organik ve inorganik ayrımı

duygusal zeka

ruh hastalıkları, ruh bozukluğu

bilinç altı-bilinç üstü

Sevgili dostlar, yukarıda yazdığım söz kalıpları, dilimize yanlış geçtiğini düşündüğüm kavramlardan bir kaçına örnek olarak verilmiştir. Daha önce sizlere organik ve inorganik kavramı ile ilgili yazımı sunmuştum. Bu yazımızda "duygusal zeka" kavramına bir bakalım:

Duygusal zeka kalıbı İngilizcede "emotional intelligence" olarak geçer. "Entelligence" zihin, bütün beyin anlamını içerir. Ayrıca "mind" sözcüğü de zeka, akıl anlamındadır. Duygusal zeka ifadesinde dikkat ederseniz "mind" sözcüğü kullanılmamıştır. Var olan herşeyin kendine göre bilinci, titreşimi var. Ama zeka; düşünme, çözümleme, sonuç çıkarmak, öğrenmek, akıl yürütme, yaratma gibi yetilerin tümüdür ve insana bağışlanmıştır.

Bu dünyada hayvan ve insandaki yaşamın içgüdüsel davranışlarla başladığını biliyoruz. Yaşamda kalmak ve yolculuğa devam etmek için gereklidir bu. İlk beyin, duyguların içgüdünün, otomatik ve alışkanlıkların, merkezidir. Çok kahkaha atmak ve ağlamak ilk beynin (limbik beyin) elektriğini dengeleme yöntemidir. Ama insanın içgüdülerinden, içtepiye doğru bilinçlenmesi beklenmektedir. Duygularla davranan insan için, bitki ve hayvandan daha alt bir bilinç seviyesinde olduğunu düşünürsem bana kızar mısınız? Siz bilirsiniz, duygusallığa devam edin ve kendi akışınışı, kendiniz düğümleyin! Yalancı bir beni, egoyu savunun! Sevmek, kızmak, korkmak gibi duygusal kalıplar, geçmiş birikintilere ve genetik kodlara da dayanır. Örneğin, üzülmeye bağımlı olamayı, gülmeye nasıl tercih ettik sizce? "Çok güldük, başımıza birşey mi gelecek" ya da "çok güldük mutlaka ağlayacağız" kalıpları rol oynuyor olabilir mi? Duygulara fazla önem verildiğinde sezgisel yol kapanır ve düşünme sistemi de kararlarında yanlış yapar. Stres de, duygusal yoğunlukla ilgilidir. Uzun süre devam ederse beyin nöronlarını yok ediyor! Dinsel inanışlar da bu duygusal kalıplarda rol oynar gibidir! Hiristiyan; yaşama suçlu olarak geldiğine inanırken, Müslüman; cennet ve cehennem yani ödül ve cezayı önemser. Peki ya Yahudi dünyaya nasıl geldiğine inanır, seçilmiş, üstün ırk olarak. Bu bakışla varoluşa güvenen bu insanlar, sizin de bildiğiniz gibi zamanımızda tüm dünyayı elinde tutan bir gruptur.

Konumuzla ilgili olduğunu sandığım "Acı beden" kavramına bir bakalım:

ACI - BEDEN

"Acı bedenin titreşim hızı, olumsuz düşüncelerin titreşimi ile aynıdır. Acı bedenin olumsuz düşünce ve duygularla beslenmesinin nedeni de budur.

Orta doğu gibi bazı yerlerde kollektif acı-beden öylesine akuttur ki acı bedenin kendini besleyebilmesi için nüfusun önemli bölümü sürekli olarak suç işlemeye ve kendini cezalandırmaya eğilimlidir.

Kendimize şu soruları soralım:

Eğer mutsuz olmak beni rahatsız etmez ise mutsuzluğa ne olur?

Mutsuzluğum hangi geçmişe, şu anda olmayan hangi hikayeye dayanıyor?

