Neden bir insan üzgünken diğeri mutludur? 
Neden bir insan zenginliğin sefasını sürerken diğeri yoksul ve hüzünlüdür? 
Neden bir insan korkak ve endişeliyken diğeri inanç ve güven doludur?
Neden bir insan amansız olduğu söylenen bir hastalıktan kurtulurken diğeri iyileşemez?

 Bütün nedenlerin cevabı bilinçaltında gizlidir.

Joseph Murphy  "Bilinç altının gücü" adlı eserinde şöyle diyor. 
"Düşüncelerinizi değiştirirseniz, Kaderinizi de değiştirirsiniz"..

Bir adamla kavgaya giriyorsunuz. Adam size bir yumruk atıyor. 
Siz hemen silahınızı çekiyorsunuz. Tetiğe basmak bir iki saniye.
Çekince de adam mezara, siz de mapushaneye gireceksiniz.
Birden düşünceniz değişiyor. Silahı belinize koyup:
"Git, şeytanından bul" diyorsunuz.
İşte bilinçaltının gücü.
Hayatınız bir anda yön değiştirmiş oluyor.
Kötü düşünceleri belleğinizden silip attığınız zaman hayatınız güzelleşiyor.
Onun içindir ki eskiler; "İyi diyelim iyi olsun" derler.
Kur’an ise bu hakikati İsra suresi ayet 13 de şöyle açıklar : 
"Her insanın amelini boynuna yükledik" diğer bir ifade ile de, 

"İnsanın kaderini gayretine tabi kıldık"

Hayret etme, gayret et!  
Bütün işlerimiz güzel bir çaba istiyor.
Kader gayrete aşıktır. Olmazların oluru, Allah’tır!
Dünya vazgeçenleri değil, azmedenleri hatırlar. 
Damlayan su mermeri, yürüyen gayret dağları deler. (Ovidius)
Çaba, ilginin yanında kendiliğinden yeşerir. (John Dewey)

Yaşanmış bir çok olaylara şahit olmuşuzdur.
Gecenin bir vaktinde hastaneye çok acil bir hasta getirilir. Trafik kazası geçirmiş. 
Kırılmadık kemiği yok. Asistan doktorlar hastaya bakıyorlar. Hastada hiç bir ümit yok. 
"Bu hasta sabaha çıkmaz" diyorlar. Yine de hoca görsün diyerek hocayı çağırırlar. Hoca hastaya bakar.
"Hım, şunları şunları yapın. Bu hasta 2-3 gün içinde ayağa kalkar" der ve gider.
Hakikaten hasta denilen sürede ayağa kalkar.

 

Ömer Seyfettin sanki olayı tarif eder gibi şöyle diyordu ;
"Ne geçmişe bağlıyım, ne de gelecekle sınırlıyım. Şimdi şu anda ve burada yaşıyorum"
Bir Amerikan sözü şöyle der: "Doktor yaraya pansuman yapar Tanrı onu iyileştirir."
Bizde ki karşılığı da; "Eşeğini sağlam kazığa bağla ondan sonra Allah’a tevekkül et."

Bir gün sonra bir hasta daha gelir. Hastada bir çizik bile yoktur. 
Asistan doktorlar "yapacak bir şey yok, hastanın durumu iyi, bir de hoca görsün" diyerek haber verirler. Hoca gelir, hastaya bakar.
"Hım, bu hastada ümit yok. Bu sabaha çıkmaz der."
Ve hasta sabaha çıkmaz.

Asistanlar şaşırır. Hocaya her iki durumu da sorarlar.
"Hocam bizim ölür dediğimiz hasta yaşadı. Bizim yaşar dediğimiz hasta öldü. Bunun sebebi nedir?.."
Hoca şu cevabı verir :
"Hastanın gözlerine bakın. Birinde yaşama isteği vardı. Kırılmış kemiklerine rağmen ayağa kalktı. Diğer hastanın hiçbir şeyi yoktu ama yaşama isteği de yoktu. Yani kendinde bir gayret yoktu.."
Tam da Tommy Lasorda’nın dediği bir sonuç ortaya çıkmıştı.
"İmkansızlıkla mümkün olan arasındaki fark insanın kararlılığında yatar"  

 

Hiçbir çiziği olmayan hastanın yaşama dair bir çabası bir gayreti olmadığı için düşüncelerinde boğulmuştu adeta.
Her insan şunu çok iyi bilmelidir:

"Çabalamak, rızık kapısının anahtarıdır.."

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.