Eşref Kuşçubaşı Sencer, Batı Trakya Türklerinin unutulmaz kahramanlarındandır. Eşref Kuşçubaşı Sencer, 1883’de Manyas, Balıkesir de doğmuş, 1964'te Söke, Aydın’da vefat etmiş.

Kabri Söke-Kuşadası (Aydın) yolu Yaylaköy Caferli Granta Mezarlığı yanında bulunmaktadır. Bu mezarlık sadece Eşref Kuşçubaşı ve ailesine ait bir aile mezarlığıdır. (Doğum tarihi birçok kaynaklarda 1873 diye geçer. Mezar taşındaki doğum tarihi ise, 1883 yazılı.)                                                                                 
Aydın Didim’de “Aydın Şairler ve Yazarlar Derneği” tarafından düzenlenen edebiyat etkinliğine davet edilmiştim.. Batı Trakya Türkleri ile ilgili konuşmamda Eşref Kuşçubaşı’nın Batı Trakya’daki faaliyetlerini anlatarak, Onun mezarının Söke’de bulunduğunu söyledim..

“BATTAM” “AYŞAD” “Bursa Konseyi Şair ve Yazarlar Grubu”, Aydın’dan Bursa’ya dönüşü esnasında Eşref Kuşçubaşı’nın mezarının ziyaret edilmesi için, bazı girişimlerde bulundum.  “Söke Şair, Gazeteci ve Yazarlar Derneği” Genel Sekreteri ve Gazeteci Hamdi Akgül ile irtibata geçtim.. Değerli insan Hamdi Akgül’ün desteğiyle, Eşref Kuşçubaşı’nın mezarına ulaştık..


EŞREF KUŞÇUBAŞI  ÇEŞMESİ 

Söke Belediyesi Eski Başkanı İbrahim Adalı, Söke Kafkas Derneği Başkanı Abdullah Uzunbeycan, ziyaretçileri Eşref Kuşçubaşının mezarı başında karşıladılar. Bursa’dan katılan şairler, yazarlar ve gazetecilere bilgi sundular. Birlikte dua okudular ve bir de hatıra fotoğrafları çekildiler…

Eşref Kuşçubaşı ile ilgili, çeşitli sitelerde (Vikipedi, özgür ansiklopedi)  hakkında yazılmış yazıları gözden geçirdik. Bazı yazarların bilgilerinden de istifade ettik. Kendi bilgilerimizi de ilave ederek Eşref Kuşçubaşı’yı kısaca anlatmaya çalıştık... 

Eşref Kuşçubaşı bu sayfalara sığdırarak anlatılamaz.  Hakkında ciltlerce kitaplar yazılması gerekir… Eşref Bey, Çerkez Mustafa Nuri Bey'in oğludur. Babası Kafkasyalı; Annesi Orta Asyalıdır. 

Çerkez / Ubıhlara mensup istihbaratçı ve gerilla savaşçısıdır. Harp okulunun son sınıfında iken Jön Türklerle ilişkisi yüzünden II. Abdülhamit tarafından Hicaz'a sürgün gönderilmiştir. Gençliğin verdiği romantizmden dolayı başı dertten kurtulmaz; mahkûm edilir. Hapisten kaçar, Hicaz valisi Ahmet Ratip Paşa'nın oğlunu kaçırır. Çocuğu bırakması şartıyla af-ı şahaneye mazhar olur.

Onun Kafkasyalılığı, Ömer Seyfettin'in, Rauf Orbay'ın, Ali İhsan Sabis'in, Refet Bele'nin ve benzerlerinin aynısıdır. Yani Türk milliyetçiliğini fişekleyen bir Kafkasyalılıktır. Babası saraya mensuptur. Lise çağında, o zamanki moda fikirlere kendisini kaptırır, hürriyetçi kesilir.

Bu sırada Arapların bazı kesimlerinde de rejim aleyhtarlığı yaygınlaşır; Eşref Bey bunların aslında Osmanlı Devleti'ne, Türklere karşı faaliyetlerde bulunduklarını tespit eder. Mücadele etmek amacıyla bir gönüllü teşkilatı kurar. Eşref Bey, "Milli Kuvvetler Genel Kumandanı" yapılır. İkna ettiği gençlerden bir birlik oluşturur. Oluşturduğu bu birliğe "Kuvay-ı Mübareke" adını verir. Osmanlı'nın Redif kuvvetlerinden sınırlı yardım alabilirler.

Miralay Rasim Bey bu organizasyona "Teşkilat-ı Mahsusa" adını verir. Osmanlı'nın tarih sahnesinden çekilmesiyle Müslümanların sahipsiz kalacağına inanan Şerif El Tunusi, Şeyh Sunusi, Şekip Aslan, İsmail Canbolat, Mehmed Akif ve daha pek çok ünlü de bunlarla birlikte hareket eder.

