Daha önce araştırdığım ve yazıp-yayınladığım bir konudan tekrar bahsetmek istiyorum. Zira özellikle ilgili devlet adamlarımızın akıllarından hiç çıkarmamaları gereken, hatta uykularını kaçırması gereken bir konu.. Ülkemizin görünmeyen bir takım emperyalist eller tarafından işgal edilmiş, halen elleri altında ve keyfiyetlerinde olan eğitim, enerji, gıda, ilaç, otomotiv ve akaryakıt konuları gibi bir alan, anlatmak ve sürekli hatırlatmak istediğim;

Bu alanın, bir anlamda siyaset oyunu ve gerçeğinin tam adı 
Siber İşgal..

Haydi isterseniz bu işgal edilmiş alanı özetle tanıyalım ve halen bulunduğumuz duruma bir bakalım;
“Siber” kelimesi, bilgisayarların ve kullanıcı insanların internet ve benzeri elektronik ortam ve ağlar içerisinde oluşturdukları soyut bir dünyayı tarif ediyor.. Aslında tek başına “sanal” anlamına gelmese de, bitişik ikizler gibi kardeş kavramlar olduklarını öğrendim.. Her ikisinin de elektronik iletişim ve interneti en yakın anlatan kelimeler oldukları söyleniyor.  İnterneti, iletişim yöntemi açısından siber, etkileşimde bulunduğu ortam açısından sanal diye de bilmek gerek..

Gelelim asıl meseleye ve biraz da bu  “İşgal” kelimesini zorlayalım;
Yıllardır ülkemiz, düz bakınca görülemeyen bir takım güçler tarafından işgal altına alınmış gibi..;
Türk Milleti olarak tipik bir “köle toplum” olmuşuz desek, inanın haklı olduğumuz çok şey çıkar karşımıza.. Milli Mücadele öncesi işgal edilmiş durumda olan Anadolu ve insanı; bu defa gözle görülemeyen ve elle tutulamayan hayalet kılığına girmiş gibi düşmanların elinde.. Aynı işgal sürecinin sürünmelerinde, artık bir çeşit post-modern çatışmalarında hep..  
 
Uluslararası borsa spekülatörleri, siyasetin bir şekilde oldu bittilerini kullanarak bankalarımızı ele geçiren yabancı sermaye patronları, eğitimde insan zekasını ağırlaştıran kitaplar ve eziklik öğretileri,  GDO’lu gıdalar, belli başlı patronların ellerindeki ilaçlar ve bunlara endeksli üretilen hastalıklar, eroin - bonzai gibi melanetler, körüklenen mezhep ve etnik köken ayrımcılığı, otomobil ve cep telefonu markası gibi ezik tüketici özentileri, dine sızan muhtelif sapkın cemaatler,  sanat ve edebiyattaki ucuz gelişmeler, körüklenen araba sevdası sonucu petroldeki süregelen bağımlılık, enerji tilkileri ve her gün biraz daha zayıflatılan aile ve ebeveyn bağları, vs. vs. derken klavyenin tuşları takıldı.. Bu noktada anlatmak istediğimiz o kısır döngüye geldik..;

"Telefon ve internet bağımlılığı"na dayanılarak geliştirilen bir SİBER İŞGAL..

Bakın yapılan tespitlere;
“Sosyal ve iş hayatının tümüyle elektronikleşip sayısallaştığı,  canlı ve cansız nesnelerin birbiriyle bağlantılı hale geldiği bir siber dünyaya doğru ilerliyoruz.. Akıllı telefonlar, akılı şehirler, akıllı binalar, akıllı enerji, akıllı ulaşım, akıllı stadyumlar yapıyoruz.. 6 milyar insan 6 milyar makine yani toplam 12 milyar nesne internete bağlanıyor.  Bunun da 2020 yıllarında 20 milyara çıkması bekleniyor...” 

