KOLESTEROLÜ, ÜRİK ASİDİ, TRİGLİSERİTİ YÜKSEK OLANLARA…

23 Mart 2022 günü “Prof. Dr. Bihter Akçolak Güler hocanın bir röportajını paylaştım.” Röportajda “pazarlaması yapılan ilaçla bir ilgim olmadığını” yazmama rağmen bazı arkadaşların telefonla arayarak “faydası olup olmayacağı konusunda görüşümü sorması üzerine” bu makaleyi yazma ihtiyacı hissettim.

Öncelikle şunu söyleyeyim. “Ben fabrikasyon işlemlere tabi tutularak doğallığını kaybetmiş hiçbir şeyin (vitaminler dahil) insan vücuduna yeteri kadar fayda sağlayacağına inanmıyorum”. Ancak “dolaşım sistemi hastalıkları dahil olmak üzere, sağlığımızı derinden etkileyip risk altına sokan tüm problemlerde fayda sağlayacak ilacı da biliyorum” 

Evet:

Yüksek tansiyondan, damar tıkanıklığından şikayetçi olup, kalp krizi veya beyin kanaması korkusuyla doktor kontrolünde poşet dolusu ilaçlarla yaşamaya çalışanlar.” (**)

Kolesterolüm yüksek, ürik asidim yüksek, trigliseridim yüksek, karaciğerimde yağlanma var diye dert yanıp sürekli ilaç kullananlar.” (**)

Göbek çapım sürekli genişliyor bir türlü kilo veremiyorum, su içsem kilo yapıyor diyenler.” (**)

Çikolata veya tatlı yemekten kendimi alıkoyamıyorum diyenler.” (*)

Zararlarını bilmesine rağmen “alkolden ve sigaradan vazgeçemiyorum bir türlü bırakamıyorum diyenler.” (*)

Sizlerin “kullanması şart olan ücretsiz ilacın adı bilinçli aç kalmak yani oruç tutmaktır” ve oruç içinde en “ideal zaman Ramazan ayıdır.”

Şimdi bir çoğunuz; Aç kalınca şekerim düşüyor, yok tansiyonum yükseliyor /düşüyor, sigara içmemek stres yapıyor çok sinirli oluyorum, açlığa dayanamıyorum, tansiyon ilacım var, kolesterol ilacı kullanıyorum, kan sulandırıcı içmem lazım, troid hapımı yutmam lazım gibi bir sürü bahane bulacaksınız.

Kendi iyiliğiniz için bir aylığına bu bahanelerin tamamını da bir kenara bırakın ve “Nobel ödüllü” orucunuzu tutun. (Japon hücre biyoloğu Prof. Yoshinori Ohsumi, açlığın yani oruç tutmanın hücreler üzerindeki olumlu etkisini ortaya koyduğu için 2016 yılı Nobel Tıp Ödülüne layık görülmüştür.) Çünkü “oruç yıllardır bize anlatıldığı gibi sadece günahlardan temizlenmek için yapılan bir ibadet değildir.”

Dünya değişiyor, çağlar değişiyor, sınırlar değişiyor, hükümetler değişiyor, imkanlar değişiyor, mekanlar değişiyor, teknoloji değişiyor, cihazlar değişiyor, alışkanlıklar değişiyor, hastalıklar değişiyor fakat “temel zaafları, ihtirasları, istekleri ve aç gözlülüğüyle insan değişmiyor, insan hata yapmaya, yanlış yapmaya kendine zarar vermeye devam ediyor.”

İyi ki “insanı yaratan Allah insanın zaaflarını, zayıflıklarını, hatalarını ve başına gelecekleri herkesten hatta kişinin kendisinden çok daha iyi biliyor.”

Hiç Yaratan bilmez mi? O en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır” Mülk Suresi ayet 14

Bildiği içindir ki; “insanı maddi ve manevi her türlü kirden pislikten temizleyecek hem bedenen hem ruhen sağlığına kavuşturacak en doğru reçeteleri de Allah yazıyor.” İşte “oruç bu reçetelerin en önemlilerinden birisidir ve en ayrıntılı şekilde sadece Allah’ın bildiği,” bizim pek farkında olmadığımız “daha üst amaçlar için bir araçtır.”

