Eminlik, korkusuz olmak, inanmak, güvenmek anlamlarına gelir ki eminlik tek taraflı değil çift taraflı bir değer olup aynı anda inanılır, güvenilir olmaktır. Cenab-ı Resulullah efendimizin bir sıfatı da “Muhammedü’l-Emîn” dir. Peygamberimiz, peygamberliğinden önce de insanlık, yiğitlik, cömertlik, faydalı olmak, iyilik yapmak yönüyle kavminin en üstünüydü. İnsanlık haklarına uygun, sakin yapıda ve güvenilen, insanlara kötülük yapmaktan ve incitmekten uzak durandı. Hiç kimseyi haksız yere kınayıp ayıpladığı, hiç kimseyle kavga ettiği, hiç kimsenin arkasından konuşup iş çevirdiği görülmemiştir. Cenab-ı Allah’ın bütün güzel sıfatlarını kendisinde topladığı için kendisine kavmi Emin ismini lâyık görmüştür.

Emin sıfatı, Peygamber Efendimizin ikinci ismi olmuştur. Yirmi beş yaşına geldiğinde, Mekke’de Emin ismiyle çağrılıyordu. Kâbe hakemliği sırasında O’nun geldiğini görenler “Emin geliyor !..” diyerek sevinmiş ve her hususta kendisine güvenerek fikrini almışlardır. Uğrunda canını, malını ve her şeyini fedaya hazır olan inanan ve sevenlerinin yanında, canına kasteden düşmanları bile Peygamber Efendimizin eminliği hususunda aykırı bir şey söyleyememişlerdir.

Eminlik aynı zamanda, emanete gerektiği gibi değerini koruyarak sahip çıkmak demektir. Bu emanetler, bizi insan yapan değerler olup varlığımızın aslı olan hayat, ilim, irade, kudret, görme, işitme, konuşma ve bunlarla bir iş yapabilmektir. Tüm bunların toplamını zikrederken “Nefis” demekteyiz ki emanet nefsimizdir. Eminlik, nefsimizi zulümden kurtarıp rahmaniyete erdirmektir. Nefsimizi emmare boyutunda kendimize zulmeder durumda tutup, emmaremizi ilah olarak görüp insanlığımızı emmaremiz için kullanıyor olmak, kendimize eziyettir ve dolayısıyla eminlikten uzak olunduğundan Peygamber ümmeti olmaya da çok uzak kalırız. Nefsimizi yaratılış gayesine zıt tutarken, emmare boyutunun kendisine göre yeniden tanımladığı şekliyle yani “Eminliğe” ulaşmadan kulluk adına yapılanlar, Allah’a kulluk değil, emmareye kulluktur. Yemek yiyormuş gibi yapmak ama asla gerçekte yemek yememiş olmak açlıktan ölüm sebebidir. Cenab-ı Allah, Nisa suresi 58. Ayeti kerimede,

Muhakkak Allah, size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emreder

buyurmaktadır. Bizler Peygamber ümmeti ve Allah’a kul olmak için öncelikle yaşamın madde boyutunda kendisinden emin olunan olmalıyız. Güvenilen, çalışkan, dürüst, kendisinden korkulmayan ve uzak durulmayan haline gelip, yalandan, hasetten, kibirden, hileden, zulümden, zarar vericilikten, öfke, kıskançlık, kin ve nefretten arınmalıyız. Bize bakanlar bize benzemek istemelidirler ki aynı anda biz de insanlara güvenmeli, sevmeli, saygı duymalı, affetmeli, haklarında her zaman iyi düşünüp, iyi konuşup daima kazanmaktan yana tavır almalıyız. Güvenilir olurken güvenmek, inanılır olurken inanmak, saygı duyulur olurken saygı duymak kulluk için farzdır. Yaşamın mana boyutunda ise benlik şirkinden arınma sonucu kendimizde ve âlemde Allah’tan başka ilah olmadığına şahit olmalıyız. İşte eminlik madde ve mana yönüyle şehadettir. Cenab-ı Allah’ın “Emanetleri ehline verin” emri bize, emanet olan sıfatlarımızı sadece dünya yaşamında maddeye tâbî kılmaktan alıp imana, Kendisine kulluğa yani Peygambere tâbî kılmamız yönündedir. Bu ise ancak tevhide tâbilikle gerçekleşecek kutsî değerdir. Hiç kimse tevhide tâbî olmadan yani “Emin” olunan olmadan Allah’a kul olamaz. Cenab-ı Allah, Duhan suresi 51. Ayeti kerimede,