Teşkilat-ı Mahsusa’dan dan sonra günümüze kadar şu “İstihbarat Teşkilatları” kurulmuştur.

Karakol Cemiyeti, Zabıtan, Yavuz, Hamza Grubu, Felâh Grubu, Askeri Polis Teşkilâtı (A.P veya P), Tedkik Heyeti Amirlikleri, Müsellâh Müdefâi- Milliye, “M.M”, (MİM MİM), Milli Emniyet Hizmeti Riyâseti (MEH/MAH).
06 Ocak 1927 tarihi MAH’ın kuruluş tarihi olarak kabul edilmiştir. Daha sonraları MAH ismi de kaldırılarak “Millî İstihbarat Teşkilâtı” (MİT) olmuştur. 22 Temmuz 1964 tarihinde TBMM tarafından 644 sayılı kanun kabul edilmiş ve bu kanun ile kuruluşun adı “Millî İstihbarat Teşkilâtı” (MİT) olarak değiştirilmiş…

Eşref Bey'in Libya'daki rolünü merak edenler, Konçino Rivoli'nin "Ünlü Türk Haydutu"eserini okuyabilirler. Almanya'nın İstanbul Büyükelçisi Hans Von Wangenheim'ın raporunda "cinnet derecesinde vatanperver" olarak nitelendirmektedir.

I. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla birlikte 1914-1915 yılları arasında Teşkilat-ı Mahsusa'nın Arap Yarımadasından sorumlu başkanı olarak görev yapmış, Süleyman Askeri Bey'in ölümünü takiben Teşkilat-ı Mahsusa başkanı olmuştur (1915-1918).

(Fotoğraf: BATTAM Başanı Prof. Dr. (hc) Özkan Hüseyin Eşref Kuşçubaşı Sencer'in Mezarı Başında. Bu ziyaret belki de Batı Trakya Türklerinden Özkan Hüseyin tarafından bir ilk olarak gerçekleştirilmiş olabilir)...
 

Dünya Savaşı sırasında İngilizlere karşı girişilen Süveyş Kanal Harekâtında (1916) öncü birliklere komutanlık etmiş, Haber’de Faysalın (sonradan Irak Kralı olacaktır) 20 bin kişilik birliğine karşı 40 kişilik Teşkilat-ı Mahsusa birliği ile beş saatten fazla savaştıktan sonra yaralı olarak ele geçirilmiştir (1918).

Bir savaş gemisi ve bir denizaltı eşliğinde Malta'ya sürgüne gönderilmiş, sürgünlüğü sırasında Arabistan'daki macerasını, yakalanışının ve sürgün hayatının ayrıntılarını anlatan bir eser yazmıştır.

İngilizlerle imzalanan esir değiş-tokuş anlaşması gereği serbest bırakılmış, deniz yoluyla Anadolu'ya dönmüştür. Malta dönüşü hemen milli mücadeleye katılmış, kendi yetiştirdiği Çerkez Ethemle beraber Kuvva-yı Seyyare'de Yunan işgaline karşı savaşmıştır (1920).

Özellikle Adapazarı civarındaki Kuvay-i Milliye başarıları ona mal edilmiştir. Anadolu Osmanlı İhtilal Komitesi'nin kurucusu olduğuna dair söylentiler de vardır.

1911 yılında Trablusgarb'ta Enver bey ile birlikte direniş hareketlerini örgütlemiş, 1912 yılında 2. Balkan Savaşı sırasında Enver Bey, kardeşi Sami Kuşçubaşı, Cihangiroğlu İbrahim ve Süleyman Askeri ile birlikte Çorlu, Tekirdağ, Malkara, Hayrabolu ve Edirne'nin kurtarılmasında yer almıştır. Aynı yıl Süleyman Askeri ve yörenin ileri gelenleri ile beraber Batı Trakya'da ilk Türk Cumhuriyeti'nin kurulmasına katkıda bulunmuştur (31 Ağustos 1913).

Lozan Antlaşması'nın Temmuz-1923'de imzalanmasıyla, Çerkez Etem’e yakınlığı ile bilinen Eşref Kuşçubaşı, Çerkez Ethem'le birlikte 150'likler listesinde yer almış ve vatana girişi 1936 yılına kadar yasaklanmıştır. 1936 affıyla yurda girişi serbest bırakıldığı halde "Hiçbir zaman af dilemedim, hain değilim ki affedileyim." demiş ve yurda dönmemiştir.

1950'de Demokrat Parti iktidara geldikten sonra Türkiye'ye dönmüştür. Yurda dönene kadar“Mısır'da İskenderiye” şehrinde ikamet etmiş olup bu zaman içerisinde herhangi bir istihbarat faaliyetine katılmamış olduğu tahmin edilmektedir.