Yani oruç insanı insan yapan vicdani değerlerin öne çıkarılması, bu değerlerin beslenmesi ve güçlenmesine destek olmanın yanı sıra, “sağlığımıza da ciddi manada fayda sağlamak için yapılan bir eylemdir.” Oruç sayesinde hücrelerimizde var olan, ancak sürekli bir şeyler yediğimiz için genellikle atıl duran “atık değerlendirme tesislerimiz aktif hale gelerek” vücudumuzu toksinlerden (zehirlerden) temizleyecek, hasarlı hücreleri tamir edecektir. (***)

Ramazan ayı boyunca istikrarlı bir şekilde uygulayacağımız bir programla, “hem kötü alışkanlıklarımızdan kurtulacak hem kilo vermemiz kolaylaşacak hem de hem bedenen hem ruhen sağlıklı bir bünyeye kavuşma” yolunda ciddi bir adım atılmış olacaktır. Çünkü bilimsel verilere göre “bir insanın, herhangi bir şeye bağımlı hale gelmesi, herhangi bir davranışı alışkanlık haline getirmesi ya da alışkanlıklarından vaz geçmesi 21 ila 28 gün civarında” bir zaman alır.  (****)

Kendini hasta kabul edip sürekli tansiyon, şeker veya kolesterol hapı gibi ilaç kullananlar; şeker ve tansiyon değişiklikleri de dahil olmak üzere, “hiçbir hastalık habersiz gelmez.” Eğer gün içerisinde hap yutmanızı gerektirecek herhangi bir rahatsızlık hissetmeye başlarsanız, “diyelim ki şekeriniz düştü, bir hurma veya bir-iki çay kaşığı hakiki bal yiyerek şekerinizi dengeleyin veya tansiyon ilacınızı (mecbur olduğunuz için) alın ve manevi olarak kendinizi rahatsız hissetmeden oruç gibi açlığa devam edin.” Oruç olup olmadığınız “sadece Allah’la sizin aranızda kalsın.

Ayrıca Ramazan ayı boyunca;

*İftardan iki – üç saat öncesinde (zorlanarak da olsa) en azından 45 dakika yürüyüş yapın.

*Gül koklar gibi nefes alıp, mum üfler gibi nefes vermeyi alışkanlık haline getirin.

*Orucu açarken “midenize içine atacağınız her şeyi öğütecek bir makine muamelesi yaparak çeşit çeşit yiyecek ve içeceklerle doldurmadan,” sakin sakin acele etmeden, mümkün olduğu kadar sebze ağırlıklı ve doğal yiyeceklerle iftarınızı yapın.

*Yemek esnasında lokmalarınızı hem küçültün hem de çok çiğneyin.

*İftarla sahur arasında su veya antioksidan özelliği fazla bitki çaylarından yahut taze sıkılmış meyve – sebze sularından başka bir şey yiyip içmeyin.

Not: Kanserle Savaşırken Öğrendiklerim adlı kitabımdan;

     (*) “Nasıl Bağımlı Hale Geliriz” başlıklı bölümü, (shf-248)

   (**) “Sindirim sisteminin çalışma şekli ve önemi” başlıklı bölümü, (shf-154)

  (***) “Bilinçli Aç kalmanın Sağlığımıza Faydaları” başlıklı bölümü, (shf-123)

(****) “Duanın Sağlığımıza Etkileri” başlıklı bölümü, (shf-91)

Kısaca “kitabın tamamını dikkatlice okuyun ve uygulamaya çalışın.” Ramazan sonunda “kilonuz, kan değerleriniz ve genel sağlığınızda meydana gelecek olumlu değişikliklere” siz ve etrafınızda ki herkes şaşıracaktır.

Sağlık anlayışımızın değişmesine katkı sağlaması ve iyiliklere vesile olması ve gönlünüze göre bir hafta sonu geçirmeniz umuduyla…  

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.