Aşık Hasan vardı, benim dayım.

Deli dolu bir adam.

Komşusunu ziyarete gider.

Komşu da şeker komasına girmiş huysuz bir adam.

Bu haliyle bile karısına dirlik vermiyor.

Kadını bu sıkıntıdan kurtarmak, "bir an önce bu dünyadan çekip gitsin" diyerek hasta adama bir şeyler söyler. O da "bir umuttur" diye karısını çağırarak, "iyi dinle" der.

Aşık Hasan “Bacım, şeker pancarını kaynat, kocana sabah akşam içir"

Aradan 6 ay geçmişti. Aşık Hasan ölür diye beklediği komşusunu sokakta görür.

Komşu gülerek kendisine “Allah razı olsun senin verdiğin terkip beni ayağa kaldırdı" der.

Hani diyoruz ya “Öldürmeyen Allah öldürmez"

İşte biz buna "ecel" diyoruz.

Ecel; “önceden tespit edilmiş zaman ve süre” yani ölüm anını ifade eder.

Ömrün de rızkın da sahibi Allah’tır. Süreyi tayin eden O’dur.

"Aranızda ölümü takdir eden biziz..." (el-Vâkıa 60) buyuruyor.

Ecel ne vaktinden önce gelebilir ne de geciktirilebilir:

"Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar, ne de bir an ileri gidebilirler" (el-A'râf 34; Yûnus 49),

Vakit saat tamam olduğunda da kimsenin yapacağı bir şey yoktur.

Eskiler onun için "Ecel geldi cihane, baş ağrısı bahane" der.

Hz. Ali (R.A) da  "Nefesler ecele doğru atılmış adımlardır" der.

Yaradan da Kur’an'ı kerim'inde;

"Allah eceli geldiğinde hiçbir kimse için erteleme yapmaz" (Münâfikun /11). Buyuruyor.

Ecel gelmediyse kişinin hayatı son bulmaz.

Sizi yanlışa sokmak için baskı yapanlara karşı durmak gerek.

Tehditlere boyun eğmemek ve doğrulara doğru adım atmak gerekir.

William Shakespeare “Korkaklar ecelleri gelmeden birkaç kere ölürler. Cesurlar ölümü bir kere tadarlar" derken ayağa kalkılması gerektiğini söylüyor.

Sadi Hazretleri de "Ecel günü zırhı delen ok, eceli gelmeyenin gömleğinden bile geçmez" diyor.

Hz. Ömer (RA) 

“Şunu iyi biliniz ki, bir zalime karşı hakkı söylemek kişinin ölümünü yaklaştırmayacağı gibi, rızkına da mani olmaz. Kul ile rızkı arasında bir perde vardır. Kul sabır ederse rızkı onu arar ve bulur. Acele edip o perdeyi yırtsa bile daha fazlasını elde edemez. (takdiri ilâhı ne ise ancak o olur.)” diye buyuruyor.

Hatta öyle ki, Halid bin Velid (r.a.) Hire kalesini kuşattı. O'na "Zehir iç, teslim olalım" dediler. Hz. Halid bin Velid (r.a.)'de iki ordu arasında, düşmanın hazırladığı zehiri besmele ile içti ve bir şey lazım gelmedi. Bunun üzerine teslim oldular. (İbni Hacer Askalani,Tehzib’ul Tezhib c:3 s:125 )

Ecel gelmiyor diye de taşkın olmamak lazım.

Eskiler bunun için bir uyarıda bulunur.

Eceli gelen (yaklaşan) köpek cami (mescit) duvarına (avlusuna) siyer. Yani ecelin gelişini haber verirler bir anlamda.

Hak’tan ayrılmadan hak yoluna devam dileğiyle…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.