Son yılların en büyük felaketiyle karşı karşıyayız.

Uzmanlar bağırdı çağırdı,

Seslerini kimseye duyuramadılar.

Göz göre göre geldi felaket.

Deprem niye olur?

Bu sorunun cevabına Kur’andan bakalım. Allâh Teâlâ şöyle buyurur:

“Onlara, kendilerinden evvelkilerin; Nûh, Âd ve Semûd kavimlerinin, İbrâhîm kavminin, Medyen halkının ve altüst olan şehirlerin haberi ulaşmadı mı? Peygamberleri, onlara apaçık mûcizeler getirmişti. Allâh onlara zulmedecek değildi, fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekte idiler.” (et-Tevbe, 70)

Ayet gayet sarih. Adı geçen bu kavimler ne yapmışlardı?

Sebeplerin başında Allâh’ın nîmetlerine karşı nankörlük etmek,

Şükredecek yerde bol nîmetler içinde şımarmak,

Zulüm ve haksızlıkta ileri gitmek gibi büyük günahlar gelmektedir.

Demek ki Yaradan’ın istediği çizgiden bir çıkış var.

Adaletsizlik,

Kul hakkı yeme,

İltimas, rüşvet,

Yolsuzluk, devlet malını çarçur etme,

Zina fuhuş ahlaksızlık,

Faiz ve ribacılık,

İnsanlara yapılan zulümler ve haksızlıklar almış başını gidiyor.

En kötüsü de para mukabili binalara af getirildi. Adına da İmar affı denildi.

Mevzuyla alâkalı âyet-i kerîmelerde şöyle buyrulur:

“Biz refâhından şımarmış nice memleketleri helâk etmişizdir. İşte, onların kendilerinden sonra pek az iskân görmüş harâbeleri! Biz onların (hepsinin) vârisi olduk.” (el-Kasas, 58)

“…Biz halkı zâlim kimseler olan şehirlerden başkasını helâk edici değiliz.” (el-Kasas, 59)

Demek ki Yaradan’ın hoşlanmadığı işler çoğunluktaydı ki, demek ki orada bir zalimlik vardı.

Felaket bölge halkının üzerine kâbus gibi çöktü.

İnsanlar birçok yerde 48 saatten fazla bir süredir kaderiyle baş başa bırakıldı.

İşin başına olanlar mesul olması gerekirken herkes birbirine bağlı hale gelmiş.

Kimse kendi başına iş yapar durumda değildi. Bu işin başında olanlar bu işim mesulüdür.

Hani Hz. Ömer ne diyordu :

“Dağda bir koyun kaybolacak olsa Ömer’den sorulur.”

Aradan 48 saat geçmiş sorumlu olan bakanlar sahaya inmiş.

İktidar partisinin sözcüsü “Bütün bakanlarımız sahada” mesajı veriyordu.

Siz sahada şimdi değil,

Çöken duble yolların ihalesini teslim alırken orada olmalıydınız,

Uçağı kalkmayan hava alanların teslimatı yapılırken orada olmalıydınız,

İlk etapta çöken Öğretmen evlerinin, polis evlerinin inşaatları tamamlandığında teslim alınırken orada olmalıydınız.

Bir eksiği bir yitiği bir yanlışı bir hilesi var mı diye kontrol etmeliydiniz.

İmar affına aldığınız binaların bir kusur var mı yok mu diye tespit etmeliydiniz.

Ama bunların hiç birini yapmadınız.

Aksine “Allah’ın emrettiği” hallerin dışına çıkacak işler yaptınız.

Durum gerçekten çok vahim.

Her taraftan feryat sesleri yükseliyor.

Afad’a baktığımız zaman hala toprak altından çıkarılanların sayısı 30 bin civarında.

Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in ifadesine göre 65 bin nüfuslu İslahiye ilçesinin neredeyse tamamına yakını yok olmuş. Vefat sayısı çok yükselecek.

Geride bizi bekleyen bir aysberg var. Bu sayı çok, çok, çok yükselecek.

Bütün ilçeler ve köyler neredeyse yok olmuş, oralara daha uzanan yok.

Kurtarma araçları şehrin girişinde bekletiliyor kimse bir anlam veremiyor.

İnsanlar düşündükçe, olayları içlerinde yaşadıkça öfkeleri daha çok kabaracak.

Bunun en açık örneğini Diyarbakır’a gelen Adalet bakanı Bekir Bozdağ’ın yuhalanması.

Cevap bekleyen çok soru var.

Yaralar kabuk bağladıkça öfkeler kabaracak.

Acılar bir sel olup dışarı taşacak, haberiniz olsun.

Eskiler “Beterin beteri var, buna şükretmek lazım” der.

Konuyu anladıysanız sırada İstanbul var.

Yıllardır toplanana deprem paraları çarçur edildi.

Toplanma yerleri olarak ayrılan yerler rezidanslara tahsis edildi.

Milletin derdine çare olacak yatırımlar yerine Hasan Sabbah bahçeleri yapıldı.

Uzmanlar yırtınıyor,

İstanbul depremi geliyor, diyorlar ama kimseye duyuramıyorlar.

Aklımızı başımıza almalıyız.

Bu felaket İstanbul’un kapısını çaldığında İstanbul biter,

İstanbul giderse Türkiye gider.

Bu kadrolarla bu felaketin karşılanmasını aklımın ucundan bile geçirmek istemiyorum.

Artık kendinizi bir hesaba çekin. Kuru vaatler ve yalanların peşinden gitmeyi bırakın.

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.

Bütün kalbimle sesleniyorum; “İstanbul’u sevenlerin peşinden gidin”

Ey yetkililer Sizlere soruyorum;

Söyleyip de daha imtihan edilmediğiniz ne kaldı.

Kaderinizi kendiniz yazdınız.

Ve adım adım bu sona yaklaşıyorsunuz.

Yıllar öncesinden 1999 depremi için söylediğiniz sözler,

Dönüp dolaşıp bumerang gibi kapınıza geldi.

O gün kullandığınız “Devlet Yıkıldı” tabiri bu gün sizin önünüzde.

Artık burası son durak.

Bu millet haksızlığın karşısında hep birlikte ayağa kalkacak ya da toptan batacak.

İşiniz düzgünse mesele yak. Eğer işlerinizi yanlış yaptıysanız bilesiniz ki,

“Bu enkazın altından çıkamazsınız”

Yaradan “Sizin hayır gördüğünüzde şer, şer gördüğünüzde hayır vardır” buyuruyor.

İnşallah bu şer işlemin sonucunda, bu acıların içinde milletimin lehine hayır olacaktır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.