Elbette muttakiler emin bir makamdadır

buyurmaktadır. Ayette bahsi geçen "Muttakiler", “Muhammedü’l-Emîn” vasfındaki “Eminlik” makamına ulaşanlar yani yaşamın içinde madde ve manasıyla tevhidi yaşayanlardır.

Yaratılmışlığın, Allah’ın yaratması olduğuna emin olanlar,

Allah’ın yarattığı ile şehadete çıktığına emin olanlar,

En küçüğünden en büyüğüne her zerrenin tecelli olduğuna emin olanlar,

Her tecellinin, tecelli eden Allah’ın tecellisi olduğuna emin olanlar,

Her işin, her sıfatın ve her vücudun şehadet yüzü olduğuna emin olanlar,

Her işin hikmet tahtında olduğuna emin olanlar,

Yaşamın şehadete hizmet ettiğine emin olanlar,

Her nereye baksalar, eminlikleri onları her daim şehadet üzere tuttuğundan onlar, Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet edenlerdir ki onlar Muttakilerdir, peygamber ümmeti, tevhit eri, Allah’a kuldurlar. Eminlikten uzak olan bir kişinin gözlerinde şehadete mâni perdeler vardır. Onların perdeleri, söyledikleri yalan, yaptıkları hile, çıkarcılık ve menfaatlik, bencillik, kibir, öfke, hırs, nefret ve taptıkları para, mal, mevki, şöhret, gösteriş, makam gibi dünyalık gelip geçicilerdir. Onlar, eminlikten uzak olduğundan şehadetten uzaktırlar. Onlar, tevhitten uzak olup gerçekte kendi asıllarından uzak olan, onlar Ahzab suresi 72. Ayeti kerimede,

Şüphesiz biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir

denilerek tarif edilen zalim ve cahillerdirler. Onlar, şehadete engel kara perdelerle gözlerini kendi menfaatlerinden başkasına kapatmış, Araf suresi 179. Ayeti kerimede,

Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir

denilerek işaret edilenlerdirler. Hiç kimse kendisini eminlik makamına ulaştırmadan ayette tarif edilen boyuttan kurtulamaz çünkü kalp şehadet için, göz şehadet için, kulak şehadet için emanet olarak verilmiş olgulardır. Allah’tan başka ilah olmadığına şahit olmamış insan henüz insan boyutuna ermemiş, hayvandan daha aşağıda bir yerde duruyordur ki emanete zulmeden olmak tam da budur.

Eminlik ile şehadet tevhidî değerler olup eminlik olmadan şehadet gerçekleşemez. Kendinden ve âlemden eminlik, Allah’tan eminlikle mümkündür ki eminlik kalbi, gözü, kulağı şehadete açar. Unutmamalıyız ki Allah yedek ilah değil ilahın kendisi olandır ve biz bu gerçeğe önce kendimizde sonra tüm âlemde emin olmalıyız. Yaşam madde ve manasıyla tevhit üzerine yaşanmadıkça insanlık çok uzak bir devlet olarak kalacaktır. Varlık, Allah’ın ilahlığıdır. Buna emin olan daimî huzuru Hak’tadır, huzuru Hak’ta olan şehadetedir. İslam eminliktir, eminlik ise kulluk..

ozkan.gunal@emekyayinevi.com

http://www.emekyayinevi.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.