1950-1964 yılları arasında Türkiye'de yaşamış ve beraber savaştığı silah arkadaşlarının mezarlarını dolaşmıştır.

Bizim buradaki asıl konumuz Batı Trakya Türkleri, Balkanlar ve Batı Trakya’da Kurmuş olduğu Batı Trakya Türk Cumhuriyeti olacaktır.

Batı Trakya, 1912 Balkan Harbine kadar, 548 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalmıştır. Balkan Harbi’nden Lozan Antlaşması’na kadar, Batı Trakya’da birkaç defa Türk hükümetleri kurulmuştur.

1913 yılında Batı Trakya’da bazı ayaklanmalar olmuştur. Ayaklanmalar umum çeteler komutanlığına Eşref Kuşçubaşı getirilmiştir. Bu kuvvetlerin çarpışmaları sonucu 31 Ağustos 1913’te Gümülcine ve ertesi gün de İskeçe kurtarılmıştır. Gümülcine’nin işgaliyle birlikte Garbî Trakya Hükûmet-i Muvakkat ası kurulmuştur.

Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Bayrağı

Osmanlı İmparatorluğunun bölgeyi Bulgaristan’a terk etmeye karar vermesi üzerine, bu muvakkat idare, tarihteki ilk Türk Cumhuriyeti olarak 25 Eylül 1913’te ilân edildi.

29 Eylül 1913’te İstanbul Anlaşmasıyla bölgenin kesin olarak Bulgaristan’a bırakılması üzerine yeni ve cılız Cumhuriyet 35 gün sürdürebildiği hayatiyetini ve Batı Trakya’sını yitirmiştir. Bölge, 30 Ekim 1913’te Bulgar işgaline uğradı.

Cumhuriyetin ay yıldızlı, yeşil, beyaz ve siyah renkli bayrağı, İstiklâl Marşı, 29 bin kişilik bir silahlı kuvveti vardı. Cumhurbaşkanı Süleyman Askerî Bey, Hükümet Reisi Müderris Salih Hoca, Kuvai Milliye Müfettişi Eşref Kuşçubaşı idi..  

MEKANLARI CENNET OLSUN..


Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Millî Marşı

Ey Batı Trakyalı asil Türk çocuğu ne mutlu sana,

Sen hayat verdin kanınla millî kurtuluş savaşına.

Yüce kahramanlığın nakşedildi cihanın her yanına,

Selâm duruyor milletler senin şu millî bayrağına.

Bastığın şu yerler senin şanlı şehitlerinle dolu.

Düşmanlar taciz edemez yüce kahramanların ruhunu.

Şanlı şehitlerin sarılmış kurtuluş bayrağına,

Bu ne ulvi şereftir gömülmek ecdat toprağına.

Yurtta hürriyetin, istiklâlin rüzgârı esiyor,

Kahraman mücahitler şu pis esareti deviriyor.

Bu şanlı millî istiklâl savaşından asla dönülmez!

Karşımıza çelik ordular da çıksa, bizi ürkütemez!

Biz, milli istiklal için Meriç’i, Karasu’yu aştık,

Bütün müstevlileri ezerek, yenerek hedefe ulaştık.

Balkanlarda şanlı bir cumhuriyet çığırını açtık,

İlk defa hürriyet meş’alesini biz yaktık.

Bu bayrak dalgalanacak, cumhuriyet yaşayacak!

Karşımızdaki düşmanlar bizden ürküp kaçacak!

Binlerce yıl hür yaşayan bir milletin torunlarıyız,

Şu steplerin kurdu, aslanı, göklerin kartalıyız.

Mücahitlerin hamlesi her zaman fırtınalar andırır,

Savaşta heybetimizin dehşetinden düşmanlar bayılır.

Batı Trakya Cumhuriyeti yaşayacak yaşayacak!

Terakkimizin karşısında milletler şaşıracak!

Ey şirin Batı Trakya! İşte nihayet esaretten kurtuldun,

Ey düşmanlar! Sanmayın savaşlardan bu millet yorgun.

Cumhuriyetin yüce bayrağı her an bu yurtta dalgalanacak,

Şu bütün Batı Trakyalılar kıyamete kadar hür yaşayacak!

Süleyman Askerî  P.Kurmay                             
Batı Trakya Türk Cemiyeti
Genelkurmay Başkanı

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
İbrahim 6 yıl önce

Eşref Sencer Kuşçubaşı'nın doğum tarihi Mezar taşına 1883 yazılmış. Siz de bu güzel yazıda bu tarihi kullanmışsınız.
Doğrusu 1873 olacak... Saygılar

Avatar
Celal Öcal 6 yıl önce

BATTAM olarak Eşref Sencer Kuşcubaşına gösterdiğiniz ilgi ve kadirşinastlık biz dostlarınızı ziyadesiyle memnun etmiştir. Örnek hassasiyetinizi kutlar saygılar sunarım.
Celal Öcal