Arşivin tozlu evraklarından çıkan Anzak itirafı

BURSA ARENA / Haber Merkezi

Gelibolu Yarımadası'nda yaklaşık 9 ay süren Çanakkale Savaşları'nın kara muharebe bölümü, Türk ve Anzak askerlerinin birbirlerini yakından tanıma fırsatı verdi.

Türk askeri vatan toprağını korumak için canını dişine takarken, çok uzaklardan, tanımadıkları bir ülkeye gelerek Birleşik Krallık ordusu adına savaşan Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri ise bu kanlı savaştan iyi bir dost çıkarmayı başardı.
Siperlerin zaman zaman 8 ila 10 metre kadar yakınlaştığı bölgelerde Mehmetçik ve Anzaklar, savaşmaya ara verdikleri, sosyal yaşamdan kopamadıkları esnada birbirlerine şarkılar söyledi, yiyecek ve sigara attı.



Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ), Atatürk ve Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Barış Borlat, HİBYA Haber Ajansı'na yaptığı açıklamada, Çanakkale Kara Muharebeleri'nin 105. yılını tüm dünyada ve Türkiye'de etkili olan Covid-19 salgını nedeniyle evlerde kutlama ve anmaların evlerde yapılmak zorunda olduğunu söyledi.

Muharebelerin sona erdiği tarihten itibaren ülkeler arasındaki ilişkilerin de dönemsel olarak şekillenmeye başladığını anlatan Borlat, ''Ancak iki ülke vardır ki bunlar arasında deyim yerindeyse bir dostluk köprüsü kurulmuştur. Türkiye ve Avustralya. Taraflar arasındaki bu dostluk köprüsü 1. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşmaya başlamış Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte devletler nezdinde şekillenmiştir. Öyle ki bu durum Avustralya'da yapılan Gelibolu Törenleri'nde sürekli olarak hatırlanmış ve Çanakkale'de savaşan Avustralya askerlerinin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün şahsına kaleme aldıkları mektuplarla daha da pekiştirilmiştir.'' dedi.



Borlat, Cumhurbaşkanlığı arşivinde birçok örneği bulunan bu mektuplardan bir tanesinde aradan geçen 105 yıla rağmen dostluğun nasıl şekillendirdiğini göstermesi açısından önemli olduğunu bildirdi.

- Anzak askerinden Atatürk'e mektup

Çanakkale Muharebeleri'nin 20. yıl dönümünde, Avustralya'da madencilikle uğraşan Anzak askeri Stephen Joseph Thompson'un da Atatürk'e mektup gönderenlerden birisi olduğunu anlatan Borlat, şu bilgileri verdi:

''Thompson, dört kardeşti ve kardeşlerinden birisi Çanakkale'de hayatını kaybetmiş, kendisi de 7 Ağustos 1915 tarihinde Lone Pine (Tek Çam) mevkisinde yaralanmıştı. Çanakkale Savaşları'na dair hem bir itirafını hem de duygularını aktaran mektubunu Mustafa Kemal Atatürk'e göndermişti. Mektubunda Avustralyalıların Türklere dair hislerini şu cümleler ile aktarmıştı, 'hatıramızda kendisi hep şeref mevkiinde yer tutar ve Türk askerinin şerefini haleldar edecek tek bir kelime söylenmez. O Anzaklılar tarafından temiz, cesur ve cömert bir düşman olarak anılır.''

Borlat, uluslararası hukuksal sözleşmelerin savaşlarda sağlık personeline, sağlık alanlarına ateş edilmeyi yasaklamasına rağmen Çanakkale'de bunlardan birçok örnek görüldüğünü ifade ederek, şöyle devam etti:

''Nitekim bu durum Osmanlı makamlarınca savaş esnasında protesto edildiği gibi uluslararası alanda da girişimlerde bulunulmuştur. Bu noktada Thompson'ın mektubu buna dair önemli bir itirafı barındırmaktaydı.Kendisi 4 Mayıs 1915 tarihinde Yüzbaşı R. L. Leane'i tarafından Kabatepe'ye gerçekleştirilen baskındaki 112 askerden birisiydi. Ancak bu başarısız baskın kısa sürede sona erdirilmişti. Ve o gün Leane'nin komuta ettiği 11. Tabur'un harp raporlarına buradaki Müslüman askerlerin temiz ve mert savaşçılar olduğunu ortaya koyan ve pek çok Hıristiyan asker tarafından gösterilmeyecek bir şövalyelik ifadeleri yansımıştı. Bu satırların yazılmasının üzerinden sadece 20 yıl geçmesine rağmen Thompson o güne dair itirafta bulunacak ve '4 Mayıs 1915 günü sabahı siperden baktım, tam önümde birkaç Türk askeri çalılar arasında dolaşıyorlar. Derhal tüfeğimle ateş açtım ve hiç değilse içlerinden bir tanesinin düştüğünü gördüm. Bu sırada siperin başka tarafında bulunan diğer arkadaşlar hiddetle bağırdılar. 'Kim ateş eden? Görmüyor musun onlar Türk sedyecileri.' Efendim, hadise tam manasıyla benim cehaletimden ileri geliyordu. Ve bu sersemliğim için her zaman teessüf etmekten hali kalmamışımdır.''

- Sizin askerlerle beraber olalım

Thompson'da bu itirafların ortaya çıkmasına neden olan en önemli olayın ise Türk topçusunun savaş esnasında Anzak gemilerine olası atış gelme ihtimalini azami özen göstermesi olduğunu dile getiren Borlat, ''Bu duruma da mektubunda geniş yer vermişti. Savaşta kardeşini kaybeden bir asker ve evlatlarını kaybeden bir ülkenin sesi olarak şunları söylemişti, 'Efendim, biz Avusturyalılar harpten nefret diyoruz. Son harbin bir hata olduğunu idrak etmekteyiz. Gazetelerde sizin de harp aleyhtarı olduğunuzu okudum. Aynı zamanda, kılıcı elden bırakalı beri sulh ve insanlığın talisi yolunda mesainizi okuyor ve duyuyorum ve barıştan yana ümidini de korumak için son harbin hakikaten sonuncu olmasını memul ediyorum' diye eklemişti.'' görüşünü aktardı.

Borlat, Thompson'un mektubunda, savaşın kaçınılmaz olması durumunda Türkiye ve Avustralya'nın da ittifak halinde olmasını temenni etmekten geri kalmadığını, bunu satırlarına, ''Tüm gayretlere rağmen harp yine zuhur edecek olursa, Türk ve Avustralya askerinin aynı gaye uğrunda birleşmiş olduğunu göreceğiz ve neticeden korkum yok. Bir savaş birliği halinde cenk meydanında sizin askerlerle beraber olalım'' şeklinde eklediğini söyledi.

Thompson'un mektubunun son bölümünde, Atatürk'ün şahsına da ''En muktedir bir general mevkiinden Reisicumhurluğa yükselen sizi de takdir etmeliyiz. Ve yürekten dileriz ki idareniz şerefle dolu, yolunuz açık olsun, attığınız her adım sizi cennete ulaştırsın'' şeklinde temennide bulunduğunu ifade eden Borlat, arşivin tozlu evrakları arasından bir mektupla uluslar nezdinde doğan dostluğu hatırlatmış olduklarını, Çanakkale Muharebeleri'nin 105. yılı anısına aziz vatanı yurt yapan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitleri, gazileri ve isimsiz kahramanları minnetle, rahmetle yad ettiğini kaydetti. (Ajans Hibya)

 
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.