Ve tabii ki bilimsel ve haklı bu tespitler..
Demek ki, telefon ve internet  ağlarının sayısı dünyada 6 milyara ulaştı ise, toplumların bir kısmı kullansa da  bu sanal platform dünya nüfusunu aşmaya yönelmiş bile..

Peki ülkemizde nasıl bu gelişmeler ?..
Araştırma haberlerinden yararlandığımız kaynaklardan İnter-Press haber ajansının birkaç gün önce yayınladığımız haberine göre,
“Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından açıklanan ‘Türkiye Elektronik Haberleşme Sektörü 3 Aylık Pazar Verileri Raporu’na göre Türkiye’de bu yılın ikinci çeyreğinde mobil hizmetlere abone sayısının 76,6 milyon, sabit abone sayısının ise 11 milyon kişiye ulaştığı belirlendi..”
 
Yani dağlardaki çobanların bile heybelerinde birer cep telefonu ve sanal bağlantı.. Yani siber kontrol ve denetim.. Sadece bizim insanımız değil dünya alemin bu siber işgalin altında olduğunu anlıyorsunuz..

Tüm bu gerçekler karşısında hani o içimizdeki “muzur çocuk” var ya, duramıyor ve hemen bu işin para kazananlarını araştırıyor apansız..;
Kimler var dersiniz bu parsa toplayıcılarının başında ?
Tabii ki hemen İsrail ve Onun İngiltere ile birlikte paravan yüzü olan Amerika çıkıyor karşımıza..
 
Bu noktada NETAŞ’ın CEO’su Müjdat Altay yakın geçmişte bir açıklama yaparak;
“siber tehdidin artık ulusal mesele haline geldiğini, Türkiye’de kullanılan siber güvenlik ürünlerinin yüzde 97’sinin yabancıların elinde, Sadece yüzde 3’ünün yerli olduğunu, insanımıza satılan yabancı ürünlerin % 55’inin İsrail ve yüzde 35’inin ise ABD  firmalarınca pazarlandığını..” söylemişti..
 
İşte onun için diyorum ki; “Bir SİBER İŞGAL altındayız..”
İşte onun için diyorum ki;  “Haberleşme ve elektronik iletişimde bağımsız olamaz isek, yerleşik kölelikten kurtulamayız..”
 
Bu anlattıklarıma rağmen, şahsen karamsar değilim..
Niye mi ?  Çünkü, ülkemizin ilk yerli haberleşme uydusu “TÜRKSAT 6A” projesini bekliyorum..
 
Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) tarafından üretilecek olan “TÜRKSAT 6A” uydusu ile Türkiye, dünyada kendi bağımsız haberleşme uydusunu yapabilen 10 ülke arasına girecek..
 
TÜBİTAK Uzay Araştırmaları Enstitüsü, TUSAŞ ve ASELSAN’ın müşterek çalışmalarıyla 2020 yılında Milli Haberleşme Uydumuz uzaya yerleşecek.. 
Türkiye, toplam 7 uydudan oluşan filosu ile dünyanın büyük bir kısmını kapsama alanına dahil edecek.. Böylece dünya nüfusunun yüzde 91'inde Türk uyduları aracılığıyla erişime kavuşabileceğiz..

Üstelik şu garip toplumun yüzyıllarca avutulduğu, hatta uyutulduğu iki yüzlü güncel siyasetin gidişatı ne olursa olsun, artık önlenemez bir gelişme bu..

Haydi, hep özgüvenli ve gelecekten umutlu olalım,   
Ve 2020’yi gözlemenin milli heyecanını yaşayalım..
Anlatmaya çalıştığım bu siber işgali de aklımızdan hiç çıkarmayalım.. Serzenişinde bulunduğum o siber işgalciler “işsiz kalsınlar” bu ülkede.. Ve çullarını toplayıp gitsinler bu pazardan..   
     
Sağlıcakla kalın.. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.