Dinde “Reform” kepazeliği

Dini algı ve dini anlamak!

“Dinde reform”u (yenilemek, islah etmek) dillendirenleri ana hatları ile şöyle tasnif edebiliriz;

birinci kısım oryantalistlerdir, oryantalistlerin asli faaliyetlerindendir.

Bin yılı aşkın geçmişi ve sürekliliği olan bu konuyu daha önce yazdığım için tekrar etmeyeceğim.

İkinci kısım; oryantalistlerin propaganda ve çalışmalarından etkilenenlerdir. Bunların bir kısmı bilinçsizce reformdan söz ederken bir kısmı ise bilinçli bir şekilde tamda oryantalistlerin amacı ve hedefine hizmet için reformu konuşmaktalar.

Üçüncü kısım ise; çağın sorunlarına çözüm üretmek maksadı ile iyi niyetle reformdan bahsetselerde doğrusu dinde reformun ne anlama geldiğini anlamadıkları anlaşılmaktadır.

15 Temmuz ihanet şebekesinin yıllara yayılmış çalışması olarak, din anlayışını, akait anlayışını sinsice değiştiren “dinler arası diyalog” iddiası ile muharref inançları “DİN” olarak empoze ve kabulünü sağlamışlar, bununla da kalmayıp ilerleyen süreçte HAK DİN olarak ilan etmişlerdir.

Yeni bir din anlayışı ihdas etmişler ancak; din nedir, akaidi sapma nedir bilmeyen halk kitlelerine Fetö önderleri ÇOK DİNDAR görünerek sapkın inançlarını yavaş yavaş şırınga etmişlerdir.

O kadar inandırmışlardır ki siz ne söylerseniz söyleyin, Fetö tezgahında geçirilmiş, mankurtlaştırılmış kitleler uyarılara itibar etmemekte kulaklarını tıkamaktadırlar.

Ayrıca bu ve benzeri bağlılıkları sağlamak için başvurdukları metotlardan biriside büyü ve sihir olduğu bilinmektedir.

Maalesef dini sapmalar ile ilgili bilgilendirme çalışması ve mücadelesi yapılmamaktadır.

Hasılı kelam, ülkemizde din konusunda konuşmak dinle muhatap olmak ve ona nizamat vermenin sınırı yok.

Ağzı olan konuşuyor!

Oysa Kur’an’a ve hükümlerine nizamat vermek mümkün değildir. Hele islah etmek, düzeltmek yerine reform sözcüğü kullanmak sureti ile güya gizlenerek yeltenmek kepazeliğin dikalasıdır.

Anlamını bilerek kullanmak akaidi bir sorun teşkil eder.

Hristiyanlar da durum farklıdır. Gerçek İncil’in tahrif olması ile binleri bulan İncil’den MattaYuhannaMarkosLuka olmak üzere sayıyı dörte düşürmüşlerdir.

KatolikProtestan ve Ortodoks olarak ayrı mecrada, ayrı mecrada diyorum çünkü birbirlerini Hristiyan olmamakla dahi suçlamaktalar.

Hristiyanlar dini reformdan bahsedebilir, fonksiyon tayinine teşebbüs edebilirler.

Ayrıca dini geçmişleri örnekleri ve müesseseleri bunu yapmalarına mani değildir.

İslam dinine gelinceKur’an’ın aslı, el yazması olarak mevcuttur.

Allah cc dinini korumayı vadetmektedir.

Kur’an’ın hükümleri ile insanlığın geçmişte olmayan ancak bugün olan sorunlarına cevap bulmak, cevap vermek islam ulemasının görevi ve zorunluluğudur.

Şayet bu cevaplar ehliyet, liyakat sahibi ilim adamlarınca verilmez ise dini anlamak yerine, dinde reformdan bahsedenlerin olabileceği gibi daha ileri giderek bilgisizlik sonucu yada kasti olarak bugün karşılaşılan sorunlara İslam dininin cevap veremediği gibi iddialar ortaya atılabilecektir.

Buda islam ulamasını son derece sorumlu hale düşürür.

Bir başka sorun ise hakkı söylemekten imtina etmek topu başkalarına pas etmektir.

Bunun sebebi ise çeşitli saiklerle devlet ricali yada egemen/baskın kitleler ile iyi ilişki sürdürme garetleridir.

Ulemalar, bilim adamları “sultan sofrasına oturmazlar”

Sultan sofrasına oturanlar; uygarlık, medeniyet inşa edemezler.

İlim adamları siyaset ve saiyasetçilerle yanyana görünmek bir yana, tarihin öğretisine göre ilim adamları ilmi gerçekler ile yöneticilerin çalışmaları tezat teşkil etmeleri halinde döneminin yöneticileri ile karşı karşıya gelmekten imtina etmemiş, zaman zamanda ağır bedeller ödemişlerdir.

İlmin karekteri, tabiatı bağımsızlıktır.

İlim hele dini mecrada ise olmazsa olmaz karekteri dini kaynaklar ile günün sorunlarına cevap ve çözüm bulmaktan ve kimsenin hatırına hüküm vermemekten ibarettir.

Konuşması gerekenler, ehliyet ve liyakat sahipleri yöneticilerin hatırını gözeterek susamayacağı gibi hak ve hakikati söylemekle mükelleftirler.

İslam coğrafyasının sorunları say say bitmez!

Sultanlar,

Sahte şeyhler,

Hurafeler,

Yoksulluk,

Bilim ve ilim de geri kalmışlık..

Malesef arka arkaya dizildiklerinde birbirlerinden beslenen zaafiyetlerdir.

Çağlar üstü mutlak nizamı çağa sunmalı, anlatmalıyız.

Kur’an’ın anlaşılmasının önündeki engeller kaldırılmalı, Kur’an anlaşılmalı, anlatılmalı ve hükümleri ile amel edilmelidir.

Aksi halde bırakınız çağın teknolojik gelişmelerine ayak uydurmayı olan biteni anlamakta bile aciz kalır, yok hükmünde sayılmaya devam ederiz.

“Din kalkınmanın önünde engeldir” iftirası atanlara hizmet etmiş oluruz.

İslam nedir, Müslüman kime denir alaşılamıyorsa sorumlusu kimdir?

Vesselam.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
A. Şahiner 4 yıl önce

Dinde devrim olsun diyen meyus olur, / Başka birşey olmaz sade bir deyus olur (Mehmet Akif Ersoy)