evliyâ hazretlerinin anlattığı bir kıssayı dinleyelim.
Fakîr bir adam oltayla “balık” tutarken padişah yanına gelmiş ;
“Oltana ilk takılan şey ne olursa, sana onun ağırlığınca ‘altın’ vereceğim” der.
Adam oltayı çekince oltanın ucunda ortası delik bir kemik sallanmaktadır.
Hükümdar;
“Şansın bu kadarmış” diyerek garibi saraya getirir. Adamlarına;
“Bu balıkçıya, şu kemiğin ağırlığınca ‘altın’ verin!” diye emreder.
Görevliler o kemiği alıp terâzinin bir kefesine koyarlar.
Öbür kefeye de “altın liralar” koymaya başlarlar.
Bir, beş, on, yirmi, elli, yüz derken kefe dolup taşmış ama kemik bir milim bile oynamaz.
"Bunda bir sır var" derler ve bir bilge kişiye gidip “Bu işin sırrı nedir?” diye sorarlar.
Bilge kişi de onlara;
“Bu kemik, açgözlü bir insanın göz çukurudur. Siz bunu tartmak için hazîneyi koysanız yine de tartamazsınız. Çünkü doymaz. Bunu ancak ‘bir avuç toprak’ doyurur” der.
Bir avuç toprak getirip, öbür kefeye koydular.
Kefe anında yukarı kalkar.
Latin yazar ve şairi Pubilius Syrus bu gibi insanlar için şöyle diyor:
“Yoksulluk çok şeyi ister, açgözlülük ise her şeyi.."
Evet problem bu olsa gerek.
…..
Maalesef aç gözlü insanları doyuramıyorsunuz.
Bu insanlar yüzünden hem ülkemizde hem dünyada hüzün ve gözyaşı artmakta.
Bu insanlar maddeyi ele geçirmek için,
Ne kadar vicdansızlık varsa sergiliyorlar,
Çoluk çocuk demeden onların başına bela açıyorlar,
Bütün dünyayı ele geçirseler de içlerindeki hırs yüzünden bir türlü kanaat sahibi olamıyorlar.
Peki, bu insanları ne dizginleyebilir ki?
Öl deyince ölseler bütün mesele hallolacak.
Ama ölüm istediğiniz zaman gelmiyor.
Bu insanlarda eksik olan bir şeyler var.
Onlar da insanlık adına kayıp olan değerler var.
Ne yaptıklarını bilmiyorlar, ne yapacaklarını da bilmiyorlar.
…..
Dostumuz Hüseyin Şirvan, “Çıkayım Gideyim Urumeli’ne" adlı kitabında Makedonya’yı anlatırken orada yaşayan Türklerin bir özelliklerinden bahsediyor. Anneler yeni doğan çocuklarını daha emzirmeden ilk sütünü çocuğun gözüne sürermiş ki "gözü doysun, gönlü bol olsun" diye. Yıllarca yaşatılması gereken bir adet. Bu adet ve bu huy üzerine büyüyüp yetişen çocukta asla hırs olmaz, asla cimrilik olmaz.
…..
Bu doyumsuz insanlar için Peygamber Efendimiz (İbni Abbas ve Enes İbni Mâlik (ra)’den rivayet edilen) bir hadisi şerifte şöyle buyurdu:
“İnsanoğlunun bir dere dolusu altını olsa, bir dere daha ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Ama Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder.” (Buharî, Rikak 10; Müslim, Zekât 116-119)
…..
Demek ki bu aç gözlü insanlar cimri oluyor.
Adına ne derseniz deyin, cimrilik, doyumsuzluk, açgözlülük, kanaatsizlik gibi kötü his ve duygular manevi yapıyı bozmaktadır. Bu haller kötü ahlaktan sayılmakta ve hadiste belirtildiği üzere de tövbe etmeyi gerektiren kabahatlerdendir.
…..
Günlük yaşantımızda bu insanlarla ister istemez yan yanayız.
Yapmamız gereken tek şey, Şeyh Edebali’nin nasihatine kulak vermek;
“Aç gözlü ile dost olma; İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez, üzülürsün”
Hayat üzülmeye değmez, keyfinize bakın..
Ali Bey.
Öncelikle kitabımı bu kadar dikkatli okuduğunuz için teşekkür ederim. Gözü tok ve sizin gibi kalemi ve farkındalığı kuvvetli insanların çoğalması dileği ile... Gönlünüze ve kaleminize sağlık.