Bilim insanlarının 2003 yılında insan genom projesini tamamlayarak, tüm genlerimizin haritasını çıkarıp tanımını yapmasıyla birlikte, o güne kadar 100.000 den fazla olduğuna inanılan “gen sayımızın (beklenenin çok altında) 22.000 civarında olduğu” görülmüştür ve araştırmalar devam ettikçe de ortaya inanılmaz sonuçlar çıkmaktadır.  

Örneğin 2011 yılında yapılan (John K Colbeurne – The ecoresponsive genome of Daphnia pulex) bir başka araştırma sonucunda “2 mm büyüklüğündeki su piresinin genomunda 30.907 adet", bir başka araştırmada ise bir tek “muzun 36.000 adet geni olduğu” ortaya çıkmıştır.

Gen sayısı bizden daha fazla olan, “hayvanlarda veya meyvelerde genetik hastalık yokken,” insanlarda neden var, hem de garantili bir şekilde..(!)                                 

Suç genlerdeyse, yüz yıl önce yaşayan insanlarda olmayan binlerce hastalık günümüzde neden var..?”                                         

Bu durumda “kanser dahil tüm ölümcül hastalıklardan alış veriş takıntısına kadar bütün hastalıkların baş sorumlularından biri olarak gösterilen GENLERİMİZ gerçekten bizi hasta edici özelliklere mi sahip,” yoksa “modern sağlık sistemi (ortadoks tıppı ve ilaç firmaları) sahiplerinin insan bedeni üzerinden yaptığı ticaretin bir aracımı..?” Bu sorunun cevabını verebilmek için genleri birazcık tanımamız gerekir.

Genler; “tüm canlıların kalıtsal karakterlerini (insanlarda göz rengi, yüz şekli, saç rengi, boy vs gibi fiziksel özelliklerini) ve yaşamları için gerekli olan proteinlerin, enzimlerin, diğer makro ve mikro moleküllerin kodlarını taşıyan, karyokinez (çekirdek) bölünmesi sırasında oluşan kromozomlar üzerinde lokalize olmuş (yeri ve niteliği belirlenip sınırları çizilmiş) kodlanmış proteinlerin büyüklüğüne göre ölçüleri değişen DNA dizilişleridir (sekanslarıdır).

Yani “genler sabit özelliklerde, sabit ölçülerde, sabit işler yapan, kısaca dedelerden torunlara kadar süreğen şekilde sağlığımızı belirleyen programlar yüklenmiş parçacıklar değildir. “Düşünce tarzımız, psikolojik durumuz, yaşam tarzımız, beslenme şeklimiz ve toksinlerle olan ilişkilerimize göre sağlığımızın iyi ya da kötü olmasına karar veren genlerimiz değil, hücre çekirdeğinde bulunan DNA’larımızdır.

Kısaca genlerimiz kafasına buyruk sağlık durumumuza müdahale etmez, DNA’larımızdan aldığı talimatlara göre hareket ederler. İyi şeyler yaparsak sağlıklı olmamız için, kötü şeyler yaparsak hasta olmamız için gerekeni yaparlar.”

Bu nedenle diyorum ki; “genetik hastalıklar yoktur, genetik yanlışlar vardır.” “Siz anne, baba veya dedenizin hayat tarzı, beslenme şekli veya düşünce tarzında yaptığı yanlışları aynen hayatınıza geçirirseniz, aynı hastalıklara yakalanmanız kaçınılmazdır.”

Ancak bura da suçlu genlerimiz değil, atalarımızdan kopya çektiğimiz yanlışlarımızdır. “Sağlığınızı riske atmak istemiyorsanız, büyüklerinizin ölüm nedeni olan hastalıklara yakalanma korkusuyla ikide bir (boş yere) kontrole gidip, check up yaptırıp kendinizde hastalık aratmayın.

Sağlıklı yaşamak için yapmanız gereken; sinir, stres, hasetlik, fesatlık gibi yanlış düşüncelerden ve her türlü toksin kaynaklarından uzak durarak, hayat tarzı ve beslenme şeklinizde ki yanlışları düzeltip yeteri kadar fiziksel aktivite yaparak bağışıklık sisteminizi güçlü tutmaktır.” (Detaylı bilgiler için “Kanserle Savaşırken Öğrendiklerim” adlı kitabım “PDF olarak ücretsiz,” indirip okuyabilirsiniz.)

Sağlık ve hastalıklar konusunda bilinçlenmemize katkı sağlaması umudu ve (olabildiğince) iyi bir hafta sonu geçirmeniz dileğiyle…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.