Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Ortadoğu’daki son gelişmelerden ve özellikle Fırat Kalkanı Harekatımızdan itibaren başlattığı tavrını izliyoruz.. Görüyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dış politikasındaki kırılmalar artık farklı bir boyuta ulaştı.. Zira "Misak-ı Milli" deyince  bugüne kadar aklımıza sokulanlar;  doğuda Iğdır’dan, batıda Çanakkale İnceburun’a; kuzeyde Sinop’tan en güneyde Hatay Yayladağı ilçesine kadar olan 814.578 m.karelik bir dikdörtgen araziden ibaret idi.. Bu klasik çerçevedeki “Misak-ı Milli” tarifimiz artık rafa kaldırıldı gibi.. 

Erdoğan bakın nelerden bahsediyor; “Cumhuriyet bizim ilk değil, son devletimizdir. Bu devletin sınırlarını gönüllü olarak kabul etmiş de değiliz. Unutulmamalıdır ki, cumhuriyeti kuran kadronun çok önemli bir bölümünün dahi doğduğu, büyüdüğü topraklar yeni devletimizin sınırları dışında kalmıştır..”

Ve Türk Ordusu Fırat Kalkanı harekatıyla başlattığı sınır ötesi yürüyüşünden itibaren de artık devlet adamlarımız Suriye ve Irak toprakları üzerinde yaşayan Türkmen soydaşlarımızı konuşmaya başladılar.. Hatta bu çerçeve daha da genişletilip Batı Trakya’dan Suriye ve Irak Bölgelerine doğru uzatılmaya başlanıldı.. Kırım’dan, Batum’dan bahsediyoruz, Gümülcine’den, Selanik’ten, Musul, Kerkük ve daha yakın zamanda bölge kürtlerinin katliamına maruz kalan (daha dün katledilişlerini seyrederken) Tuzhurmatu Türkmenlerinden bahseder olduk..

Daha birkaç gün önce;  "Türkiye'nin olmadığı bir operasyonda doğabilecek neticelerden sorumlu değiliz. Operasyonda da masada da olacağız." diyen Cumhurbaşkanı, “20 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye geldik. Nereden nereye? Daha şurada, 8-9 yıl öncesi sıkıştığımız yer burası..”  şeklinde kahırlanıyor.. Aslında toplumsal ruhumuzun derinliklerindeki o emperyal duygularımızı okşuyor.. Sonucunda da “Masada olacağız” diyor..

Temenni ederiz tabii ki..Önce kendi içimizdeki şu bittiği yerden yeniden başlayan siyasi kavgaları ve hergün yeni yeni ortaya çıkan sorunları bir temizleyelim, şöyle gerçekten ve uzun nefesli bir milli birliği tesis edelim de.. Neden olmasın ?  Vatandaşça mahsuru yok..
 
*****
Tüm bunlara Türk Milleti mensubiyetinin o heyecanlı ve duygusal bakışında yaklaşırken; yani Ortadoğu’daki bu kanlı savaşın hemen bugün yarın bitecek ve Türkiye batılıların hesap masasına oturacak diye ümitlenirken; bizim dışımızdaki toplumlar böyle bakmıyorlar bu konulara..
     
Örneğin Danimarka’lı, İsveç’li hatta Rusya’lı birçok siyasetçi ve diplomatın, Ortadoğu’daki bu kanlı savaşın  “30 yıldan fazla süreceği” ni iddia ettikleri de bir gerçektir. Böyle bir yaklaşım da olası mümkündür.

Bakın ki o koskoca dediğimiz Amerika, İngiltere ve diğer batılılar Suriye’yi  hallac pamuğu gibi karıştırıp attılar bir kenara.. Ancak Beşer Esat konusunda bir duvara tosladılar  adeta.. Israrlarını sürdürmeleri halinde; zaten devreye fiziken giren başta Rusya ve İran gibi devletlerin peşisıra Çin gibi bir süper gücün de karşılarına çıkacağını anladılar..  Ve Esat konusundan çark ettiler.. Ya da şu aşamada çark etmiş gibi göründüler.. Sıcağı sıcağına hemen Irak bölgesine yöneldiler ve bu defa çatışmaların ana harekatını aslında kendilerine etnik buldozerlik ve bölgesel temizleme yapan DAEŞ bölgelerine yönelttiler.. Türk, kürt ve arap gibi etnik kökenlerin yanısıra, sunni ve şii gibi mezhep ayrılıklarını dahi kaşımaya ve tahrike başladılar.

Bizler de, Rus uçağı krizi, FETÖ darbe girişimi derken nasıl oldu tam da anlayamadık, bir de baktık ki Irak topraklarına girmişiz.. O bölgedeki Türkmen kardeşlerimizin güvenliğini ileri sürerek savaşın tam ortasında bulmuşuz kendimizi.. 

Ve ülkenin Cumhurbaşkanı “Masada olacağız” diye diretiyor.

Peki ya o bahsettiğim Danimarkalı, İsveçli ya da Rus siyaset bilimci ve diplomatların Ortadoğu savaşının 30 yıldan fazla süreceğine ilişkin inatla ileri sürdükleri savları gerçekten öyleyse..!

Öncelikle bölgedeki egemen güçler 30 yıl o savaşın ortasından çektirmezler bizi.. Zaten bizi Ortadoğu bataklığına sürüklemek için yüzlerce kanlı oyunlar sergilediler ülkemizde.. Neticesinde böyle uzun sürecek bir savaşı; kanlı sürecini ve masum kardeş toplumların sonuçlarını tahmin etmek bile istemiyorum..
Ortadoğu’da hiç adını andırmayan ve görünmeyen ana oyun kurucu  İngiltere’nin,  o üç buutlu politikalarını düşünürken; bu kanlı bataklığın ülkemiz için “Dimyat ve Pirinç” hikayesine dönmesini de, yine düşünmek bile istemiyorum..

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu devrede üzerine basa basa söylediği “Masada olacağız”  ısrarına takılıp;  bu yönde düşünerek ümitlenmek daha güzel.. Belki de endişeler yerine umudlarla yaşamak her zaman iyi geliyor bana..  Son yakın çağımıza damgasını vurmuş Winston Churchill'in günümüzdeki çıraklarının eseri olan ortadoğudaki o "üç buutlu ayak oyunlarının" da canı cehenneme..

Tüm bunları hepimizden iyi bildiğini bildiğimiz ve O Türkiye gibi koskoca bir devletin en tepesindeki insanın ağzından söz çıktı.. Ne diyelim..;

"Masada olacağız"   ve ötesi de Allah’a  emanet.. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
İsmet Yıldırım 8 yıl önce

...::: Danimarka, İsveç'in ne söyledikleri ne de yaptıkları fazlaca bir önem taşımıyor.. söylemlerini geçelim de Rusya 'nın söylemleri ve yaptıkları ortada..hiç de hafife alınmamalı..

Avatar
ATİLA ALTINOK 8 yıl önce

......EY RUH GELDİYSEN MASANIN AYAĞINI ÜÇ KERE VUR....!

Misafir Avatar
H.Taşdemir 8 yıl önce @ATİLA ALTINOK

Gelirlerse haber veririm ağbi..

Beğenmedim! (0)