Gezegenimizde kötü tek güç vardır; insan bilinçsizliği." (ECKHART TOLLE - 'Var Olmanın Gücü' kitabından)

Ayrıca duygusal organ, "duygusal beyin - ikinci beyin" olarak belirtilen bağırsaklar da "duygusal zeka" çevirisinde hata olduğunu hissettiyor. Bağırsak mikropları, duyguları etkiler kaygı ve depresyona sebep olur. Bağırsaklar ilk beyin (beyin sapı) ile direk bağlılar ondan aldıkları sinyalden çok fazlasını ilk beyine iletmekteler. Her neyse, duygular akılla değil, alıştığı, kayıt ettiği, tüm bedenden gelen sinyallere, öğretilen davranışlarına göre tepki verir. Anlaşıldığına göre duygu zeka işi değil, beyin ve tüm kimyasalların verdiği bir tepki işi! Duygusal ve içgüdüsel sistemin çalıştığı "limbik" ilk beyin düşünen beyinle kontrol edilir, dozu ayarlanır. Sağ ve sol beynin çalışma sistemi ile ilişkili bir açıklama da getirebiliriz. Sol beyin mantık, zeka, sayı, günlük yaşamı düzenlerken, sağ beyin ilham, yaratıcılık, sezgi, hisler, yenilenme gibi öğrenmeden bilmeye geçiştir. Bütüne, varoluşun kendisine bağlanır. Bu durumda duygusal zekayı sağ beyinde düşündüğümüzde iyice çuvallarız!

"Zekanın ölçütü bilgi değil hayal gücüdür." Einstein.

Dünya sevgi ile değil yüksek bir bilinç ve amaçla yaratılmıştır. Elma meyvesini, güneş ışığını sevmediğine vermiyor mu? Doktor, sevmediğini tedavi etmeyecek mi yani? İnsanın olgunlaşması duygusal tepkilerinin nedenini ve sonuçlarını kavramayla başlar. Varoluşun, alt bilinçten üst bilince doğru bir yolculuk ve genişleyen bir döngü içinde olduğunu fark ediyoruz. Her varlık kendi bilinç yolculuğunu yaparak bütünün amacına uygun davranmaktadır.

"onların akıl edecekleri kalpleri olsun." Hac suresi 46. ayet.

Yukarıdaki ayetin bize, zihisel ve duygusal bir aklı işaret etmediği açıktır. Kalp gözü olarak isimlendirdiğimiz ruhsal veya daha üst bir bilinç ile iletişimde olan bir zekayı (hissiyat) algılıyoruz. Aklı-selim yani iyiyi kötüden ayırabilen akıl, sağduyuludur da. Kullanmadıkça da körelmektedir. Tercihimiz vicdan, içses, yenilik ve sezgileri dinledikten sonra karar veren bir akıldır. Sezgilerden sonra ortalığı yerleştiren akıl, bilinçlenmeyi sağlar. Zeka bilinçlendikçe, yeteneklerini ortaya çıkardıkça, yenilendikçe kendi evrimini de yaşar.

Demek ki aklımızı başımına getirecek bir üst akıl herdem hazırda beklemektedir.Bu oluşum tüm beyin, tüm beden ve tüm evrenle uyumlu çalışan bütünsel bir işleyiştir.

Sizi güçlendiren ya da zayıflatan olaylar değil, olaylara verdiğimiz tepkilerin yaratış halleridir. "('Büyük Değişim' Kitabından)

Tekamülden başka, hiçbir şey şart değildir.

..

Ne kadar yargı, ne kadar duygu

O kadar madde, o kadar katı, o kadar şekil.

O kadar hastalık.

..

Ne kadar yenilik, ne kadar neşe

O kadar hafif, o kadar akıcı, o kadar soyut.

O kadar sağlık.

..

Doğal yolla saçımız beyaza,

Bilinç yoluyla da ruhumuz aydınlığa akar.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.