Son günlerde sosyal medyayı ve vitrinleri işgal etmiş bu sözün ne olduğunu biliyorsunuz elbette. Alışveriş çılgınlığı.

ABD’de şükran gününden sonra gelen ilk Cuma günü Noel alışverişi yapılırmış. Ve o günlerde mağazalar çok erken açılır, çok geç kapanır, inanılmaz indirimlerle tüketim teşvik edilirmiş.

Haberlerde izledim. Bizim AVM’lerin önünde sabahın ayazında kuyruklar oluşturmuş aklı başında görünen bir yığın insan. Kapıların açılması ile birlikte bir felaketten kaçıyor görüntüsünde mallara koşuyorlar. Bu kapma yarışında düşen mi istersiniz, bir ayakkabının tekini, bir kıyafeti diğerinin elinden almak için saç saça baş başa girenleri mi? Bu ünlü mağazaları bilen takip eden insanlar toplumda belli bir yeri olan insanlardır muhtemelen. Bir çaput parçası için dövüşmeyi göze alacak kadar müptelalar, sebep ne olursa olsun geldiğimiz nokta çok vahim.

Et balık kuyruklarında bir kilo kıyma için çoluk çocuk sıraya girilen günleri hatırlattı bana bu görüntüler. Hemen her evin kümesi olduğu günlerde Ziraat Fakültesi’nden civciv almak için mahallece sıraya girilirdi. Eyüp Sabri Tuncer’de kolonya, Hacı Bekir’in önünde lokum, şeker kuyrukları olurdu bayram öncesi. Aileleri zeytinyağının zararlarına inandırıp henüz margarine yönlendirmedikleri günlerde Vakıflar’da zeytinyağı, zeytin kuyrukları, Ofis’te pirinç ve bakliyat kuyrukları… Sonra MEB kitapevlerinde kitap kuyrukları, DMO’dan okul araç ve gereçleri. Bunlar hayatımıza giren zorunlu kuyruklardı. Bir nesil alışıktı bu görüntülere.. Ama bir o kadar da keyifli bir kuyruk vardı ki aklımıza geldiğinde kokusu başköşeye oturan Ramazandaki pide kuyrukları.. Ankara’nın meşhur otobüs kuyrukları, Kızılay kan kuyrukları her zor anlarda.

Kur’an’ı Kerim’de bir ayet var “Kısmetlerinizle zevk sürdünüz” diye paylaşımı reddedenleri uyarıyor. Birbirlerini yolan o hanımefendilerin kısmetlerini paylaştıklarını hiç sanmam. Mala meyletmeyen, müptela olmayan böyle rezil bir duruma düşmez. En hafif deyimi ile “görgüsüzlüğün daniskası” diyeceğim. Bedenimiz de giysilerimiz de sadece örtüdür. Asıl cevher onun altında olan ve görünmeyen, eylemlerimizle ortaya çıkan değerlerimizdir. Ne kadar süslenirsek süslenelim, estetiğin tüm nimetlerinden yaralanırsak yararlanalım boş bir beyinle topluma kattığımız değer ne kadar olabilir ki?

Son zamanlarda toplumu asıl gündeminden uzaklaştırıp fazlasıyla meşgul eden fenomenler (!) birer birer hesap veriyorlar. Pıtırcık gibi türeyip milletin ahlakına ve kesesine göz dikmiş bu yaratıklar, akıl yoksunlarının emeklerini bir güzel sömürüyorlar. Bu arada TİK TOK denen iğrenç mecranın Anadolu insanını ne hale getirdiği ortadayken DEVLET BABA (!)’nın sessiz kalması da manidardır. Çivisi çıkmış, en özge değerlerini cehalete kurban etmiş “gemi” su alıyor. Ha battı ha batacak!

Eğitimin eksik olduğu yerde sosyal medya onun yerini alır. Öncelikle reddettiğiniz şeylerin zamanla normalleşmesi mümkündür. Görüle görüle göz, duyula duyula kulak alışır. Bir şeyin olumlu ya da olumsuz olduğu fark etmez, sürekli tekrarı o şeyin gündemden düşmesi için yeterlidir. Toplumca medya yoluyla böyle terbiye ediliyoruz. Daha doğrusu eğitiliyoruz. Bilerek isteyerek ve gönüllü olarak yapılıyor. Herhangi bir örnek kan dondururken, ardı arkasına aynı iğrençlikler sergileniyor ve ardından herkeste aynı umutsuzluk ”Bu toplum bitmiş” noktası. Bingo! İşte tam da hedef bu.

Burnumuzun dibinde yüzyıllık proje hayata geçirilirken çok da güzel meşgul edildik fenomenlerin hırsızlığı, görgüsüzlüğü ile.. Hem de koca koca gazeteciler defalarca program yaptılar.

Dünya müthiş bir değişime gidiyor. Meseleyi algılayan ve dile getiren, sisteme başkaldıran bir yığın hareket gizleniyor dünya basını tarafından. Aydınlanmış, uyanmış insanlar nasıl bir tuzağın içinde olduklarının farkına varmışlar. Bu isyan, bu arayış, sosyal adaletin en mükemmel sistemi İslam’a götürür mü bilinmez ama bilinen ve görülen o ki dünya çalkalanıyor. Kapitalizmin iflası çok yakın. Yakın ki akıllı ülkeler yeni oluşumları dile getiriyorlar.

Böyle giderse bir gün mazide kalan o kuyruklar geri gelecek. Paranız olsa bile işe yaramayacak. Deprem, sel, yangınlar, kuraklık her daim kapımızda. Örneklerini ne çabuk unuttuk.

Hemen şimdi bu görgüsüzlere özenmek yerine, aklımızı, gönlümüzü, emeğimizi güzel yarınlar için kullanalım. Kendimizi sistemin kölesi olmaktan kurtaralım. Bizi “sağılacak inek” gibi görenlere verilecek en güzel ders, onların tuzaklarını görmektir.

Ha ayrıca ben mükemmel bir “CUMA” biliyorum huzura çağıran.. ”KARA CUMA” onların olsun!..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.