Mayıs baharın en güzel ayıdır. Arada kıştan kalma günlerle bize şaka yapsa da hemen herkesin en sevdiği aydır. Mayısta işlenen günahların bedelini güzelim aya yüklemek büyük haksızlıktır. Sadece gencecik insanların değil, ülkenin başbakanının da hazin resimleri anılarda taptazedir ve hep de öyle kalacaktır.
Mayısa yüklenen bu ağır anılara yenisi ekleniyor gibi. Elli yıldır ülkeyi bir virüs gibi kemiren, binlerce anneyi evlatsız bırakan ki kendi anneleri için de geçerli lanet bir örgütü kadim devletimiz muhatap alıyor maalesef. Bu meselenin de siyasilerin zaman zaman kendi istek ve arzuları, çizdikleri hedefler ve ikballeri için nasıl acımasızca ve hovardaca kullanıldığının beyanıdır.
Tekrar ve haykırarak söylüyorum bu ülkede Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Öyle olsaydı Laz, Çerkez, Arnavut, Boşnak, Gürcü sorunu da olurdu.
Yıllarca devletle savaşmış sürgün memurları, ağalık sistemini, hükümetlerin planlı baskısının yarattığı travmaları ve daha bir çok etkeni elbette yok saymıyoruz. Ancak bu terör örgütünün halk diye bir derdi olmadığını da çok iyi biliyoruz.
Yutkuna yutkuna, belki kan biter diye izlediğimiz açılım süreci de bizzat bu örgüt tarafından maskaraya çevrilmiştir. Çünkü ağababalarının nemalanması kesilecektir. O zaman yoksulluğu ve ölmeyi garip Kürt analarının evlatlarına bırakıp lüks yaşamlarını sürdürmeye devam edemezlerdi.
Bir anne olarak ölen hiçbir gence oh demedim. Ciğeri yanan “Cumartesi Anneleri”ni nasıl yok sayarız? Hala evlatlarını bekliyorlar. Cemilim gelecek diye kapısını örtmeden kırk yıl bekleyen o anneyi nasıl unuturuz?
Ancak Aybüke’min, Fırat’ımın annesine, kına yakılarak vatan için diye davul zurna eşliğinde gönderilmiş kuzuların al bayrağa sarılmış tabutları başında “VATAN SAĞOLSUN!” demek ulviliğini gösteren annelere ne diyeceğiz?
Barış güzeldir elbette. Ancak unutulmaması gereken bir şey varsa bu topraktan beslenip, bu havayı soluyanların açtığı savaş, o bizim barış kelimesine yüklediğimiz anlamın zıttı değildir. Bu tek taraflı bir isyandır. İsyankarlar birilerinin güzellemesi ile “Gerillalar silahı bırakacaklarmış. İş siyasilere düşüyormuş.” Umarım onları muhatap alan siyasiler pişman olmazlar. Artık karşılığında ülkemin insanının vicdanını kanatacak nasıl tavizler isteyecekler Allah bilir.Ve yine umarım ve dilerim ki herkesin kabul edeceği bir yol çizilmiştir.
Değerli dostlar, kimsenin burnu kanamasın elbette. Yıllardır ülkenin ekonomisini kene gibi kemiren bu meselenin ebediyen tedavülden kalkması hepimiz gibi beni de mutlu eder. Ancak yıllarca “Şehitler ölmez, vatana bölünmez!” sloganları ile, gençliğini yitirenlerin başbuğunun düştüğü zavallı durum da uzun süre hafızalardan silinmeyecektir. Madem ki ortağıyla böyle bir yolda yürümeye gönüllüydü zaman içinde yürekler soğutarak bugünlere gelinebilirdi. Öyle olmadı. İkbali için kin kusup taraftarlarının saflarını sıklaştırmayı tercih etti.
Tüm yaşamını dava denilen bu uğurda tüketmiş kardeşlerimin pişman olduklarını asla düşünmüyorum. Şehitlerimiz onlara mahşerde haklarını helal edeceklerdir. Birileri davayı sattı diye o dava anlamsız olamaz. Öyle olsaydı kurtuluş savaşı kazanılmaz, cumhuriyet kurulmazdı.
Hepimiz kırgınız. Yaşadığımız bu zaman diliminde her gün bir hayal kırıklığı yaşıyoruz. Ülkemiz iyi günler görsün diye ömrümüzü adadık. Görevini dürüstçe yapan herkes gerçek vatanseverdir. Ve bu güzel ülke tüm çarpıklıklara rağmen bu insanların yüzüsuyu hürmetine ayakta duruyor.
Kırılmayalım, üzülmeyelim, incinmeyelim. Umudumuzu yitirip onlara biat etmemizi istiyorlar. Etmeyeceğiz. Vatan her şeye rağmen bizim. Vatandaş olarak günü geldiğinde varsa ihanetin bedellerini yine kırmadan dökmeden ödeteceğiz. BU BİZİM ŞEHİTLERİMİZE BORCUMUZDUR.
Anneler günü bu Pazar günü. Emeği günlere sığdırılamayacak kadar çok olan annelerimizi minnetle anıyorum. Gidenlere rahmet, kalanlara sağlık, evladını yitirmiş annelere de sonsuz sabır diliyorum.
Yüreğinize, kaleminize sağlık kıymetli yazarım.
Anneler/ kadınlar günü diye bir günü kabul etmiyorum. Anaların günü olmaz, her gün onların günüdür düşüncesiyle… Anasına değer vermiş evlat ve evladına değer vermiş bir ana/kadın olarak…
Kadın gibi kadın ve ana gibi ana olanların yanında durarak…
Her sözünüze saygı ve teşekkürlerimle…