Ey dost, seni tanıdıkça başköşeye oturdu anılarım. Unutmamış meğer hiçbir şeyi. Gömmüşüm, örtmüşüm. Teşekkür borçluyum sana…

Çocukluğumun en unutulmaz anısıdır 27 Mayıs sabahı. Babam anneme sarılmış ağlıyordu. Radyodan cızırtılı bir ses anlamadığım bir şeyler söylüyordu. Perdelerimiz çekildi. Annem odalarımıza gönderdi kardeşlerimle beni ve dışarı çıkmamamızı istedi. Kapı zilimiz hiç susmadı. Değişik renkteki sesler doldurdu evimizi. Sonrasında birkaç ay babamı göremedik. Tanımadığımız amcalar gelip annemle konuşuyorlar, onlar gittiğinde hıçkırıklara boğuluyordu. Bizi terk etmeyen birkaç yakınımız dışında evimiz sessizliğe gömülmüştü. Kapımızın önünde, her daim babamın her işlerine yardımcı olduğu komşularımız hoparlör bağlayıp “Hatırla Menderes o mesut geceyi” diye zırva bir şarkıyı sürekli çaldılar. Altı ay sonra saçları tıraş olmuş babam çıkageldi. Bu durumu çok sonra anlamlandırabilmiş ve o günleri ağzından kelime kelime dinlemiştim. Babam “Menderesçi (!) olduğu ve etrafa yardım ederek oy topladığı” gerekçesiyle tutuklanmıştı. Galiba bazı zihniyetler hiç değişmiyor.

Babam hep okuyan son derece şık giyinen ve dostlarına çok önem veren birisiydi. Bir de okuyanlara. Apartmanımızın giriş katını memleketten gelen üniversite okuyan gençlere ayırmıştı. Yemekler de anneciğimden. Zaman zaman bunalır babama söylenirdi. Babam bir yolunu bulur onun gönlünü alırdı. Hiç sesinin yükseldiğine şahit olmadım. Bir de bize hiç “Hayır” dediğine. Başarısız olduğumuz dersler için hemen hoca tutar takviye ederdi. Yıllarca eve İngilizce öğretmeni geldi.

Eve her daim eli kolu dolu gelen babamızı aylarca görmediğimiz olurdu. Türkiye‘nin tüm şehirlerinde bir eseri emeği vardı. Yol, su, elektrik, kanalizasyon. En çok Doğu’da zorlanmış, direkler için açılmış çukurlar jet hızıyla bölge aşiretleri tarafından kapatılır, jandarma eşliğinde direkler beklenirmiş. Yol, elektrik halkın aydınlanmasını istemeyen bu mollalar tarafından şiddetle engellenmeye çalışılırmış. Tersi davranan da devletine sadık olanlar da varmış. Çocuk yaşımda “Doğu” gerçeğini öğrenmiş biriyim bu sohbetlerden. Ve babam bizzat bakanlarla görüşerek, aşiret reislerini devlete bağlamak için gerekenleri söylediğini, anlatırdı.

Çok kardeşiz biz. Babamın en büyük zevki okul anılarımızı dinlemekti. Başarımız onun başarısıydı. Bizi hep özgür bıraktı. Radyo sınavını kazanan kardeşimin kâğıtlarını sakladığı için müdürünü şikâyet edecek kadar da medeni ve cesurdu. Kimse onun çocuklarının hakkını yiyemez, kimse görevinin haddini aşamazdı. Bürokrasi ve meclisle sıkı fıkı ilişkisini bir kez bile bizim için kullanmamıştı. Ama eş dost akraba için halletmediği sorun olmaz, bu yüzden talepler hiç eksilmezdi.

Annemin kızlarıma zarar gelir kaygısı ile yaptığı tüm girişimler onun duvarına çarpar, bize güvendiğini söylerdi. Haklıymış. Korku eşiği aşılıyor ama sevgi eşiği aşılmıyor. Bir sosyal meseleyi tartışmak üzere -ki çok severdi beni dinlemeyi- akşam sözleşmiştik. Ama ben o sırada bir erkek arkadaşımla Kızılay’da kahve içmek istemiştim. Babam bizi görmüş yanımıza gelmemiş. Akşam neden geç kaldığımı sorduğunda “Bir arkadaşımla kahve içtim.” demiştim. Yanına çağırıp öpmüş ve “Arkadaşlarımla” deseydin çok üzülürdüm. “Çağır o delikanlıyı bir sohbet edelim” diyerek bürosuna davet etmişti.

İlk genç kızlık dönemimde pikap ve plak isteğimi defalarca çeviren anneme inat iş dönüşü kocaman bir pikap ve çanta dolusu plakla gelerek sevinçten ağlatmıştı beni ve kardeşimi. Akordiyon çalmayı isteme hikâyesini paylaşmaktan çekinmemişti hiç. Bir Çerkez kızına aşık olduğunu ve onların bu alete düşkünlüğünü öğrendiğinde, ilk delikanlılık yıllarında almış. Hüzünlü hikâyesi ve belki de hiç unutamadığı aşkı için mi, bize kıyamadığı için mi bilmem kiminle evlenmek istediysek asla karşı çıkmadı. Sadece sevgimizi baz aldı.

Erkek arkadaşıma kırıldığım bir gün ağladığımı fark edip, uğruna canını malını adadığı sevdası ülkesi için bile ”Senin bir damla gözyaşına ülkeyi yakarım, benim kızımı ağlatan kimmiş” diyecek kadar düşkündü bana.

Twist dansı modası dünyayı sararken, kardeşimin kusursuz dansı için mutlu olan bir babaydı. Önemli olan onun başarı hissini tadarak mutlu olmasıydı. Onca özgürlükle ne yoldan çıktık ne başarısız olduk ne kimseyi üzdük ne hak yedik ne de çaldık, çırptık. Din vicdandır mottosu ile büyütülmüş bizler vicdanlı birer vatandaş olduk. Siz, biz, hepimiz.

Bu çok özel bir yazı oldu farkındayım ama satırlarımı okurken kendi babalarınızdan pek çok benzerlikler bulacağınızdan eminim.

Bizim kuşağın aydın babaları asla baskıcı değil, anlamak, yardım etmek ve yol göstermek arzusundaydılar. Giyim kuşamımıza hiç karışmaz, zamanın ruhuna uymamıza ses çıkarmazlardı.

Değerli arkadaşım kendi anılarını anlatırken babasına dair, aslında kendisini anlattığının farkında değildi. Kızları yetiştiren bilinenin tersine babaları bence. Özgüven, kişilik gelişimi, şefkat ve korunmanın engin lüksünü yaşamış kızlar olarak, iyi anne, iyi eş, iyi arkadaş olmayı bildik ve ne olursa olsun yaprak gibi düşmek yerine tutunduğumuz dalı güçlendirdik. Rüzgârlar koparamadı bizi.

Babalar, kız çocuklarınızdan korkmayınız. Yaradan’ın onlara verdiği sezgisel gücü, ayrıntıyı keşfetme yeteneğini, ince zekâsına güvenip destekleyin ve her kararlarında sorgulamak yerine anlamaya çalışın. Kız çocuğu yetiştirmek, paydaşınız olmadığı için erkek çocuğa göre daha zor olabilir ama bir o kadar eğlencelidir. Sadıktırlar ve sizi asla terk etmezler. Anaçtırlar şifanız olur, sarıp sarmalarlar. Anneden yana gözükürler ama sırtlarını dayadıkları dağın siz olduğunu iyi bilirler.

Bunları yaşayamamış kız çocukları bu toplumun yarasıdır. Güçsüz ezilen, öldürülen tam da onlardır.

Emeğinin, alın terinin getirisinden başka emeli olmayan, dürüst, çalışkan, sevgi, muhabbet dolu, komşu, akraba, ana baba hakkı bilen, hoşgörü, yardım kavramlarını anılarımıza fotoğraflamış bu muhteşem insanlardı geçmiş kuşağın babaları. Bizim babalarımız. Ahirete göçenlere rahmet, yaşayanlara sağlık ve muhabbet dilerim. Babalar günü kutlu olsun baba olmayı bilen adam gibi adamların..

Bu yazıma temel olan anılarını paylaşan sevgili arkadaşıma da ayrıca minnetimi ifade etmek isterim. Kulağımda F. Kısaparmak’ın “Bu Adam Benim Babam” şarkısı. Tabii birazcık yağmurlar eşliğinde.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.